“Türkiye’nin istikbali ve istiklali güneş enerjisindedir”

Yaşar Üniversitesi tarafından düzenlenen “Yuvarlak Masa: Yeni Enerji Yönelimleri: Nereye gidiyoruz, ne yapmalı?” adlı panelde sürdürülebilir enerjinin geleceğini konuşan uzmanlar, Türkiye’nin Avrupa’nın hidrojen rafinerisi olabilecek kapasitede olduğunu belirterek Türkiye’nin istikbali ve istiklalinin güneş enerjisinde olduğu ifade etti.
Yaşar Üniversitesinin düzenlediği “Yuvarlak Masa: Yeni Enerji Yönelimleri: Nereye gidiyoruz, ne yapmalı?” adlı panelde enerji sektörünün uzmanları bir araya geldi. İki oturumdan oluşan panelde; Ontario Teknik Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi, Hidrojen Teknolojileri Derneği Başkanı, TÜBA Enerji Çalışmaları Grubu Yürütücüsü Prof. Dr. İbrahim Dinçer, Kadir Has Üniversitesi Enerji ve Sürdürülebilir Kalkınma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Volkan Ediger, The London Energy Club Başkanı ve İngiltere Global Resources Partners Group İcra Kurulu Başkanı Murat Öğütçü ve Johannes Kepler Üniversitesi Fizokimya Kürsüsü ve Enstitüsü Başkanı Ordinaryus Prof. Dr. Niyazi Serdar Sarıçiftçi konuşmacı olarak yer aldı. Ana konferans salonunda gerçekleşen panele, Yaşar Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Ahmet Yiğitbaşı, Yaşar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemali Dinçer, DESA Enerji ve DESA Elektrik Genel Müdürü Cenk Hüner, İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA) Yatırım Destek Ofisi Koordinatörü Murat Çelik, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Uzmanlar, İzmir’de enerjinin geleceğini tartıştı, hidrojen çağına geçişte yeni enerji yönelimleri anlattı. Panelde, Türkiye’nin Avrupa’nın hidrojen rafinerisi olabilecek kapasitede olduğu belirtilerek Türkiye’nin istikbali ve istiklalinin güneş enerjisinde olduğu vurgulandı.

“Üniversiteler yeni enerji yönelimlerinde büyük rol oynuyor”
Yaşar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemali Dinçer, açılış konuşmasında “Üniversiteler yeni enerji yönelimleri konusunda çok önemli rol oynuyor. Bu alanda yapılacak çalışmalarda yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi ve kullanımının yaygınlaştırılması, enerji verimliliğinin artırılması ve daha temiz enerjilere yönelmek gibi hedeflerin gerçekleşmesine hepimiz katkı sağlayabiliriz” dedi. Yaşar Üniversitesi Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve TÜBA Asli Üyesi Prof. Dr. Arif Hepbaşlı’nın moderatörlüğünü yaptığı panelin ilk oturumunda panelistler, “Sürdürülebilir Enerji Çözümleri ve Hidrojen Teknolojileri” ve “Geçmişten Geleceğe Enerjinin Ekonomik Politikası” konularını ele aldı.

Karbon çağından hidrojen çağına geçiş
Ontario Teknik Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi, Hidrojen Teknolojileri Derneği Başkanı, TÜBA Enerji Çalışmaları Grubu Yürütücüsü Prof. Dr. İbrahim Dinçer, “İnsanlığın temiz hava, temiz gıda, temiz su ve temiz enerjiye ihtiyacı var. Bugün pek çok yakıt ve kimyasallar fosil yakıt kaynaklar üzerinden üretiliyor. Önümüzdeki süreçlerde hidrojen üzerinden karbon ve diğer elementleri bağlayarak üreteceğiz. Hidrojen önemli bir hammadde olacak. Karbon çağından hidrojen çağına geçtik. Hidrojen çağına girmiş durumdaysak teknoloji, inovasyon ve dijitalleşme çok önemli” diye konuştu.

“Türkiye’de elektriğimiz genellikle fosil kaynaklı”
Hidrojen yakıtlı araçların kullanımının da süreç içinde artacağına değinen Dinçer, şunları söyledi: “Elektrikli araçlarda eğer elektriğiniz yeşil değilse, yenilenebilir enerjiden gelmiyorsa bir anlam ifade etmiyor. Türkiye’de elektriğimiz genellikle fosil kaynaklı. Elektrikli araçlar fosil kaynaklıysa çok da çevre dostu değil. Aracı şarj ettikten sonra çalıştırmasanız bile yüzde 20’sinin azaldığını görebilirsiniz. Yolda da batarya hızlı bir şekilde bitiyor. Hidrojenli aracın bu konuda avantajları var. Yönetim sistemi gerektirmiyor. Hidrojenli araç önümüzdeki süreçte çok daha öne çıkacak. Hidrojen kullanımı artacak, karbonlu yakıtlar da tersi yönde azalacak.”

Türkiye, Avrupa’nın hidrojen rafinerisi olabilecek kapasitede
“Türkiye İçin Hidrojen Çiftliği Raporu”nu yayınladığını anlatan Prof. Dr. Dinçer, “Türkiye için hidrojen çiftlikleri konseptini çalıştık. Kaynaktan hedef ürün hidrojene gitmeye çalıştık. 81 ili dikkate aldık. En fazla üretimi gerçekleştirebilecek 10 şehir; Erzurum, Van, Konya, Sivas, Kayseri, Ankara, Şanlıurfa, Erzincan, Antalya ve Kars oldu. Bu illerin gerekli ihtiyaçlar karşılandıktan sonra yılda 614.21 milyon ton hidrojen üretme potansiyeli var. Türkiye bu noktada Avrupa’nın hidrojen rafinerisi olabilecek kapasitede” sözlerine yer verdi.

Yeni bir enerji sistemi oluşturmalıyız
Kadir Has Üniversitesi Enerji ve Sürdürülebilir Kalkınma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Volkan Ediger ise enerji kaynaklarının değişiminin ana dinamiklerini anlatarak şunları söyledi: “Türkiye yeni çağda yenilenebilir enerji kaynakları açısından çok önemli fırsatlara sahip. Çin yenilenebilir enerji konusunda 391 bin patent almış, bu tüm dünyadakileri patenlerin yüzde 50’si demek. Amerika 107 bin patent almış, Türkiye’de ise yalnızca 703 patent var. Biz enerjinin yüzde 75’ini dışarıdan alan bir ülkeyiz. Bu kadar dışa bağımlı olarak 21’inci yüz yılda başarılı olma şansımız yok. Bunu el birliğiyle indirmemiz lazım. Devletin sadece bu konuya odaklanarak, patent geliştirme ve yerli kaynakların üzerine gitme yolunu seçmesi şart.”

“Kritik mineraller geleceğimizi etkileyecek”
Panelin ikinci oturumuna, The London Energy Club Başkanı ve İngiltere Global Resources Partners Group İcra Kurulu Başkanı Murat Öğütçü Amerika Birleşik Devletleri’nden ve Johannes Kepler Üniversitesi Fizokimya Kürsüsü ve Enstitüsü Başkanı Ordinaryus Prof. Dr. Niyazi Serdar Sarıçiftçi ise Avusturya’dan çevrim içi olarak katıldı. “Enerji, Yatırım ve Jeopolitikada Oyun Değiştirici Yeni Dinamikler” konusuna değinen Mehmet Öğütçü, “Doğalgazda yüzde 98, petrolde 93, kömürde yüzde 50’nin üzerinde dışa bağımlıyız. Enerjimizin ortalama yüzde 75’i dışarıdan geliyor. Bunun için dünya petrol, gaz ve kömür piyasaları bizi derinden etkileme potansiyeline sahip. Önümüzdeki dönemde kritik mineraller dediğimiz lityum, kobalt, nikel bizim geleceğimizi en az petrol, kömür kadar etkileyecek. Çünkü elektrikli araçlarda yenilenebilir enerjiyi üreten aksamın önemli bir kısmı nadir topraklar ve kritik minerallerde. Bunların arz güvenliği önemli hale gelecek. Kritik minerallerin büyük bir kısmı Çin’de. Çin aynı zamanda elektrikli araç üretim kapasitesinin yüzde 90’ını elinde tutuyor. Fosil yakıtlara bağımlılığımızı azaltalım derken bu defa yeni enerjilerde ve teknolojilerde Çin’e bağımlılık artmaya başlıyor. Öyle bir dünyadayız ki bağımlılığın sona ermesi mümkün değil. Önemli olan bu bağımlılığı kazan-kazan yöntemlerle yönetmek” diye konuştu.

“Türkiye, en önemli nükleer enerji güçlerinden biri olabilir”
Karadeniz gazı ile ilgili yorum yapan Öğütçü, “Karadeniz’de Sakarya sahasında bulunduğu belirtilen yaklaşık 710 milyar metreküp rezerv söz konusu. Bu, Türkiye gibi göbeğinden doğalgaz ithalatına bağlı bir ülke açısından oldukça önemli. Üretimin bu yıl içinde önce 10 milyon metreküp, sonra 2028-2030 aralığında yaklaşık 40 milyon metreküpe çıkartılması hedefleniyor. Uygun şartlar sağlanırsa Türkiye 2030’a kadar ihtiyacının yaklaşık yüzde 25’ini Karadeniz sahasından çıkartma imkanına kavuşacak. Mersin’e ilk nükleer yakıt geldi. Türkiye’nin enerji konusunda yaklaşık yüzde 10’luk bir paya sahip olması öngörülüyor. Dört reaktör, yaklaşık 4 bin 800 megawattlık bir kapasitede devreye girerse, Türkiye dünyadaki en önemli nükleer enerji güçlerinden birisi haline gelebilir” dedi.

“Türkiye’nin istikbali ve istiklali güneş enerjisindedir”
2020’de Selçuk Yaşar Ödülü’nü alan Ordinaryus Prof. Dr. Niyazi Serdar Sarıçiftçi, güneş enerjisinin kullanım alanlarını aktararak “Önümüzdeki 100 senede dünya 6-7 derece ısınacaksa bu politik bir sorundan ziyade tüm insanlığın geleceği için çok büyük bir problem. Doğal fotosentezin suni olarak yapılabilmesi konusunda çalışmalar yaptık. Dünyanın geleceği açısından önem taşıdığını düşünüyorum. Şu anda karbondioksitten metan üretme tesisi yapıldı. Hidrojen üretip karbondioksitle birleştirdiğin zaman ekzotermik reaksiyon ile metan gazına dönüşüyor. Enerjide en büyük potansiyel güneş enerjisinde var. Dünya’ya 170 bin terawatt güneş enerjisi geliyor, insanlar 17 terawattı kullanıyor. Bu enerjiyi depolamak lazım. Güneşten enerji elde etmek çok eski bir teknoloji. Güneş enerjisini kimyasal enerjiye çevirebilmek önemli. Güneş ve rüzgar enerjisi her zaman olmuyor. Gece, gündüz, yaz, kış kullanmak istiyorsanız bunu depolamanız lazım. Başka bir yerde kullanmak istiyorsanız bu enerjiyi taşımanız lazım. Taşınılabilir bir yakıt elde edebilirseniz ikisini aynı anda çözebilirsiniz. Türkiye’nin istikbali ve istiklali güneş enerjisindedir” ifadelerini kullandı.
(İHA)