UNUTMA, UNUTTURMA ve AFFETME:

"Ahıska Türklerinin 14 Kasım 1944 Sürgünü"

Özet

14 Kasım 1944 gecesi Sovyetler Birliği’nin Stalin yönetimi tarafından gerçekleştirilen zorunlu nüfus transferi kapsamında yaklaşık 100–120 bin Ahıska Türkü, Gürcistan’ın Ahıska (Meskhetia) bölgesinden Orta Asya’nın çeşitli bölgelerine sürgün edilmiştir. Bu çalışma, sürgünün tarihsel arka planını, uygulama süreçlerini, demografik etkilerini ve kolektif hafızadaki yerini akademik perspektif içinde değerlendirmektedir. Arşiv belgeleri, tanıklıklar ve ikincil kaynaklar ışığında Ahıska Türklerinin maruz kaldığı insan hakları ihlalleri, kimlik mücadelesi ve diasporalaşma süreçleri analiz edilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Ahıska Türkleri, 1944 Sürgünü, Stalin Dönemi, Zorunlu Göç, Diaspora.

Giriş

Ahıska Türkleri, tarihi kökleri yüzyıllar öncesine dayanan, Anadolu’dan Kafkasya’ya uzanan geniş bir kültürel belleğe sahip Türk topluluğudur. Sovyetler Birliği’nin 1940’lı yıllardaki etnik mühendislik politikaları, Ahıska bölgesinin stratejik konumu nedeniyle bu topluluğu hedef hâline getirmiştir. 14 Kasım 1944 sürgünü, yalnızca bir nüfus hareketi değil; uluslararası hukuk açısından kitlesel bir insan hakları ihlali, bir kimlik parçalanması ve insanlık tarihine kazınmış büyük bir trajedidir.

Tarihsel Arka Plan
1. Ahıska Bölgesinin Jeopolitik Konumu

Ahıska, Osmanlı hâkimiyetinde uzun yıllar kalmış, kültürel ve demografik açıdan Türk-İslam kimliğinin belirgin olduğu bir sınır bölgesidir. 19. yüzyıl Rus işgali sonrası bölge sistematik bir şekilde Slavlaştırma politikalarına maruz kalmıştır.

2. Sovyet Etnik Politikaları ve Hedef Topluluklar

Stalin, II. Dünya Savaşı sürecinde güvenlik gerekçesiyle Kırım Tatarları, Çeçenler, İnguşlar, Karaçaylar ve Ahıska Türkleri gibi toplumları topluca “güvenilmez” ilan ederek sürgün etmiştir. Ahıska Türklerinin Türkiye ile kültürel bağları, Sovyet rejimi açısından siyasi risk olarak yorumlanmıştır.

14 Kasım 1944 Sürgününün Gerçekleşme Süreci
1. Gecenin Karanlığında: Toplanma ve Zorla Nakil

14 Kasım 1944 gecesi Sovyet askerleri köylere baskın düzenlemiş; kadın, erkek, çocuk, yaşlı demeden herkes evlerinden çıkarılmıştır. Kısa süre içinde kamyonlarla tren istasyonlarına, oradan da hayvan taşımacılığı için kullanılan vagonlara doldurulmuşlardır.
* Ailelere çoğu zaman yanlarına bir günlük yiyecek dahi almalarına izin verilmemiştir.
* Sürgün sırasında vagonların mühürlenmesi nedeniyle binlerce insan havasızlık, açlık ve hastalık nedeniyle hayatını kaybetmiştir.

2. Sürgün Rotaları

Ahıska Türkleri başta şu bölgelere dağıtılmıştır:
* Kazakistan
* Kırgızistan
* Özbekistan
Aileler birbirinden koparılmış, farklı kolhoz ve sovhozlarda zorunlu çalışmaya tabi tutulmuşlardır.

Sürgünün Demografik ve Sosyolojik Etkileri
1. Kayıplar ve Travmalar

Sürgün yolculuğunda ve sonrasında on binlerce Ahıska Türkü yaşamını yitirmiştir. Topluluğun hafızasında 1944 sürgünü “ölüm yolculuğu” olarak anılmaktadır.

2. Kimlik Mücadelesi

Sovyet döneminde:
* Türk kimliğini açıkça ifade etmek yasaklanmış,
* Türkçe eğitim tamamen kaldırılmış,
* Ahıska Türkleri “Meskhetian”, “Azerbaycanlı” veya “yerleşik yabancı” gibi kimlik kategorilerine zorlanmıştır.

3. Yerinden Edilme ve Diaspora

1989 Fergana olayları, Ahıska Türklerinin ikinci büyük travması olmuş; bu kez Özbekistan’dan yüzbinlercesi zorla göç etmiştir. Böylece topluluk üç kıtaya dağılmış büyük bir diaspora yapısına dönüşmüştür. Bugün Türkiye, Azerbaycan, ABD ve Rusya Federasyonu başta olmak üzere birçok ülkede yaşamlarını sürdürmektedirler.

Uluslararası Hukuk ve İnsan Hakları Perspektifi

1944 Ahıska sürgünü, modern hukuk açısından:
* Zorunlu nüfus transferi,
* Kolektif cezalandırma,
* Etnik temizlik uygulaması olarak değerlendirilmektedir.
Birleşmiş Milletler normları gereği bu tür uygulamalar insanlığa karşı suç kapsamında tanımlanmaktadır. Ancak Ahıska Türklerinin toplu dönüş hakkına ilişkin kapsamlı bir çözüm hâlâ oluşturulamamıştır.

Kolektif Hafıza: “Unutma, Unutturma ve Affetme”

Ahıska Türkleri için sürgün yalnızca tarihsel bir kırılma değil; nesiller boyunca aktarılan bir kimlik hafızasıdır.
* Unutma: Tarihin silikleştirdiği acıların unutturulmasına karşı topluluk, sözlü anlatım geleneğini yaşatmaktadır.
* Unutturama: Uluslararası arenada kimlik ve hak mücadelesi sürmekte, sürgünün tanınması için çalışmalar devam etmektedir.
* Affetme: Affetme, geçmişi kabullenme değil; insanlık onurunu koruma iradesinin bir yansıması olarak görülmektedir.

Sonuç

14 Kasım 1944 Ahıska Sürgünü, yalnızca bir göç hareketi değil; toplu bir cezalandırma, kültürel bir kopuş ve insanlık onuruna karşı işlenmiş ağır bir suçtur. Ahıska Türklerinin tarihsel deneyimi, kimlik ve aidiyet mücadelesinin ne denli derin bir travmayla şekillendiğini göstermektedir. Akademik perspektiften bakıldığında, sürgünün uluslararası literatürde daha fazla yer alması ve topluluğun dönüş hakkına yönelik kalıcı çözümler geliştirilmesi önem arz etmektedir.

Kaynakça (Seçmeli)
* N. F. Bugai, The Deportation of Peoples in the Soviet Union.
* Audrey L. Altstadt, The Azerbaijani Turks: Power and Identity under Russian Rule.
* Türk Tarih Kurumu Yayınları – Ahıska Türkleri Araştırmaları.
* Diaspora tanıklıkları ve saha çalışmaları.
Mavi Didim’in değerli okuyucuları, tarih sadece geçmişin aynası değil, geleceğin pusulasıdır. Bizler de bu pusulayı iyi okumalı, tarihimize, ecdadımıza ve onların bize bıraktığı onurlu mirasa sahip çıkmalıyız.
Bir sonraki yazımızda buluşmak dileğiyle...
Ne mutlu Türk’üm diyene! Sonsuz Sevgi ve Saygılarımla