Dilimize Farsçadan giren para kelimesinin lügatlerdeki anlamı : “Devletçe bastırılan, tedavüle sürülen, üzerinde değeri yazılı madeni veya kağıttan ödeme aracı; malların değiştirilmesinde aracılık eden genel eş değer.” olarak geçer.
Tarihte ilk defa Lidyalılar tarafından kullanıldığı söylenen para, zamanla tüm dünyaya yayılarak vazgeçilmez mübadele aracı olmuştur. Ulaşım ve iletişim çağını yaşayan dünyamızda paranın da önemi oldukça artmıştır. Lüks bir hayat sürebilmek, dünyanın değişik yerlerini görebilmek için insanlarda para kazanma hırsı oldukça yükselmiştir. Ancak para kazandıkça daha çok kazanma, daha çok biriktirme hastalığına tutulma oranları da o kadar çok fazlalaşmıştır. Kazandıkça kazanma, yığdıkça yığma istek ve arzularına gem vurulamaz hale gelmiştir. Bin yıllar öncesinden Aristoteles: “ Her para kazanan para yığınını hudutsuz çoğaltmak ister.” diyerek adeta günümüze ışık tutmuştur.
Türk Milleti tarihinde günümüzdeki kadar bu kadar maddeci, bu kadar paraya tamah eder hale gelmemişti. Osmanlı İmparatorluğu zamanında yol güzergahlarında kurulan kervansaraylarda ve köylerde kurulan misafir odaları ile millet hayır için birbirleriyle yarışırlardı. Artık günümüzde böyle odalar belki de sembolik olarak birkaç yerde kalabilmiştir.
“Para ile saadet olmaz.” sözü sadece şarkılarda kalmıştır. İnsanlar saadeti değil, parayı arar hale gelmiştir. İlim, irfan sahiplerine de yeterli maddi destek verilemediğinden onlardan da gerekli randıman alınamamaktadır. Dünyanın başka ülkelerinde eğitim ve öğretimle uğraşanların, ilim adamlarının para yönünden sıkıntıları yoktur. Ülkemizde ilim adamlarına gerekli kaynak bir türlü bulunamamaktadır. Bu meyanda Alessando Manzoni :”En dar zamanlarda bile münasebetsiz işlere harcanacak devlet parası vardır.” demiştir.
Kişi çalıştığının karşılığını elbette almalıdır. Yeterli parası, sağlığı, sıhhati yerinde olanların hala para para diye sayıklamalarının bir anlamı yoktur. Para insanı mutlu etmez, sadece olmasında kolaylık sağlar. Günlük nafakalarını temin eden kişilerin para para diye sokaklarda dilenmeleri muhtaç olduklarından değil sadece para biriktirme hastalığına yakalanmış olmalarındandır.
Paranın gücü inkar edilemez. Ama bu güç iyi yerlerde ve işlerden ziyade kötü amaçlarla kullanılmaktadır. Eski Yunanistan’da da kötü amaçla kullanılmış olmalı ki Aristoteles’in: “Mevkilerini para ile satın alan kimseler, masraflarını geri almak yoluna düşerler.” sözü günümüze kadar gelmiştir.
İhtiyacımız kadar parayı alın terimizle kazanmalı, para amaç değil araç olarak kalmalı, parasız kalsak bile sabretmesini bilmeli, kötülüklerin tuzağına asla düşmemeli, paraya değil dostlara bağlanmalıyız.
Satırlarımızı Sir Thomas More’un şu güzel sözüyle sonlandıralım.
“ Her şeyin para ile ölçüldüğü bir yerde toplumsal adalet ve rahatlık hiçbir zaman gerçekleşemez.”
PARA SEVGİSİ
Senin yüzünden insan binbir kılığa girer
Nice zenginler gördüm vermez gelir vergisi
Namaz kılanlar bile değişti birer birer
Yerin dibine batsın artık para sevgisi.
Lidyalılardan sonra dünya çabuk değişti
Alimler şaştı kaldı bu çaresiz bir işti
Birbirlerine düşman nice kardeş yetişti
Yerin dibine batsın artık para sevgisi.
Yıllar yılı okuyup kalbime sevgi ördüm
Ticaret yapmayınca yaşarken bakar kördüm
Yalan, dolan, riyakar yemin edenler gördüm
Yerin dibine batsın artık para sevgisi.
Malın mülkün paranın bende hiç sevgisi yok
Hile, hurda yapanın kasasında para çok
İnsanları tanıdım boş laflara karnım tok
Yerin dibine batsın artık para sevgisi.
Alın teri akıtmaz haram çeker canları
Acımasız içen var, insandaki kanları
Kara toprak doyursun, doyumsuz insanları
Yerin dibine batsın artık para sevgisi.
Rüşvet ve iltimaslar gizli değil açıktı
Dürüst bildiklerimin gerçek yüzleri çıktı
Öksüz Aşık bunların inan hepsinden bıktı
Yerin dibine batsın artık para sevgisi.