14 mayıs ve 28 mayıs tarihinde yapılan seçim sonrası siyaseten atılması gereken adımlar tek tek atılıyor, Başta iktidar partisi olmak üzere bir şekilde kendisini TBMM’ye atan ve 600 sayısını tamamlayan tüm partilere mensup milletvekilleri de “ Partimiz muhalefette ancak bundan sonra en azından kendimizi ve ailemizi kurtardık” diyerek parti teşkilatlarına “teşekkür” ziyaretlerine başladılar bile.
TBMM başkanının da seçilmesi ile siyasetin oluşumu büyük oranda tamamlanmış olacak, Cumhurbaşkanı tarafından ataması yapılan bakanlar konuşlandıkları makam odalarındaki fiziksel değişimleri yapacaklar, danışman ordusunu yenileyecekler sonrasında da kendilerini davul zurna ile şehir girişlerinde karşılayan ve “Gurumuzsun” diyen partilerine “bakın aranızdan çıkan birisi devletin en üst kademelerine kadar çıkıyor sizde çalışın sizde bu makamlara kadar gelin” şeklindeki o hiç değişmeyen ifadeleri kullanacaklar.
Siyasetin üst noktalarında bu gelişmeler devam ediyor, bizde uzun bir süre “milletvekili seçilebilirmiyiz.?” diye kurduğumuz hayallerin boş çıkması ile birlikte yıllardır eve ekmek götürdüğümüz ve “ekmek teknemiz” olarak tanımladığımı gazetedeki odamıza geri dönüp kaldığımız yerden devam etmeye başladık.
28 mayıs tarihinin üzerinden bir haftadan fazla zaman geçti, Daha seçimin üzerinden üç gün bile geçmeden sınırları içerisinde yaşadığımız büyükşehir belediye meclisi konutlarda kullanılan suya yüzde 40, İşyerlerinde kullanılan suya yüzde 60, Sanayi kuruluşlarında kullanılan suya ise yüzde 85 civarında zam yaptığını açıkladı.
Şu sıra çarşıda kime denk gelsek “Abi şu an 5 lira olan ekmek kısa bir zaman sonra 10 lira olacak, sen gazetecisin haberin olur, bu haber gerçekmidir.?” diye sorup duruyor.
Yakıt parası ödemek için yaklaştığımız kasada bir müşterinin “10 paket sigara istiyorum” teklifine görevli “en fazla 3 paket verebilirim, muhtemelen sigaraya zam gelecek o yüzden firmalar fazla sigara vermiyor” şeklinde başlayan ve “verirdin-vermezdin” noktasındaki tartışmanın kavgaya dönüşmesini engelledikten sonra yola koyulduk.
Hatırlanacağı gibi seçim sürecinin büyük bir kısmı ramazan ayı ile birlikte geçti, bizde bir vekil adayı olarak seçim çalışmalarının büyük bir bölümünü oruç tutarak geçirdik, dolayısı ile ramazan ayı boyunca kahvaltı ve yemek derdi olmayınca rahat bir süreç geçirdiğimizi hatırlıyoruz.
Seçim sonrası bir yada birkaç arkadaşımızla birlikte bırakın akşam yemeklerinde bir araya gelebilmeyi öğlen yemekleri için “Abi neredesin gel de yemek ısmarlayayım” diyende kalmadığı için nerede ise bütün bir haftayı öğlen yemeklerini geçirerek tamamladığımızı hatırlıyoruz, zira orta halli bir esnaf lokantasında üç kişi bilinen geleneksel yemekleri yediğimizde ödeyeceğiniz hesap en az bin lira.
Hayatımızın büyük bölümünü beraber geçirdiğimiz bir arkadaşımızın yaş gününde kendisine daha bir yıl önce son derece uygun fiyatlar ile alacağınız hediyelerin artık yanına yanaşmak bile mümkün değil.
Kendimizi işyerimizde evimizde kullandığımız başta elektronik eşyalar olmak üzere var olan tüm cihazlarımıza artık gözümüz gibi bakmak zorunda hissediyoruz, Allah muhafaza cep telefonumuz bozulsa, aracımız arıza yapsa tamiratı nasıl yaptıracağımızı bilemiyoruz.
Allah’tan başımızı sokacağımız bir evimiz ve rahatlıkla gidip geldiğimiz ofisimiz var, Çevremize bakıp oturulacak orta halli bir evin kirasının 12-13 bin liradan başladığını görünce “Allah çocuklarımıza yardım etsin” demekten başka elimizden bir şey gelmediğini görüyor, üzülüyoruz.
Böylesi insana hayatı zehir eden bir pahalılık içerisinde birliği dirliği bütünlüğü sağlamanın nerede ise imkansız olduğu bir süreçten geçiyoruz, Mevcut hükümetin seçim önce kazanmak adına birbiri ardına verdiği vaatleri yerine nasıl getireceği getirse bile verilen zamların nereden karşılanacağı tam bir muamma.
Meseleye bu şekilde bakınca bizi bitiren hamasetin, seçim kazanmaktan başka hiçbir şeye yaramayan ötekileştirmenin ve kutuplaştırmanın ülkeyi nerelere getirdiğini de görerek şahit oluyoruz.
“Çulu suya verdik”
Harcadıkça harcadık
Şimdi Mehmet Şimşek’in eline bir sihirli değnek alarak memleketi kurtarmasını bekliyoruz..
Zor ki ne zor.