Partilerin vitrini

İktidara gelmek amacı ile kurulan siyasi patilerde genel başkan iktidar yolunu açacak en önemli kilit olarak biliniyor ancak genel başkanlar kadar toplumun önüne konulacak parti vitrini de büyük önem arz ediyor.

Normal şartlarda kurulan siyasi partilerin vitrinlerinde yer alan isimler kolay kolay değişmezler, bir parti kurulurken birbirlerine kenetlenen ve “iyi günde kötü günde beraberiz” diyerek parti genel merkezinde siyaset yapmaya başlarlar.

İşler iyi gittiği zaman parti vitrinlerinde pek sıkıntı olmaz, Yapılan genel seçimde yada yerel seçimde çok iyi neticeler alan bir siyasi partide işin doğrusu kişi yada kişilere hiç kimse dokunamaz bile.

Ancak Türkiye gibi şartlar ne olursa olsun başında bulundukları partileri terk  etmeyen seçim kaybetmenin suçunu kendisinde değil “millet bizi anlamıyor” diye seçmende bulan genel başkanlar başarısız çıkılan her seçim sonrasında vitrin değişikliğine gitmekten çekinmezler.

Kabul etmek gerekiyor ki bizim siyasi partilerde kaybedilen seçim sonrasında “benden bu kadar” diyerek giden genel başkan yada yönetim yok hal böyle olunca siyaset bilimcilerin “vitrinde eskimek” dediği hadise hiçbir şekilde gündemden düşmüyor.

Siyaseti aynı insanların yapması bir noktadan sonra gerekli olan parti vitrinleri içinde sıkıntı oluyor, Bundan 10 yıl önce 15 yıl önce mensubu bulunduğu partiden milletvekili seçilen genel başkanın talebi ile bakanlık yaptıktan sonra yorulan bir siyasetçiyi bir anda yeniden parti vitrininde görebiliyoruz.

Böyle bir görevlendirmeye ne kadar “yenilik” denilebildiği noktasında işin doğrusu bizimde ciddi endişelerimiz ve soru işaretlerimiz var.

Partiler yerel seçime girdi, Pek çok seçim bölgesinde partilerdeki mevcut milletvekilleri belediye başkan adayı oldu, Milletvekili iken belediye başkan adayı olan siyasetçinin istifa zorunluluğu da bilindiği gibi yok.

Seçimde belediye başkanlığını kazanamayan milletvekili hemen bir gün sonra TBMM’deki odasına ve yarım kalan görevine geri dönüyor, İşte tam bu sırada seçimden yenilgi ile çıkmış olan parti yada partiler genel merkezlerinde yeniden bir yapılanmaya gidiyorlar.

Seçim kaybeden milletvekilleri yada genel merkez yöneticileri bir bakıyorsunuz yeniden partilerin genel merkezlerinde yada başkanlık divanında yer buluyorlar ve seçmene partileri tarafından “umut” olarak sunuluyorlar.

Seçmenin böylesi oldu bittilere öteden beri prim verdiği yok, Ancak “bir kere ödün verirsem sonu gelmez” diye düşünen genel başkanlarında böylesi isimleri feda etmek gibi bir lüksleri de yok.

Son dönemlerde bizim genel siyasette “Ülkede iktidar olmak yerine parti içerisinde iktidar olmak” gibi bir gelenek yerleşti ve bu anlayış siyasetin her geçen gün biraz daha halkın arasından Ankara’ya çekilmesine vesile oldu.

Nasrettin hocanın “Eski ayları kırpıp kırpıp yıldız yapıyorlar” örneğinde olduğu gibi bizim siyasetçilerde eskimiş siyasetçileri biraz parlatıp kamuoyuna “vitrin” diye sunmaları soğuk bir şakadan başka bir şey değil.