RUS ÇARI ALASKA’YI NEDEN SATTI?

Rusya, 1867 yılında Alaska’yı 7,2 milyon dolara ABD’ye sattı. Bu satışın üstünden geçen elli yılda Amerikalılar ödedikleri miktarın yüz katını geri kazandı. Peki, büyük bir imparatorluk bu satışa nasıl karar verdi? Beyaz Saray’ın internet sitesinde yayınlanan ve Rusya’nın Alaska’yı topraklarına katması üstüne olan dilekçe otuz beş binden fazla imza topladı ama sonradan iptal edildi. Günümüzde birçok insan hâlâ ABD’nin Alaska’yı çaldığını ya da bir süreliğine kiralayıp geri vermediğini düşünüyor. Yaygın inanışların aksine iki ülke arasındaki anlaşma yasal bir anlaşmaydı ve iki tarafın da son derece geçerli sebepleri vardı.

ALASKA'NIN SATIN ALIMI. ABD'nin Alaska topraklarını Rus İmparatorluğu’ndan 30 MART 1867 TARİHİNDE 7,2 MİLYON DOLARA ALMASINI İFADE EDER. Alınan toprakların toplam büyüklüğü 1.518.800 km²'dir. Genelde ABD kamuoyunda bu alım olumlu karşılanmıştır.

 Alaska, Rusya hakimiyetinde olduğu sıralarda ticari anlamda oldukça hareketli bir yerdi. Ticaret yaptıkları ülkeler içinde Çin ve Amerika en başta geliyordu. En büyük ihracat ürünleri SU SAMURU DERİSİ, MORS DİŞİ, BALIK YAĞI, BUZ GİBİ ÜRÜNLER olup Çin kumaşları ve çay da alışveriş yapılan ürünler arasındaydı. KÖMÜR VE ALTIN açısından zengin madenleri ayrı bir değer katıyordu.

 Bölgede ticareti organize etmeye yetkili olan tek şirket RAC, bir Rus-Amerikan ortaklından oluşmaktaydı. Bu şirket tüm madenleri ve ticareti kontrol ediyordu. Şirketin varlığı imparatorun rızası ile gerçekleşmişti. Rus hükümeti şirketten vergi topladığı gibi aynı zamanda Çar ve akrabaları şirkete ortak olup, hisseleri vardı. Şirketin başarılı yöneticisi Rus ALEXANDER BARANOV idi. Baranov iyi bir yönetici olmasının yanında Alaska’yı seviyordu. Alaska yerlilerinden aldıkları düşük fiyatlı sus samuru derilerini yüksek fiyatlarla ihraç edip büyük gelirler elde ediyorlardı. Baranov yaşlılıktan dolayı şirket yönetimini bırakınca yerine gelen YÜZBAŞI HAGEMEİSTER eski yönetici kadar başarılı olamadı. Yeni katılan hissedarlar ve kötü yönetim ile şirket düşüşe geçti.

 Amerika ihtiyacı olan bazı ürünleri Alaska’dan tedarik ediyordu. Çin’den gelen çay ve ipekli kumaşlar ile buz ihtiyacını buradan sağlamaktaydı. Buzdolabının henüz icat edilmemiş olması ABD’nin buza olan talebini artırıyordu.

Sene 1853 yılına geldiğinde Rusya, Osmanlı’nın sahip olduğu toprakların bir kısmını ele geçirmeyi planlamaktaydı. Bu amaçla Birleşik Krallık (İngiltere) ile anlaşmaya çalışıp Osmanlı topraklarını paylaşmayı teklif ettiyse de bu kabul görmedi. Bundan sonra Rus Çarlığı kendi hamlesini yaparak meydan okudu. İstanbul Konsolosu Alexander Mençikof, Çarlığın taleplerini ilettiği Padişah Abdülmecit’ten olumsuz yanıt alınca Ruslar Eflak ve Boğdan’ı işgale başladılar. Daha sonra buna seyirci kalmak istemeyen İngiltere, Fransa ve Sardinya Osmanlı İmparatorluğuna destek vererek savaşa dahil oldular.

3 yıl süren savaş 1856 yılında bittiğinde en büyük zarar ve kayıp Osmanlı İmparatorluğu ve Rus Çarlığında olmuştu. Osmanlı İmparatorluğu savaşın mali yükünü İngiltere ve Fransa’daki bankerlerden aldıkları borçlarla atlatmaya çalışırken, bu durum gelecekte devlete Düyun-u Umumiye olarak dönecekti. Rusya’da savaşı başlatan I. NİKOLAİ ölmüştü. Yerine geçen II. ALEXANDER ise savaşmak istemiyordu. Zaten barış da Rus talebi ile gerçekleşmişti. II . Alexander savaşın getirdiği bu ağır yükü bertaraf edebilmek için acil gelir sağlaması gerekiyordu. Bu yüzden Alaska üzerinde Amerika’nın isteklerini göz ardı etmeden değerlendirmeye çalıştı. Alaska devlet merkezinden çok uzakta ve erişim çok zordu. Üstelik bu sırada düşman olan İngiltere, Rusya ile arası kötü olmasına rağmen Amerika ile çok iyiydi. Olası bir emrivakiye getirilip Alaska’yı savaşarak ya da savaşamadan kaybetmesi bile söz konusuydu. Bu amaçla para karşılığı satmayı kabul etti.

Rus gazeteleri bir ülkenin böyle değerli bir kara parçasından nasıl vazgeçebileceğini yazarken, Amerikan gazeteleri ise bir buz kütlesi ve kahvaltıda balık yağı içen 50 bin Eskimo ile ne yapacaklarını tartışıyorlardı. Buna rağmen Rusya’nın Washington büyükelçisi ile ABD’nin Dış İşleri bakanı satış görüşmelerine başladılar. ABD önce satın alma işini imzaya açtı. Henüz 35 bin imza toplanmışken sonra vazgeçildi ve alım satım işlemleri bölgenin başkenti olan Novoarkhangelsk’te gerçekleşti. Bayrak değişimi sırasında direğin tepesinde takılan bayrak gelmeyince askerin biri tırmanıp bayrağı aşağıya indirdi ve yerine süratle Amerikan bayrağı çekildi. Ardından şehrin adı SİTKA olarak değiştirildi.

 Alaska, 4 dönümü 2 sent karşılığında toplam 7.2 Milyon dolara Amerika’ya satıldı. Rusya bu satışla toprak kaybetmişti ancak İmparatorluk sağladığı gelirle toparlanmıştı. Osmanlı kaybettiklerinin yerine koyabilecek gelir sağlayamıyordu. Daha sonra Padişah olan II. Abdülhamit’ten Yahudiler Kudüs ve çevresini satın almak isteseler de buna rıza göstermediği için Düyunu Umumiye’nin baskılarına maruz kalmıştı.

Rusya ise aç gözlülüğünün yüzünden Osmanlı’dan toprak isterken, Osmanlı yüzünden toprak kaybetmişti. “Amerika bu buz kütlesi ve kahvaltıda balık yağı içen elli bin Eskimo’yla ne yapacak?”

Rusya, 1867 yılında Alaska’yı 7,2 milyon dolara ABD’ye sattı. Bu satışın üstünden geçen elli yılda Amerikalılar ödedikleri miktarın yüz katını geri kazandı. Peki büyük bir imparatorluk bu satışa nasıl karar verdi?

 Beyaz Saray’ın internet sitesinde yayınlanan ve Rusya’nın Alaska’yı topraklarına katması üstüne olan dilekçe otuz beş binden fazla imza topladı ama sonradan iptal edildi. Günümüzde birçok insan hâlâ ABD’nin Alaska’yı çaldığını ya da bir süreliğine kiralayıp geri vermediğini düşünüyor. Yaygın inanışların aksine iki ülke arasındaki anlaşma yasal bir anlaşmaydı ve iki tarafın da son derece geçerli sebepleri vardı.

SATIŞTAN ÖNCE ALASKA

On dokuzuncu yüzyılda Rusya Alaskası uluslararası ticaretin merkeziydi. Başkent Novoarkhangelsk’te (bugünkü Sitka), tüccarlar Çin kumaşları, çay ve hatta buz ticareti yaparlardı. O zamanlar buzdolabı icat edilmediği için ABD’de buz ihtiyacı olurdu. Bu şehirde gemiler yapılır, fabrikalar inşa edilir kömür çıkarılırdı. Bölgedeki altın madenleri de herkes tarafından bilinirdi. Yani o zamanlar böyle bir toprak parçasını satmak delilikti.

 Rus tüccarlar mors dişi ve su samuru derisi için Alaska’ya yönelmişti. Mors dişi, fil dişi kadar pahalıydı. Bu iki değerli ürün bölgedeki yerel insanlarla yapılan takas sonucu elde edilirdi. Bu ticaret de Rus-Amerikan Şirketi (RAC) tarafından gerçekleştirildi. Şirket Alaska’nın tüm madenlerini ve minerallerini kontrol eder, diğer ülkelerle ticari anlaşmalar yapardı. Hatta kendilerine özgü bayrakları ve para birimleri vardı.

 Şirketin sahip olduğu bu öncelikler imparatorluğun hükümeti tarafından sağlanırdı. Hükümet de şirketten hem vergi toplardı hem de hissesine ortaktı. Rus çarı ve aile üyeleri RAC’ın hissedarları arasındaydı.

RUS PİZARRO

Amerika’daki Rus yerleşkelerinin yöneticisi yetenekli tüccar Alexander Baranov’du. Baranov okullar, fabrikalar açtı, yerli halka rutabaga ve patates yetiştirmeyi öğretti. Kaleler ve tersaneler inşa etti, su samuru ticaretini genişletti. Baranov kendisine “Rus Pizarro”” derdi. Alaska’yı sadece kendi kazancı için değil, yürekten severdi. Aleut liderinin kızıyla evliydi.

Baranov yönetimindeki RAC büyük hasılatlar elde etti, yüzde bin kâra ulaştı. Yaşı ilerleyen Baranov işlerini devredince yerine deniz yüzbaşısı Hagemeister geldi. Yeni yönetici beraberinde yeni çalışanları ve asker hissedarları da getirdi. Fakat bu yeni yöneticilerin adımları şirketi çöküşe uğrattı.

KARA PARA

Yeni yöneticiler kendileri için uçuk maaşlar belirlediler. Sıradan çalışanlar senelik bin beş yüz ruble kazanırken (bu, bakanların ve senatörlerinkine yakın bir maaştı), yöneticilerin yıllık kazancı ise bin beş yüz rubleydi. Yerel halktan yarı fiyatına kürk alırlardı. Nihayetinde Eskimolar ve Aleutlar yirmi yıl içinde neredeyse tüm su samurlarını katletmişlerdi. Yerel halk Rusya’nın kıyı köyleri basıp ateşe vermelerinden dolayı da zor durumdaydılar.

 Bu gibi caydırıcı olaylar sonucunda tüccarlar farklı gelir kaynaklarına yöneldiler. Buz ve çay ticareti zaten yapılmaktaydı ama kötü kaderli iş adamları bunu tam olarak organize edemiyorlardı. Akla gelen çözümlerden olan maaşları azaltma fikri ise kesinlikle tercih etmedikleri bir yoldu. Şirket en sonunda devlet yardımlarını kullandı (yıllık iki yüz bin ruble), fakat bu bile onları kurtarmaya yetmedi.

 Kısa bir süre sonra Kırım Savaşı başladı. İngiltere, Fransa ve Türkiye Rusya’ya karşı birlik oldu. Rusya’nın Alaska’yı destekleyemeyeceği ya da savunamayacağı açıktı. Tüm deniz rotaları, hatta altın madenleri bile karşı tarafın gemileri tarafından kontrol ediliyordu. İngiltere’nin Alaska’yı alıkoyacağından korkan Rusya eğer bu olursa elindeki her şeyi kaybedeceğini biliyordu.

 Moskova ve Londra arasında gerilim gittikçe büyüyordu. Rusya-Amerika ilişkileri ise hiç olmadığı kadar iyiydi. İki tarafın aklına gelen ortak fikir Alaska’nın el değiştirmesi oldu. Rusya’nın Washington’daki elçisi Baron Eduard de Stoeckl, Çar’ın adına ABD Dışişleri Bakanı William Seward’la görüşmelere başladı.

RUS BAYRAĞININ İNDİRİLMESİ

Bürokratlar görüşmelere devam ederken, iki ülke kamuoyu bu anlaşmayı istemiyordu. Rus gazeteleri, “Bir ülke bu kadar kısa bir zamanda, bu kadar değerli bir toprak parçasından nasıl kolayca vazgeçebilir?” diye yazıyordu. Amerikan gazeteleri ise “Amerika bu buz kütlesi ve kahvaltıda balık yağı içen elli bin Eskimo’yla ne yapacak?” diye soruyordu. Basın bu düşüncelerinde yalnız değildi. Millet Meclisi de bu satışı onaylamıyordu. 30 Mart 1867’de Washington’da taraflar 1,5 milyon hektarlık Rus toprağının 7,2 milyon dolara satılması konusunda anlaşma imzaladı. Yani 4047 m2’si 2 sent’e denk geliyordu. Fakat durumun son derece kritik olması sebebiyle Rusya’nın pazarlık yapma şansı yoktu.

 Bölgenin resmi olarak devredilmesi başkent Novoarkhangelsk’te gerçekleşti. Amerikan ve Rus askerleri bayrak direğinin iki tarafında hizaya geçti ve bayrak indirilmeye başladı. Fakat bayrak direğin tepesine takılmıştı ve inmiyordu. Askerin biri direğe tırmandı ve indirdi. Ardından şehrin adı SİTKA olarak değiştirildi. Amerikan geçmek istemeyen yüzlerce Rus askerleri ticaret gemilerine binip Alaska’dan ayrıldı.