ORTAK YAŞAM…

 Alışılmış biçimde, önce ele geçenleri ellerinden alıyor; sonra var olanları ve daha sonra, ileride kazanılacak olanlara el koyarak servet transferini sürdürüyor! Sistem, egemenlerinin sadece bu günlerini değil; yarınlarını da güvenceye almak için ne gerekliyse onları yapıyor!

Oysa devletin kuruluş felsefesi sadece bir kesimin egemenliğini güvenceye alma girişimi olmayıp, ortak paydada buluşanların gönüllü birlikteliğini işaret ediyor.

Aynı toprak parçasında ve amaç ortaklığı ile bir araya gelen, özgür iradi katılımcılardan oluşan topluluklar, yasal ve kurumsal yapıların güvencesinde devleti oluştururlar. Belirli bir toprak, amaç ortaklığı ve özgür iradi katılım, devletlerin olmazsa olmazlarıdır. Bütün bunlar bir amaç ortaklığında bir araya geldiklerinde; katılım ve kuruculuktan doğan temel haklarını, oluşturdukları yasalar ve kurumlar aracılığıyla güvenceye alırlar. Dil, adetler ve gelenekler ile yaşam kültürü, birlikteliği yeğleyenler için yaşamın birleştirici harcıdır.

Devlet olgusu için gerekli olan bu unsurlar, katılımcı her bireyin ülke varlıklarının doğal ortakları olduklarını gösteren kanıtlardır. Bu haklar miras yoluyla ardıllara geçerken, geçerliliğini de korur. Varlık ortaklığından yararlanma doğrudan veya dolaylı olarak olur. Burada en önemli belirleyen fırsat eşitliği için yapılması gerekenlerdir. Zenginlik kaynaklarından doğrudan yararlananlar, dolaylı olarak yararlananlara haklarını, yasaların belirlediği biçimde ve kurumlar aracılığıyla öderler. Bunun görünür biçimi vatandaşlık haklarının tartışmasız olarak belirlenmesidir. Yani, adil bir paylaşımın olmazsa olmazlardan olduğunun bilinmesidir.

Devletin oluşumu, sivil oluşumların önde gelenidir. Ben sivil oluşumu şöyle tanımlıyorum: Bir sorun çevresinde ve çözüm temelinde bir araya gelen; ast ve üstün olmadığı ve herhangi bir otoriteden (inanç temelli olanlarda dahil) emir ve direktif almayan oluşum sivil yapılanmadır.

Varlıkların ve yaşamın doğal ortakları, yaşantılarını sorunsuz olarak sürdürmek için; liyakatli seçilmiş veya atanmışları, demokratik organlar eliyle görevlendirirler. Görevliler, hizmetlerinin karşılığını, belirlenen kurallara göre maaş olarak alırlar. Yasalar uyarınca yetkilendirilmeyen hiçbir birey başkaları adına karar veya hüküm üretemez. Demokratik bir yönetimde takdir hakkı en az başvurulması gerekenlerdendir. En iyi devlet, varlığını en az hissettiren devlettir. Devlet, üzerine düşen görevleri gerektiği gibi yerine getirirse, yan kurum ve kuruluşlara gerek kalmaz. Tarikatlar, vakıflar ve ayrıcalıklı bazı dernekler bu kapsamda değerlendirilmelidir.