POSTMODERNİZM ÜZERİNE

Post ile modern kavramı birleşmiş postmodern olmuş…

Modern sözcüğü, Latincede ”tam şimdi” demek olan “modo”dan geliyor.

Modern; eski ve geleneksel olandan yeni olana doğru sosyal, ekonomik ve teknolojik bir değişimi ifade ediyor…

“Post” ise bir ön-ek… Önüne aldığı sözcüğe “…den sonra” anlamı veriyor.

Önüne kattığı kavramları sorguluyor ve sonra da itibarsızlaştırıyor!…

Ve Modernizme sen artık öldün, seni sildim süpürdüm ama hakkını da pek yememek için senden sonra gelenin adını “postmodernizm” koydum diyor…

***

Peki, postmodernizm kavramı nasıl bir kavram…

Felsefi bir kavram mı yoksa sosyolojik bir kuram mı?

Ben, her ikisini de kapsadığını düşünüyorum…

Şimdi hatlar biraz karışmış gibi gözüküyor…

Bu yeni yetme postmodernizmin, modernizmden ne alıp veremediği var dersiniz…

İsterseniz şimdi sorgulamaya başlayalım…

***

Postmodernist düşüncenin altyapısı çok eskilere dayanıyor…

1950’li yıllardan itibaren birçok yazar tarafından yaygın olarak kullanılmaya başlıyor.

Kültürel-felsefi bir hareket ve sosyolojik bir kuram olarak, özellikle de sosyal bilimlerde, sanatta, mimaride ve birçok alanda en çok tartışılan bir konu oluyor...

Aydınlanma düşüncesine bir karşı duruşla, aklın getirildiği noktayı, bireyin silinişi olarak görüyor...

Akıl tutulmasıyla araçsallaştırılmış akıl, yeni bir egemenlik anlayışı getiriyor. Akıl bu egemenlik anlayışıyla da; Nükleer silahları, zehirli kimyasal atıkları, açlığı, yoksulluğu üretiyor…

Bu da aklın kendi kendisini imha etmesi anlamına geliyor.

***

Bu arada, postmodernistlerin sahiplendiği, aydınlanma –Rönesans- düşüncesine yönelik eleştirisiyle bilinen “Frederich Nietzsche(1844- 1900 ) Aydınlanma düşüncesinin temel öncüllerini radikal olarak eleştiren bir felsefeci olarak postmodern düşüncenin de öncüsü sayılmaktadır. Nietzsche, Aydınlanmanın ilerleme düşüncesini de eleştirmekte ve bunu “genoloji” kavramı ile izah etmeye çalışmaktadır. (Genoloji: Herhangi bir nesneyi kaynağından alıp, tarihin akış sürecinde nasıl değiştiğini incelemektir. Tarihin akışında gezinen bir araştırmacı geçip gittiği yerlere farklı amaçlarla yeniden dönüp baktığında farklı anlam ve yorumları yakalama fırsatı bulmaktadır.)

Nietzsche’ye göre; Aydınlanmanın rasyonel aklının bir çeşit çıkarlara ve ahlaksızlığa dönüşmüş olmasıdır. Özgürlüğün kavramsal çerçevesi güç ilişkileri tarafından belirlenir. Bu bağlamda “yaratıcı yıkılıcılıktan” söz eder. İnsan doğası gereği, bir şeyleri yıkıp yok etmekte ve yeniyi aramaktadır. Bu anlamda yaratıcı yıkıcılık bir çeşit yaşam enerjisinin açığa çıkarmasıdır. Ancak yaşam karmaşık ve kaotiktir. Bu da yaşam dinamizminin nasıl tayin edileceği ve yaşamın nasıl düzene sokulacağını gündeme getirmektedir.

Nietzsche, bu soruya “estetik” yanıtını veriyor. Aydınlanmanın Akıl, bilim ve ilerleme anlayışlarına yönelttiği eleştirilerini sonuçta sanata, estetiğe, önem vermekle noktalaması; gerçeğin göreceliliği, zamanın döngüselliği –tekerrür etmesi- ahlakın sorgulanabilirliği gibi düşünceleri, postmodern düşünürlerin de ilham kaynağı oluyor.

***

Postmodernizmde temel anlayış ve ilkeleri nedir kısaca özetlemeye çalışalım:

*Modernizmde geçerli olan her şey, geçersiz ve eskimiştir.

*Gerçekliğin yerini imgeler/göstergeler almıştır.

*Anlamsızlık ve belirsizlik öne çıkmıştır. ( doğrunun ve akıl yürütmenin, bilgi edinmenin mümkün olmadığı, varoluşla çok zayıf bir bağlantının yalnızca dilde yapıldığı, gerçeklerin imgeler okyanusunda boğulduğu bu dünyada anlama yer olması mümkün değildir.

*Her şeyden şüphe edilmektedir.

*Çeşitlilik, farklılık, karmaşıklık öne çıkmaktadır. (Irkların, kültürlerin, cinslerin, doğruların, gerçeklerin, cinselliklerin ve hatta akıl yürütmenin çoğulcu oluşuna vurgu yapar ve hiçbir tarzın bunlardan birinin diğeri üzerinde egemen olamayacağını ileri sürer.)

*Bilginin nasıl konumlandırıldığını öne çıkarır…

*Büyük anlatılar, insanı doğru temsil edemez. Büyük anlatılar yerine küçük anlatılar

* Belirlenim yerine belirsizlik, Modern bilimin yetersizliklerine bir tepkiyi içerir.

* Postmodern söylemler, modern söylemlerle, pratiklerle bağlarını kopartan yeni sanatsal, kültürel ya da teorik perspektifleri ifade eder. ( Kellner’e göre;”post önekinin konulduğu terimlerin hepsi de moderni izleyeni ve modernden sonra geleni tarif eden art arda birer işaret olarak işlev görür. Böylelikle postmodern söylem tarih, toplum, kültür ve düşüncede anahtar niteliği taşıyan bir dizi değişimi betimleyen dönemleştirme terimini içerir”(Best&Kellner,2010.47)

* Postmodernizm görüldüğü ilk alanın sanat olduğu bilinmektedir. Özellikle mimaride ve edebiyatta karşılaşılan bu durum “Dadaizm” olarak adlandırılmaktadır. (Her şeye kuşkuyla bakarlar. Çevrelerindeki hiçbir şeyin doğruluğuna inanmazlar. Dadaistler aklın değerinin olmadığına inanırlar. İnsanları şaşırtmak isteyen akımda alışılmış estetik anlayışa karşı çıkmak isterler ve dil, biçim gibi kaygılar taşımazlar.)

*Modernizmin radikal eleştirisidir. Bir tarihsel geçmiş duygusunun yitirilmesidir.

*Gerçekliğin yerini imajların almasıdır. Simülasyonlar çağına giriştir.

***

Postmodern sanatın temel özellikleri de kısaca:

*Gerçek yaşamda belirsizlik ve kararsızlık vardır.

*Taklit ve yapıştırma teknikleri sanat eserleri içindedir…

*Hümanist değerlerden arınılmalıdır.

*Sanatçının topluma karşı bir misyonu-görevi- yoktur.

***

Postmodernizm üzerine çalışmış bazı düşünürlerin görüşlerine göre:

* “ Postmodern alan dediğimiz şey kültürel bir ideoloji ya da kurgu değil, kapitalizmin küresel ölçekte üçüncü genişleme aşamasıdır. Bu aşama çokuluslu kapitalizmin kendisidir.”(Fredric Jameson( 1934 -)

* Bilimsel bilgi, bilginin tümünü temsil etmez. Anlatısal bilgiden bahsedilmesi gerektiği söyleyen Jean- François Lyotard(1924-1988) “Bir metnin yazarı tarafından nasıl anlamlandırıldığı çok önemli değildir, asıl önemli olan sorun bu metnin diğerleri yani alıcılar tarafından nasıl anlamlandırıldığıdır.” Der. Bu yüzden postmodernizm, üst- anlatılara ve temelciliğe karşı çıkar. Bilgi kendinde bir amaç olmaktan uzaklaşmakta, artık kullanım değerini kaybetmektedir. Bilgi satılmak için üretilmekte ve tüketilmektedir.

* * “Modernliğin ya da modernitenin karanlık yüzü olarak gördüğü Holocaust (Almanların Yahudi Soykırımı) eleştiren Zygmunt Bauman (1925- 2017) 17. Yüzyılda Batı Avrupa’da başlayan Aydınlanma, kapitalizm ve komünist endüstri toplumunun gelişimi de kapsayan tarihsel dönemi tanımlarken, modernizm felsefe, edebiyat ve sanatta postmodern durumun ilk belirtileri olarak görülebilen entelektüel bir akımdır” demektedir.

***

Sonuç olarak, postmodernizm, modernizmden farklı olarak, kesinliğe ve kurallara bağlı olmayan bir döneme işaret etmektedir. Aydınlanmanın kavram ve kurallarına toptan bir karşı duruştur. Baudrillad’ın, ”Dünya çılgın bir seyir aldığına göre, biz de dünyaya ilişkin çılgın bir bakış açısı edinmeliyiz, sözlerini birkez daha düşünmeliyiz…

****

Kaynaklar:

Çağdaş Sosyoloji Kuramları, Anadolu Üniversitesi Yayınları

Felsefe Sözlüğü Ahmet Cevizci, Say Yayınları

Herkes için Postmodernizm Richard Appignanasi, Chris Garratt

Çağdaş Felsefe -2- Anadolu Üniversitesi