SE­YA­HAT NOT­LA­RIM 3

Bi­rin­ci bö­lüm­de iki ha­va­ala­nın­da ya­şa­dık­la­rı­mı göz­lem­le­ri­mi, ikin­ci bö­lüm­de es­ki­me­yen dost­la­rı zi­ya­re­ti­mi, İlkhan Öğ­ret­men Evi’nde göz­lem­le­ri­mi ve Fel­se­fe Ak­şa­mı hak­kın­da yaz­dım.
Bu üçün­cü bö­lüm­de ha­fı­zam­da kalan kar­şı­laş­ma­la­rı gül­dü­ren, dü­şün­dü­ren ve zaman zaman in­sa­nı üzen ko­nuş­ma­la­rı yaz­mak is­te­ğiy­le baş­lı­yo­rum.
Ko­nak­la­dı­ğım otel­den Ay­te­pe’ye kadar sa­hil­de yü­rü­yüş bende unu­tul­ma­ya­cak Al­tın­kum anı­lar, izler bı­rak­tı. Otel­den çık­tık­tan sonra bir özel mülk var, orada so­ka­ğa çıkıp, tek­rar sahil yo­lu­na gi­ri­li­yor, bu ya­pıy­la de­ni­ze me­sa­fe bı­ra­kıl­ma­dı­ğı gö­rü­lü­yor.
Sa­hil­de yü­rü­yüş benim adım­la­rı­ma göre bir saat gidiş, bir saat dönüş sü­rü­yor. Ilık Ege rüz­gâ­rın­da, ta­dı­na do­yul­maz deniz ha­va­sın­da hâlâ Didim’de sağ­lık tu­riz­mi neden ya­pıl­ma­dı­ğı­nı an­la­mak müm­kün değil. Bütün bir yıl bo­yun­ca tu­rizm kenti ola­cak ha­va­sı var.
Ge­zin­tim es­na­sın­da mobil te­le­fon ek­ra­nın­dan gö­zü­nü ayır­ma­yan bir karı ko­cay­la ko­nuş­tum. Onsuz ya­pa­mı­yo­ruz artık. Bey, in­ter­net ara­cı­lı­ğı ile ev al­dı­ğı­nı, yirmi beş mil­yon TL öde­di­ği­ni söy­le­di. Evi sa­de­ce video gö­rün­tü­sün­de gör­müş. İyi almış mıyım abla, diye so­run­ca, evi gör­me­den bir şey söy­le­mek müm­kün değil, dedim. Ev Ye­şil­kent si­te­sin­de, gidip gö­re­bi­lir­di. Cep te­le­fon­la­rı akıl­lan­dı, ama insan aklı yok oldu, diye dü­şün­düm.
Fran­sa da ya­şa­dı­ğı­nı söy­le­yen bir gence Apol­lo Ta­pı­na­ğı’nı gör­me­den git­me­yin, dedim. Apol­lo para ve­ri­yor mu, siz ondan haber verin, dedi.
Beton ev ve ma­ğa­za­lar ara­sı­na sı­kış­mış bir alan­da kümes hay­van­la­rı iz­le­mek, şe­hir­den ge­len­le­rin iz­len­ce­si oldu. Sa­hi­bi, ge­lecek yıl bu­ra­ya bina ya­pı­la­cak, ama kümes hay­van­la­rı­nı çift­li­ğe gö­tü­re­ce­ği­ni, söy­le­di.
Gerek Al­tın­kum gerek Didim kenti ter­te­miz ve ba­kım­lı. Her­kes
Be­le­di­ye Baş­ka­nı Ha­ti­ce Gen­çay’dan mem­nun. Ha­nı­me­li değ­di­ği belli. Ama eki­biy­le okul­la­ra gidip çöp at­ma­ma­yı konu et­me­li, diye dü­şün­düm.
Sa­hil­de ta­nış­tı­ğım bir çift­çi, elite sı­nı­fın çift­çi­le­ri hor gör­dü­ğün­den şi­kâ­yet etti. Hal­bu­ki çift­çi­lik iklim de­ği­şi­mi­ne karşı çok önem ka­zan­dı. Fe­de­ral Al­man­ya Tarım Ba­ka­nı Cem Öz­de­mir’in ça­lış­ma­la­rın­dan ona bah­set­tim.
Er­te­si gün taksi san­dı­ğım sarı renk­li bir ara­ba­nın göl­ge­sin­de dergi okur­ken genç bir de­li­kan­lı ara­ba­dan çıktı, meğer ara­ba­sıy­la se­ya­hat eden bir gez­gin­miş.
Öğ­ren­ci­le­rim­le ko­nu­şur gibi çok çe­şit­li ko­nu­lar­da soh­bet ettik. Bana eliy­le yap­tı­ğı Türk kah­ve­si­ni İkram etti. Özel zi­ya­ret­le­rim hariç, bu kahve tadı da­ma­ğım­da kaldı.
Böyle güzel Türk kah­ve­si­ni yıl­lar önce Ma­ca­ris­tan’da Eğri Ka­le­si Ka­fe­de iç­miş­tim. Ka­le­de müze vardı, Macar ka­dın­la­rın Os­man­lı as­ker­le­ri­ne ka­le­den nasıl kız­gın yağ dö­ke­rek öl­dür­dük­le­ri re­sim­le­ri vardı.
Gen­cin adını ve araba pla­ka­sı­nı yaz­ma­mış­tım, bende kırk yıl ha­tı­rı kaldı.
Cu­mar­te­si ve Çar­şam­ba gün­le­ri Pazar ol­du­ğu için dol­muş­lar tık­lım tık­lım do­lu­yor­du. Kime bağ­lı­sı­nız ya­za­lım, ki dol­muş daha sık geç­sin. Böyle has­ta­lık bu­la­şır, Ko­ro­na henüz geç­me­di, var­yant­la­rı üşüt­me gibi hasta edi­yor. Ara­ba­sı ol­ma­yan­la­rın çoğu yaşlı, emek­li­ler. Onlar için has­ta­lık ağır ge­çe­bi­lir, dedim. Ama dol­muş şo­för­le­rin­den cevap ala­ma­dım. Uma­rım bu sa­tır­la­rı oku­yan gö­rev­li­ler, so­rum­lu­lar bu so­ru­nu cid­di­ye alır. Du­rak­lar­da Alman tu­rist­le­re maske tak­ma­la­rı­nı öner­dim.
Bir gün şo­fö­re para top­la­ma­sın­da yar­dım ettim, asis­tan­lık ya­pı­yo­rum, diye biraz neşe gel­sin, der­ken bir hanım Sizin yurt­dı­şın­da ya­şa­dı­ğı­nız belli, bizim artık gü­lecek ha­li­miz kal­ma­dı, de­yin­ce üzül­düm.
Al­man­cı, Gur­bet­çi söz­le­ri aşa­ğı­la­ma, küçük ve hor görme ola­rak hâlâ kul­la­nı­lı­yor. Türk­çe’de -cı, -çi ek­le­riy­le mes­lek sa­hi­bi ad­lan­dı­rı­lır, camcı, si­mit­çi gibi. Yurt dışı da­ire­si, di­li­mi­ze önem veren so­rum­lu­lar bu ke­li­me­le­ri yurt dışı Türk­ler için kul­lan­ma­yı yasak et­me­li­dir.
Diğer ön yargı, şi­kâ­yet ve ge­nel­le­me­ler şöyle:
Ev, arsa ve yaz­lık alı­yor­ken ko­lay­ca ödü­yor­lar. Biz yerli hal­kın alım gücü dü­şü­yor. Ev­le­ri boş du­ru­yor, ki­ra­ya ver­mi­yor­lar.
Oto yo­lun­da çok hızlı araba sü­rü­yor, ka­za­la­ra sebep olu­yor­lar.
Seçme hak­la­rıy­la biz yer­li­le­rin ka­de­ri­ni tayin edi­yor­lar. Yurt dışı Türk­ler yerel se­çim­ler­de oy kul­lan­ma­yın­ca CHP ka­zan­dı.
Yerli hal­kın alım gü­cü­nü dü­şür­mek için ev al­mı­yor­lar. Av­ru­pa’da Türk ve Tür­ki­ye düş­man­lı­ğı yük­se­li­yor. Ev al­ma­la­rı bir nevi hayat si­gor­ta­sı olu­yor.
Hızlı araba sü­rü­yor­lar, sivil ku­ru­luş­lar Av­ru­pa’da bu ko­nu­yu ele al­ma­lı.
Yurt dışı Türk­le­ri se­çim­de kendi ka­de­ri için oyunu kul­la­nı­yor. Ana­ya­sa­ya göre her Türk va­tan­da­şın yurt için­de veya dı­şın­da aynı hak ve so­rum­lu­lu­ğu var­dır. Dünya’da yurt dı­şın­da ya­şa­yan bir­çok ülke va­tan­daş­la­rı oyunu kul­la­nır. Tür­ki­ye bu ko­nu­da geç bile kaldı. Seçme hakkı var, ama se­çil­me hakkı da ol­ma­lı. Benim is­te­me­di­ğim bir par­ti­yi seçti, diye yar­gı­la­mak de­mok­ra­tik ola­maz. Ay­rı­ca arit­me­tik bil­gi­si olan­lar, Yurt­dı­şı Türk­le­rin oy­la­rı seçim ne­ti­ce­si­ni de­ğiş­tir­me­di, diye he­sap­la­dı­lar.
En fazla so­ru­lan, ço­cu­ğum Av­ru­pa’da nasıl yük­sek tah­sil ya­pa­bi­lir? Hangi şart­lar­la ka­li­te­li ele­man ola­rak Al­man­ya’ya gi­de­bi­lir?
Fe­de­ral Al­man­ya resmî tem­sil­ci­lik­le­ri­ne, yani el­çi­lik ve kon­so­los­luk ara­cı­lı­ğın­dan başka hiç­bir yol emin de­ğil­dir.
Ay­rı­ca bizi din­le­me­den yola çık­ma­yın, di­yo­rum. Ma­ka­le­le­rim­de 1961 yı­lın­da iş­le­nen ha­ta­la­rı sık sık ya­zı­yo­rum. Aynı ha­ta­lar bugün ya­pıl­ma­sın. Al­man­ya yal­nız iş gücü değil, iş gü­cü­nün ar­ka­sın­da bir insan ol­du­ğu­nu tam alt­mış yıl sonra kav­ra­dı.
Artık Al­man­ya’nın bir göç ül­ke­si ol­du­ğu­nu kabul etti. Buna uygun ola­rak göç ya­sa­la­rı çı­kar­dı ve çı­kar­ma­ya devam edi­yor.
Mus­ta­fa Kemal Ata­türk’ün yeni Cum­hu­ri­yet re­form­la­rı­nın de­va­mı için Tür­ki­ye’nin yurt dı­şı­na öğ­ren­ci gön­der­me­si­ne ben­ze­mi­yor. Üni­ver­si­te bi­tir­di­ği halde iş bu­la­ma­yan genç­ler dö­nü­şü ol­ma­yan yola gi­di­yor­lar. Tür­ki­ye en kıy­met­li var­lı­ğı genç­le­ri­ni kay­be­di­yor. Bu çok üzücü bir durum as­lın­da.
Arzum Tür­ki­ye gi­dil­me­si is­te­ni­len bir ülke olsun. Dünya’da en fazla gi­dil­mek is­te­nen ülke Al­man­ya. Po­zi­tif ve ne­ga­tif olay­la­rı, göç­le­re et­ki­si­ni biz okur ya­zar­lar, ya­zı­yor ve söy­lü­yo­ruz. Al­man­ya’da ya­şa­yan­la­rı din­le­yin ve cid­di­ye alın, di­yo­rum. Alt­mış yıl­la­rın­da gelen konuk iş­çi­le­rin böyle bir bilgi kay­na­ğı yoktu. Yüzme bil­me­yen in­san­lar de­ni­ze atıl­dı­ğı gibi ha­zır­lan­ma­dan gön­de­ril­di.

Bil­gi­le­ne­rek kalın!