ÖRGÜTLÜ TOPLUM

Her toplum sınıflardan oluşur. En çok kullandığımız; egemenler, orta sınıf ve emekçilerdir. Son çeyrek yüzyılda bu sayılanlara iki yeni sınıf daha eklenmiştir. Aracılar ve ruhbanlar. Uzun süre, sınıfsız toplum olmadığımız iddia edilmişti. Hayatın gerçeği bu iddiayı doğrulamıyor. Toplum, konum ve koşulları farklı olan katmanlardan oluşmaktadır. Normal denebilecek(demokratik) dönemlerde farklar öne çıkmaz. Koşullar değiştikçe konumlarda değişir. Örneğin ülkemizde ev sahipliği %73’ten, %56’lara doğru gerilemiştir. Çeyrek asır öncesinde üst düzey bürokratlar, doktorlar ve mühendisler orta kesimde yer almışlardır. İşveren temsilcisi konumunda olanlar dışında bu kesimler artık emekçi olarak yaşamlarını sürdürmekteler. Bir kısmı da varlığını sürdürmek için ülkesinden ayrılmış veya ayrılma çabası içindedir. Özellikle insanlarımızın geleceğe güveni yok edilmiştir(!)
Zamanın arsız soyguncuları,
Çalar insanların umutlarını.
Gülümseyemez ki, solan güller;
Teni soğumuş ve sönmüştür bakışları!

Ayrıştırmaların uçurumlara dönüştürüldüğü, buna karşın farklılıkların törpülendiği bir süreç yaşanıyor. Bloklar arası ayrışmalar, bloklar içi bütünleşmelerle sürdürülüyor. Blok dendiğinde, iktidar ve muhalefet kesimleri kastedilmektedir. Ötekileştirilenler cephesinde yer alan farklı gruplar, temel çıkarlar doğrultusunda hareket ederken daha bir yakınlaşıyorlar. Sorunlar nedeniyle bir araya gelenler, ortak çözümler temelinde bütünleşiyor. Örgütlü yapılar eylem süreçlerinden besleniyor. Sorun temelli ve çözüm amaçlı girişimler örgütlülüğü gerçek tabanına oturtuyor ve sınıfsal gerçek ortaya çıkıyor. Giderek, sınıfsal çözümlerin gerekli ve kalıcı olduğu gerçeği ile buluşmanın yolları açılıyor.

Tutsak aldılar doğanın can damarlarını,
Ağaçlarda kurudu yeşilin gözyaşları…
Engel oldular canlıların suya erişimine.
Öksüz bıraktılar sırtından vurulan yaşamı!

Yatay örgütlülükler, tabanı kucaklayan alan örgütleridir. Demokratikliğe yakın, doğrudan yönetime yol açan en doğal oluşumlardır. Yönetime yönelme ve karar süreçlerine doğrudan katılma ile vücut bulur. Bunun sonucunda demokratik taban örgütlenmeleri, dikey örgütlenmelerle buluşarak bütünleşir. Yatay ve dikey örgütlenme kompozisyonu, katılımın ve demokratikliğin olmazsa olmazlarındandır.

Evet kaybettik, ama hiç vazgeçmedik ki;
Yaşamı yaşanılası kılmak isteyen özlemler,
Direndiğimiz sürece hep bizimleydi…
Çünkü yenilmek, yenilgiyi kabul etmekti!

Tüm örgütler mutlaka bir sınıfın temsilcisidir ve ona hizmet eder. Bu örgütler doğrudan sınıf bağlantılı olduğu gibi, dolaylı bağlantılı örgütlerden de söz edilebilir. Sarı sendikalar dolaylı bağlantılı örgütlerdir. Bazı STK’larda aynı işlevi görürler. Emekçiler için tehlikeli olan, dolaylı örgütlerdir. Sermayeye hizmet ederken, emekçilerin birlikteliğini parçalayıp, yanılgılı algılar üretirler. Bu nedenle bazı emekçiler, kendilerine karşı olan eylemlerin içinde olabilirler. Bu ve benzeri yöntemlerle azınlıklar kolayca yığınları yönetirler.
Krizler, sermayenin semirdiği süreçlerdir. Egemenlerin sınıfsal tercihleri sonucunda krizler ortaya çıkar. Sermayenin hızla el değiştirdiği süreçler, kaçınılmaz olarak karşıtını harekete geçirir. Sınıfsal karşı duruşun en etkili aracı örgütlülüktür. Sınıf savaşları zaman zaman alevlenerek ve çoğu zamanda sessiz ve derinden çatışmalarını sürdüreceklerdir. Sınıflar var olduğu sürece bu çatışma durmayacaktır!


Bir uzun geceydi ki, darbeler hiç bitmedi!
Ve yalnızlığa bırakıldı dökülen yapraklar…
En derin sessizlikte alazlanan kıvılcımlarlaydık.
Ve yeni sayfalarda gecenin ayak izleri vardı!