SE­YA­HAT NOT­LA­RIM I

Se­ya­hat ke­li­me­si di­li­mi­ze Arap­ça­dan ge­li­yor. Uzak bir yere git­mek üzere ya­pı­lan yol­cu­luk. Amaç gez­mek, gör­mek ve din­len­mek­tir. Türk­çe’de tam kar­şı­lık an­la­mı yok.
Benim se­ya­hat ama­cım bu ta­nı­tı­ma uy­mu­yor­du. Yal­nız tek ba­şı­na se­ya­hat et­me­yi ha­tır­la­mak ve es­ki­me­yen dost­la­rı zi­ya­ret et­mek­ti ama­cım.
Ko­ro­na Pan­de­mi es­na­sın­da benim nes­lim­den eş­le­ri­ni kay­be­den çok sa­yı­da dost ve ta­nı­dık vardı. Yıl­lar­ca bir­lik­te yaşam, eşler ara­sın­da iş bö­lü­mü ge­ri­de kalan eşi yarım insan du­ru­mu­na dü­şü­rü­yor. Yanız kalma şo­ku­nu ya­şa­ma­dan de­ne­me­liy­dim, tek­rar öğ­ren­me­nin yaş sı­nı­rı yok­tur.
Tam alt­mış dört yıl­dır Yaz ta­til­le­ri­mi Didim’de ge­çir­dim. Emek­li alt­mış beş ya­şı­ma kadar ça­lı­şa­bil­me­yi bu ta­til­ler­de top­la­dı­ğım ener­ji­ye ve din­len­me­ye borç­luy­dum. Bu yıl­lar es­na­sın­da ka­zan­dı­ğım dost­la­rı zi­ya­ret etmek, in­san­lık bor­cu­dur, diye dü­şü­nü­yo­rum.
Ber­lin Ha­va­ala­nın­da (BER) ça­lı­şan ele­man­lar ve güm­rük, kim­lik kont­ro­lü yapan po­lis­ler­den ön­yar­gı­lı bir dav­ra­nış gör­me­dim. Ek­ran­da fo­toğ­raf çe­ki­min­de iki ayak arası açık­lık ve ayak iz­le­ri er­kek­le­re göre ya­pıl­mış­tı. Şi­kâ­ye­ti­mi cid­di­ye alan bir polis ar­ka­ma geçti, yar­dım etti, bir­lik­te gü­le­rek fo­toğ­raf çek­tir­dik.
Diğer bir kadın polis İngi­liz­ce bilip bil­me­di­ği­mi sordu. Al­man­lar in­san­la­rı belli bir çek­me­ce­ye ko­yun­ca ra­hat­lar­lar.
Bir dil bir insan, iki dil iki insan, de­yi­mi­ni öğ­ren­ci ve to­run­la­rım için ta­mam­la­dım. Bir dil bir insan, çok dil çok insan. To­run­la­rım beş dilde tah­sil yap­tı­lar, hâlâ devam edi­yor­lar. Fakat dün­ya­ya İngi­liz­ce dikte etme, zor­la­ma­yı yan­lış bu­lu­yo­rum ve karşı koyma hak­kı­mı dil öğ­re­ten ola­rak kul­la­nı­yo­rum.
Uçak­ta hiç İngi­liz ol­ma­dı­ğı halde, Ber­lin’den İzmir’e uçan kap­tan, yol­cu­la­rı İngi­liz­ce, Al­man­ca se­lâm­la­dı ve uçuş hak­kın­da bilgi verdi. Benim is­ya­nım, diğer genç yol­cu­la­rın des­te­ği­ni al­dık­tan sonra Türk­çe de izah etti.
Ber­lin ha­va­ala­nın­da İngi­liz­ce bil­mi­yo­rum, ama Türk­çe bi­li­rim, de­yin­ce kadın polis ben de Türk­çe bil­mi­yo­rum, dedi. Çok yazık, Al­man­ya’nın alt­mış yıl vakti vardı. Arzu et­sey­di Türk­çe de öğ­re­nir­di, diye cevap ver­dim.
Uçak İzmir’de yer­yü­zü­ne de­ğin­ce kap­tan ve ekibi al­kış­lar­la ödül­len­di­ril­di, ama dö­nüş­te Ber­lin’de al­kış­la­yan yal­nız ben kal­dım. Yol­cu­lar üz­gün­dü, tatil sona er­miş­ti, koş­tur­ma ve ça­lış­ma ha­ya­tı baş­lı­yor­du.
Uzun kuy­ruk­ta bek­le­me­den on­li­ne, in­ter­net yo­luy­la kim­lik kont­ro­lün­den geç­me­yi be­cer­miş­tim.
İzmir Adnan Men­de­res Ha­va­ala­nı’nda beni bek­le­me­si ge­re­ken ser­vis ara­ba­sı Ba­rış­can­lar o saati iptal et­miş­ti. Beni bek­let­me­den City ser­vi­se dev­ret­miş­ti. Re­ka­bet­te in­san­lık, yaş­lı­la­ra saygı ve sevgi Tür­ki­ye’de daha can­dan, daha sa­mi­mi ol­du­ğu his­se­di­li­yor.
İzmir Ha­va­li­ma­nı’nda Av­ru­pa gö­rü­nüm­lü tu­rist­le­re daha güler yüzlü, kendi va­tan­daş­la­rı­na ciddi yüz gös­te­ril­me­di. So­ra­cak yol gös­te­recek ele­man vardı. Gö­rev­le­ri ol­ma­dı­ğı halde yü­rü­yen banda bavul kal­dır­ma­da po­lis­ler yaş­lı­la­ra yar­dım etti. Ber­lin’de ise yol­cu­lar bir­bir­le­ri­ne yar­dım edi­yor­du.
İlk defa bavul için ayrı ücret alın­dı. Ön­ce­den her yol­cu­nun yirmi ki­lo­ya kadar ücret da­hi­lin­de hakkı vardı. Uçak­ta içecek alır­ken artık nakit para alın­mı­yor, kart­la ödeme ya­pı­lı­yor. Uçak­ta yi­ye­cek­ler emek­li­ler için çok pa­ha­lı. Neyse dö­nüş­te otel­den simit al­mış­tım. Su şi­şe­sin­den içip za­rar­lı kim­ya­sal bir madde ol­ma­dı­ğı ispat edil­se bile kalan suyla şi­şe­yi alı­yor­lar. Bu de­ğiş­me­li, zira güm­rük­te suyun ne­re­de sa­tıl­dı­ğı­nı bul­mak zor ol­du­ğu gibi, altın de­ğe­rin­de İzmir’de çok pa­ha­lı ol­du­ğu­nu duy­dum.
Uçak bi­le­ti alır­ken kol­tuk re­zer­ve etmek için biraz fazla ücret öde­ni­yor, ama uçağa bi­ner­ken bir hücum ol­mu­yor. Ber­lin’de uçuş nu­ma­ra­sı­na göre uçağa alın­ma­sı kar­ga­şa­dan ko­ru­du. Uç­tu­ğum Sun Exp­ress fir­ma­sı her geçen gün daha iyi or­ga­ni­ze olu­yor.
Sev­gi­li oku­yu­cu­la­rım, benim gibi böyle de­tay­lı yaz­ma­yı sanat eden­ler yaz­ma­lı, ki ye­ri­ne ulaş­sın. Yılda bir kere se­ya­hat ede­bil­mek için en az bir yıl bo­yun­ca in­san­lar bi­rik­tir­mek zo­run­da ka­lı­yor­lar.
Tür­ki­ye’de Al­man­cı di­ye­rek kü­çüm­se­yip, hor gör­dü­ğü Av­ru­pa Türk Top­lu­mu’nda se­ya­hat et­me­ye maddi gücü ol­ma­yan, işsiz ve sos­yal yar­dım­la ge­çi­nen ol­du­ğu­nu bil­mek is­te­mi­yor­lar. Sa­de­ce gör­dük­le­ri­ne göre yar­gı­lı­yor­lar. Her iki ül­ke­de pan­de­mi gibi ge­nel­le­me has­ta­lı­ğı var. Ne­ga­tif yar­gı­la­rı tüm top­lu­ma mal edi­yor­lar.
İzmir Ha­va­ala­nı’nda boş şi­şe­ni­ze sahip olun. Kont­rol­den geç­tik­ten sonra uça­ğı­nı­za bin­me­ye bek­le­nen sa­lon­da oto­mat­tan içme suyu dol­dur­ma im­kâ­nı var. Ça­lı­şan­lar böyle de­tay­la­ra dik­kat ede­mez belki.
Bazı Alman yol­cu­la­rın yü­zün­den, hal ve ha­re­ket­le­rin­de İzmir Ha­va­ala­nı’nda, ben neden bu işçi sı­nı­fı­nın ara­sın­da­yım, ha­va­sın­da bö­bür­le­nen­ler vardı. Buna kar­şı­lık öğ­ren­di­ği bir­kaç Türk­çe ke­li­me­yi ko­nu­şa­rak, iyi ni­ye­ti­ni gös­te­ren de vardı. Vücut di­lin­den an­la­ma ye­te­ne­ğim za­man­la çok ge­liş­ti.
Yol bo­yun­ca bir gün içme ve ye­me­den kı­sıt­la­ma­yı dok­tor­lar doğru bul­mu­yor. Yaş­lı­lar sık tu­va­le­te gitme kor­ku­suy­la ha­re­ket et­me­me­li. Bil­has­sa İzmir Ha­va­ala­nı’nda işlem seri ve çabuk ya­pı­lı­yor. Tu­va­let­ler temiz ve bek­le­me es­na­sın­da zaman var. Ay­rı­ca özür­lü yaşlı yol­cu­la­ra uçak ser­vis ele­man­la­rı yar­dım edi­yor.
Dö­nüş­te ya­nım­da­ki kol­tuk boştu. Diğer kom­şum genç ha­nım­la gü­le­rek otur­duk. Dir­sek­ler çar­pış­ma­dan ilk defa böyle bir yol­cu­luk ya­şa­dım.
Sabah kah­val­tı­sı­nı Ber­lin’de yapıp, öğ­le­ye İzmir’e var­mak. …
İnsan ev­lâ­dı ne­le­re ulaş­tı, ama sa­vaş­ma­yı, bir­bi­ri­ni öl­dür­me­yi, bunun için si­lah­lan­ma­yı bı­ra­ka­ma­dı. Hay­van­lar­dan ders al­mı­yor. Hiç­bir hay­van hem­cin­si­ni öl­dür­mü­yor. Av­lan­ma sı­nı­rı doy­ma­sı­nı sağ­lı­yor, Keyfi veya nef­ret için diğer can­lı­la­rı öl­dür­mü­yor.
Didim İlksan Öğ­ret­men Evi’nde ge­çir­di­ğim on üç gece on bir gün­düz de­ne­yim ve göz­lem­le­ri­mi ikin­ci bir ma­ka­le­de yaz­ma­ya devam ede­ce­ğim.
Çok oku­yan, ya­şa­yan bil­mez, çok se­ya­hat eden bilir.
O halde, yal­nız ka­lem­le ha­ri­ta üze­rin­de gezme dö­ne­mi baş­la­ma­dan, genç ve dinç iken se­ya­hat et­me­li.

Hoşça kalın!