Türkiye'de Katılım: Siz Konuşun, Biz Zaten Karar Verdik

öylüler ellerinde dosyalarla, raporlarla gelir. Kimi toprağının çatlamasından, kimi suyunun çekilmesinden, kimi torununun geleceğine ilişkin duyduğu kaygıdan yakınır. Toplantı salonunda bir sessizlik olur; ama bu sessizlik, söylenenleri duymanın, düşünmenin, konuşanların düşüncelerine değer vermenin sessizliği değildir, yalnızca duymazdan gelmenin, umursamazlığın sessizliğidir.

? Elbette şirketin çevre danışmanlık firmasından aldığı copy-paste ÇED raporu geçerli olur.

Oysa toprağın çatladığını gören göz, onun gözüdür ama toprağın pH'ını ölçemiyor diye köylü bilgisiz, sözleri değersiz sayılır.

lanlar çok önceden çizilmiş, ihaleler açılmış, bazen betonlar dökülmüştür bile...

atılım nedir?

Göstermelik, sözde bir eylem midir katılım olgusu; yoksa gerçekten halkın sesine, sözüne değer vermek midir? Hiç kuşkusuz ülkemizde katılım, yerel yönetişim, yerel demokrasi kavramları; pek çok yerde bir illüzyonun, aldatmacanın, kandırmacanın özenle yapılmış makyajıdır, göstermeliktir, desinler diye vardır, uygulamada hiç yoktur.

mikrofonun sesi kısıktır.

Oysa yerel yönetim diyorsanız; gerçekten yerel olmalıdır.

Sesimizi duyurmak da yetmez. Bilgiyi geri almalıyız. Halkın bilgisiyle, kadının sezgisiyle, köylünün tecrübesiyle ve doğrudan, doğayla, doğrudan bilgiyle kucaklaşmalıyız.