OSMANLIDA AZ BİLİNEN TARİHİ KONULARDAN BİR DEMET

  Tarihi gerçekler yazılmazsa, zamanla uydurma argümanlar(kanıtlar) gerçek gibi algılanmaya başlar ve insanları şaşırtır bir niteliğe bürünür.

İlk RAKI FABRİKASI II. ABDÜLHAMİD döneminde açıldı.

İlk rakı fabrikası, 1880'li yıllarda Sultan II. ABDÜLHAMİD döneminde, başmabeyinci ve maliye bakanlarından SARICAZADE RAGIP PAŞA tarafından Tekirdağ yolu üzerinde Umurca Çiftliği'nde kurulmuştur. Umurca Rakı Fabrikası'nda üretilen Umurca Rakısı ve asıl adı "BOZCAADA" (Tenedos) rakısı olan DENİZKIZI RAKISI dönemin en kaliteli rakılarıydı. Osmanlılar döneminde azınlıklarda İstanbul'da rakı imalathaneleri açmışlardır.

Mübarek ve kutsal ilahi harflerin vurgusuyla, DERTLİLERE DEVA, HASTALARA ŞİFA, BORÇLULARA EDA  Niteliğinde muska değil 1880 li yıllardaki RAKI’nın etiketi

            Bu rakı halk arasında öylesine tutulmuştu ki, 1878’de devlet borçlarının ödenmesi için altı değişik verginin birleştirilmesinden oluştuğu için RÜSUM-U SİTTE (ALTI VERGİ) diye anılan verginin en önemli kalemini, bu rakıdan alınan vergi oluşturmuştu. Abdülhamit döneminde başka rakı fabrikaları da açıldı. Örneğin Niğde’nin Fertek kasabasında FERTEK RAKISI fertek rakısı şu anda yok üretilmeye başlandı. Boğaziçi, Ruh, Âlem, Deniz Kızı bu rakılar şu anda yok gibi rakılar birbirleriyle yarışır olmuşlardı. Saray görevlilerinin bile rakı ürettiği Abdülhamit döneminde, en çok tüketilen rakılarından bir diğeri de Üzüm Kızı rakısıydı. Buna tanıtım resmi nedeniyle halk “Kızlı Rakı” derdi. 

            TARİHİ GERÇEKLER MIZRAKTIR ÇUVALA SIĞMAZ

Bazı tarih bilmez siyasi cahiller, Cumhuriyet’i “genelev açan rejim” olarak göstermek istiyor. Oysa… İlk yerleşik genelevler Osmanlı’da 1812 yılında II. Mahmut döneminde açıldı. Resmi ilk umumhaneler ise, 1884 yılında II. Abdülhamit’in izniyle (“kerhane yönetmeliğiyle”) GALATA ve PERA’da açıldı. Arkası geldi; ardı ardına genelevler faaliyete başladı. Anadolu’ya yayıldı… Evet, I. Dünya Savaşı yıkımı fuhuş ticaretini büyüttü. Seks geçim aracı, kadınlar “sermaye” oldu.

Polis raporlarına göre, İstanbul’da 804’ü Müslüman 3104 vesikalı ve 1000’in üzerinde kaçak çalışan kadın vardı. 1915 yılında genelev sayısı 359’a ulaştı! Artık kadına “çalışma vesikası” verilmeye başlandı. Meselenin bir diğer acı yanı şuydu; denetimsizlik hat safhadaydı. Zührevi hastalıklar çok arttı. Evet… Kurtuluş Savaşı tek cephede verilmedi… Ankara Hükümeti, önce Anadolu ve sonra İstanbul’a hakim olmasıyla vahim bir soruna dönüşen fuhuşa karşı savaşa başladı. Başta İstanbul olmak üzere ülkedeki genelev sayısını 110’a düşürdü. Gizli fuhuş odaklarıyla ciddi mücadeleye başlandı.

TARİH UNUTMAZ…

Birinci Dünya savaşında Arapların Osmanlı'ya isyan etmelerini nedense kabul edemeyenler lütfen aşağıda ki yazıyı iyi okuyunuz...

ÜRDÜN PARASINA BİR BAKALIM.

1 Ürdün Dinarı üzerindeki kişi, ŞERİF HÜSEYİN (HÜSEYİN BİN ALİ)

İngilizlerle işbirliği yapıp, meşhur İngiliz casusu Lawrence'la beraber Osmanlı ordusuna saldıran Arapların lideriydi. Paranın diğer yüzünde altta, İngilizce olarak ''GREAT ARAB REVOLT'' yazıyor. Anlamı '' BÜYÜK ARAP İSYANI '' demektir.

Peki, bu İSYAN, kime karşı yapılmıştı? Osmanlı'ya karşı yapılmıştı. Hala Tedavülde olan bir paradır!

OKUNAN İLK MİLLİ MARŞIMIZ MEĞER BİR TÜRKÜYMÜŞ

Osmanlı İmparatorluğu'nun kurulduğu 1299 yılından itibaren devletin 19. yüzyıla kadar resmî ya da ulusal bir marşı olmamıştır.

Padişah II. Mahmud döneminde, yani ordu ve bandonun yeniden yapılandırıldığı sırada GİUSEPPE DONİZETTi, Osmanlı İmparatorluğu'na çağrılmıştır. Donizetti Paşa olarak da bilinen Guiseppe Donizetti tarafından batı müziği türünde bestelenen Mahmudiye Marşı, Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk resmi marşı olmuştur. Fakat bu marş, aynı dönemdeki diğer monarşi devletlerin marşı gibi ulusal bir marş değil de kraliyet marşı olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu marşları resmiyete dayalıdır ve birçoğunun bestecisi bilinmemektedir. Marşların şimdiki hali sitelerde sadece melodi şeklide bulunmaktadır.

Tanzimat Devri sırasında ilk ulusal marş olan MECİDİYE MARŞI bestelenmiş ve bugün Türkiye'nin kullandığı "BEYAZ AY YILDIZLI AL BAYRAK" resmi bayrak olarak kabul edilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu, resmiolarak şu marşları kullanmıştır:

1-Mahmudiye Marşı,1808-1839 yılları arası kullanıldı. Giuseppe Donizetti ve kardeşi Gaetano Donizetti, Marşı Padişah  II. Mahmud için besteledi.

2-Mecidiye Marşı, 1839-1861 yılları arası kullanıldı. Giuseppe Donizetti tarafından Padişah Abdülmecid için bestelendi.

3-Aziziye Marşı, 1861-1876 yılları arası kullanıldı. Callisto Guatelli tarafından Padişah Abdülaziz için bestelendi.

            4-Hamidiye Marşı, 1876-1909 yılları arası kullanıldı. Necip Paşa tarafından Padişah   II. Abdülhamid için bestelendi.

            5-Reşadiye Marşı, 1909-1918 yılları arası kullanıldı. Italo Selvelli tarafından Padişah Mehmed Reşad için bestelendi.

            Danimarka’daki bir beynelmilel fuarda sırayla limana giren gemilerin taşıdıkları bayrağa göre millî marşları çalınmakta iken, limana bir Osmanlı gemisi girince, elinde millî marşın notası bulunmayan sahildeki orkestra telâşlanmış, sonra geminin bayrağına bakıp içinde ay-dede ve yıldız geçen bir halk türküsünü çalmışlardı. Bir Osmanlı zabiti anlatıyor:

“I. Cihan Harbi esnasında Alman karargâhındaki bir müşterek kutlama sonunda Almanlar hep bir ağızdan millî marşlarını söylediler. Sıra bize geldiğinde ne yapacağımızı şaşırdık. Sonra hep bir ağızdan meşhur saltanatlı tekbiri (teşrik tekbirini) iki defa okuduk. Bu, çok müspet bir tesir hasıl etti. Üstelik çıkarken Alman orkestra şefi bu millî marşın notalarını istedi. Kendisine “HARBİYE NEZÂRETİ’ne telgraf çekeriz, gönderirler” demek zorunda kaldık.

1913 yılında, İngiltere’ye sipariş edilerek yapımı tamamlanan savaş gemisi (REŞADİYE ZIRHLISI’nı) almaya giden üç yüz Osmanlı denizcisi, gemiyi alırken tam devir-teslim anında, İngilizler kendi ulusal marşlarını çalıp söylemeye başlarlar. Herkes esas duruşa geçer, İngilizler ‘den sonra bizim de bir marş söylememiz gerekir. Ancak o dönemde bizim bir milli marşımız yoktur. O sırada Türk tarafından bir Çarkçıbaşı durumun önemimi anlar ve kurtarmak için arkadaşlarına şunu sorar; Entarisi

-Entarisi Ala benziyor’u biliyor musunuz?

-Evet, biliyoruz derler.

Tamam der, Çarkçıbaşı ve işareti verir. Hep bir ağızdan başlarlar okumaya…

İngilizler esas duruşta bizim donanmayı dinlerler. Hatta eserin bir bölümünde değişiklik bile yaparak, “şeftalisi bala benziyor” kısmını da “Sultan Reşat bal’a benziyor” olarak Türküyü Milli marş olarak okurlar.

Entarisi Ala benziyor isimli Türkü, Muzaffer Sarısözen Tarafından derlenmiş ve notaya alınmış, 621 numarası ile TRT repertuvarına kayıt edilmiştir.

Entarisi Ala Benziyor Şeftalisi Bala Benziyor (Sultan Reşat bal’a benziyor) Benim Yarim Bana Benziyor

Olamaz Ne Çare O Nişanlıdır

Kaytan Bıyıklı Delikanlıdır

Şekerli Misin Vay Vay Kaymaklı Mısın Vay Vay

Entarisi Biçim Biçim Ölüyorum Senin İçin Ağlatma Gel Başın İçin

Olamaz Ne Çare O Nişanlıdır

Kaytan Bıyıklı Delikanlıdır

Şekerli Misin Vay Vay Kaymaklı Mısın Vay Vay

Kaynak:

Suha Umur, "Osmanlı İmparatorluğu'nda Resmî Marşlar", Tarih ve Toplum,

Kasım 1986,

Kudret Emiroğlu, Gündelik Hayatımızın Tarihi, Dost Kitabevi, 2001

TARİHİNİ UNUTMA. BU BİLGİYİ ÇEVRENE ANLAT

Siz bilirmisiniz;

Kıbrıs'ta neden Balıkesir Köyü var?..

Siz bilirmisiniz

Niçin Balıkesir adı verilmiş köye.?

Siz bilirmisiniz

Kıbrıs'taki BALIKESİR KÖYÜ yakınındaki Havalimanı neden "ERCAN" adını taşıyor?

Balıkesir Köyü ile havaalanına ismi verilen Ercan kimdir, kısaca tanıtalım size..

Pilot Binbaşı FEHMİ ERCAN, Balıkesir'de doğdu. İlkokulu Manisa Demirci, orta öğretimi Gönen'de, Liseyi Balıkesir'de okudu. Sonrasında Hava Harp Okulunu kazanarak buradan mezun oldu.

Türkiye'nin en usta pilotlarından birisiydi, Balıkesirliydi.

Kıbrıs harekatının ilk günüydü. Kullandığı uçak düştü, kendisi yaralı olarak kurtuldu.

Tek elini kullanamıyordu. Ağır yaralı halde Rumlarla savaştı.

Son kurşunu atana kadar devam etti savaşmaya.

Akşam saatlerinde düştüğü yere yakın bir çocuğun üzerine siper etti kendisini.

O şehadet şerbetini içerken, çocuk ise kurtulmuştu.

İşte bu yüzden şehit olduğu yerdeki köye Balıkesir adı, hemen yanındaki hava alanına ise kahramanımız Fehmi Ercan'ın soyadı verildi.

Kuvay-i Milliye şehrinin yiğit evladı, ruhun şad, mekanın uçmağ (cennet) olsun.

Adnan Güllü

Tarih Araştırmacısı