Birinci bölümü yolda iki havaalanında geçen iki gündüzümü rapor etmiştim. Berlin’den İzmir’e uçuş üç saat sürüyor. Bekleme ve kontrol tüm bir gündüz zaman alıyor. BATI dünyada yaptığı politikanın yanlış olduğunun farkında, ABD’den bağımsız hareket edemiyor. Bu nedenle terör korkusu uçak yolculuğunu zorlaştırdı.
Gece İlksan Öğretmen Evi’ne varınca telefon ve elektronik posta aracılığıyla tanıdığım Sinem Hanım beni candan karşıladı. Odam gerçekten gün batımı seyrine cevap veriyordu. Bu ikinci gelişim olduğundan dolayı evim gibi hissettim. Resepsiyonda diğer ekip arkadaşları Elif Hanım, Anıl Bey’de aynı samimiyetle, Türk kültüründe paha biçilmez yaşlı, emekli ve deneyimli insanlara gösterilen saygı ve sevgi bende unutulmaz anılar bıraktı.
Otelin jeneratörü, herhangi bir elektrik kesintisinde otomatik olarak devreye girdiği bana anlatıldı. Böylece asansörü yalnız kullanma korkumu yenebildim.
Emekli öğretmenler her yeri dershane, herkesi bilhassa gençleri öğrenci sanırlar. Bu yıl resepsiyonda görevli olmadığı halde sohbet konuşmalarımı Ilgın Hanım da sabırla dinledi.
Restoranda şef garson Âdem Bey gözlemlerimden rahatsız olmadı. Ekibiyle birlikte otelde kalan ve dışardan restorana gelenlere sevecen, saygı ve sevgiyle davranmayı sanat ettiği görülüyordu.
Böbürlenerek şef edasıyla dolaşan kimse görmedim. Buna rağmen otelde çalışma ve iş bölümünün uyum içinde yürüdüğü belli oluyordu. Bir yıl sonra aynı elemanlar hâlâ çalışıyorsa iyi bir idare var, o halde İlker Şentürk iyi bir müdürdür.
Odaları temizleyen Fatma Hanım ve ekibi görülmez melek gibi çalıştılar. Severek çalıştıkları belli oluyordu. Yatağımın üstüne serdikleri pikeye kelebek veya kalp şeklinde örtüyorlardı. Anlatmayı unuttuysam gelecek yıl telâfi ederim.
1975 yılında okulumun öğretmenleri, müdürümüzün gayretiyle Berlin Eyalet Parlamentosu’nda toplanmıştık. Temizlikte çalışan Türk kadın işçilerin elleri deterjan etkisiyle yara oluyordu. Kısacası temizlik işçilerine plastik eldiven o tarihten sonra verilmeye başlanmıştı.
Son gece beni yolcu eden görevli Ersan Bey ve güvenlik görevlisi İlker Bey zamanında beni City servis arabasına ulaştırdılar. Ege rüzgârı kamçı gibi sert ve soğuktu. İlker Bey araba gelene kadar kulübenin dışında soğukta bekledi.
Tüm İlksan Öğretmen Evi elemanlarına teşekkür ediyorum. Bu durumda başarıları devam edecek ve gençlere çoğu üniversite tahsili yapmış intibası verenlere iş imkânı sürekli verilmiş olacaktır.
Seyahat amaçlarımdan diğer bir nokta da yalnız kalmayı hatırlama, kendimi dinlemeydi. Otelde kalan bazı gezginler yalnız olmamı hayretle karşılıyorlardı. Yalnız doğuyor, yalnız ölüyoruz, neden yalnız seyahat etmeyelim, diyordum. Aynı zamanda aynı soruyu bir erkek gezgine sormazlar, diye düşündüm.
İş icabı yalnız seyahat eden iki değerli insanla tanışmam, masa arkadaşı olmam seyahatimi zenginleştirdi, Merve Hanım ve Mesut Bey.
Didim/Yeşilkent sitesinde ikinci amacım eskimeyen dostları ziyaret etmek oldu. Eşlerini kaybedince yarım insan gibi hisseden, yaşayan Nermin Hanım, Zühal Hanım ve Turgut Bey’i ziyaretimde oldukça duygusal anlar yaşadık. Plajı genişletilmiş, Yeşilkent sitesi Didim’in akciğeri olmaya yeşilliğiyle devam ediyor.
Turgut Bey’in köyde ağaçtan eliyle topladığı cevizlerin tadı da bambaşka güzeldi.
Ustaların ustası Abuzer Bey ve Yeter Hanım’ı ziyaret etmeden olmazdı. Usta olarak çok emeği var, iki evlâdına da yüksek tahsil yaptırdı. Depremde Adıyaman’da akrabalarını kaybetmişlerdi.
Usta bana bahçeden limon toplarken edebiyatın gücünü düşündüm. Goethe İtalya seyahatini överken, Limon ağaçlarının çiçek açtığı ülke, olarak tasvir etti. Bunun etkisi olacak İtalya’dan konuk işçiler Türk işçilerden önce Almanya’ya gelmişti. Ama onlara karşı önyargı, hor görme yoktu. Onların çocukları da yüksek okullara, üniversiteye gidemiyordu. Ama Alman halkı bunun farkında değildi. İtalya Avrupa Birliği’ne üye olunca çoğu ülkelerine geri döndü.
Atatürk Parkı’nda benimle birlikte yıllarca ağaç ve bitkileri sulayarak diğer parka komşulara rol model olan Sevgi Hanım ve Fahri Bey’e merhaba demesem olmazdı. Parkı yemyeşil, tüm bayram kutlamalarına lâyık durumda gördüm.
İkinci nesil çocuklarımız Nihan, Hakan, Adil ve Aylin eşleriyle birlikte bu dostluğu Yeşilkent’te gelecek nesillere
iletecektir.
Türkiye İş Bankası’nda Semanur Hanım emeklileri fazla bekletmemeye, işlerini çabuk bitirmeye gayret etti.
Terzim Zahide Hanım, Amerika’dan kızını ziyaretten yeni dönmüştü. Anlatacak çok şey vardı.
Fulya tekstil mağaza sahibi ailesiyle oteldeki ilk kahvaltıdan sonra ikinci kahvaltımı yaptım. Yıllarca dürüst ticaret yaparlar, hiçbir isteğimi geri çevirmeden dikerler. Yaptıkları iş ve kumaşın değeri, fiyatı herkese aynıdır. Almancılar için ayrı bir fiyat koymazlar. Kaldığım otelin perde ve yatak takım örtüleri ellerinden geçmişti. Müdüre selâm söyle, hasta olur herhangi bir sorun olursa hemen bize telefon etsin, biz gelir seni alırız, dediler. Dost kazanmak bazan akrabadan daha yakındır.
Seyahatimin en heyecanlı olayı Felsefe Akşamı oldu.
Dr. Ufuk Yaltıraklı felsefeyi Freie Universität Berlin ders salonlarından Berlin Türk Toplumuna getirmişti. Son yıllarda İstanbul başta olmak üzere felsefeyi Türkiye Ege ve Akdeniz kıyı kentlerine taşımıştı.
Makalelerimde ve Facebook sosyal medyada felsefe anavatan Milet’e gelmelidir, diye defalarca yazdım ve önerdim.
Berlin’de yapılan etkinliklerde konuyu makalelerimde işliyordum. Didim’de Ufuk Bey ile karşılaşmam oldukça ilginç oldu. Etrafı kalabalıktı, herhalde sonradan daha iyi fark edecektir.
Mavi Didim Gazetesi Yayın Yönetmenim Ergun Korkmaz, haber yapmak için gazetecisi Elif Dikbaş’ı da birlikte getirmişti. Beni de otelden arabayla aldı, toplantı sonu otele geri getirdi. O saatte dolmuş geçmiyordu. www.ha-ber.com Yayın Yönetmenim Sefa Doğanay da aynı kibar davranışı Berlin’de gösteriyor.
Didim Ticaret Odası etkinliği organize etti, Nurullah Kocabıyık Kültür Merkezi’nde düzenlendi. Milet’te Felsefe Nasıl Başladı? Haberi Elif Dikbaş 11 Ekim 2024 tarihinde Mavi Didim Gazetesi’nde yazdı.
Başka bir makalemde bu felsefe konusunu tekrar ele alacağım.
Hafızamda kalan ilginç karşılaşmalarla, Didim’de Almancı, Gurbetçi diyerek Yurtdışı Türkler için, halkın ön yargı negatif düşüncelerini üçüncü bölümde ele alacağım.
Hoşça kalın!