Hasan Kuru tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:
Bartın’ın Amasra ilçesindeki Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Taşkömürü İşletme Müessesesinde meydana gelen grizu patlaması sonucunda 41 maden emekçimizi kaybettik. Hayatını kaybedenlerin yakınlarına ve halkımıza bir kez daha başsağlığı diliyor, yaralılarımızın bir an önce sağlıklarına kavuşmalarını temenni ediyoruz.
Amasra maden faciasının ardından Oda Genel Merkezimizden ve Bartın İl Temsilciliğimizden bir ekip oluşturularak olay yerinde teknik inceleme ve görüşmelerde bulunulmuş, meslektaşlarımızdan bilgi alınmıştır.
Amasra Taşkömürü İşletme Müessese Müdürlüğüne bağlı kömür ocağında; geri dönümlü uzun ayak yöntemiyle, delme – patlatma yapılarak ilerleme yapılmaktadır.
(-) 300 ve (-) 350 kotlarında yapılan çalışma esnasında meydana gelen grizu patlaması sonucunda ölümlerin, yüksek sıcaklık sonucu yanma, basınç travması ve karbonmonoksit zehirlenmesi sonucunda olduğu ifade edilmiştir.
Ocak içinde halen, yangının tamamıyla söndürülmesi amacıyla kapatma barajlarının yapımına devam edilmekte olup patlamanın olduğu alana ancak aylar sonra girilmesi mümkün olabilecektir.
Grizu patlaması, kritik konsantrasyona ulaşmış metan gazının ve yeterli oksijenin ateş kaynağıyla buluşması ile meydana gelmektedir.
Jeolojik olarak, derinliğe ve oluşum yaşına bağlı olarak kömürleşme derecesinin arttığı ve artan kömürleşmeyle birlikte de oluşan metan gazının, kömürün hacmin 1 ile 40 misli kadar çatlaklarda, kırıklarda ve gözenekler içinde tutulduğu, Amasra’nın içinde bulunduğu Zonguldak havzası kömürlerinin de yüksek metan gazı içerdiği bilinmektedir. Yeraltında basınç altında denge durumunda olan metan gazı içeren kömürlerde, herhangi bir soruna yol açmadan, güvenli şekilde üretim yapılmasının bilimsel ve teknik çözüm yolları da bellidir.
Grizu patlamasının tam olarak nerede ve nasıl gerçekleştiği sorusu, ancak ocak içi koşullarının uygun olmasıyla yerinde yapılacak objektif ve uzman bilirkişi incelemeleri ile cevaplanabilecektir.
Ancak, diğer birçok kurumda olduğu gibi Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Müessesesinde de üretim çalışmalarını planlayıp yönlendiren yetki ve sorumluluk kademelerindeki siyasi kadrolaşma ve liyakatsız atamalar ile, kömür madenciliğinde olması gereken çalışma kademelerinden geçerek deneyim ve birikim ile yönetsel ve karar süreçlerinde yer alma zinciri kırılmış, bunun sonucunda üretim planlama ile işçi sağlığı ve iş güvenliğini sağlamada önemli zafiyetler ortaya çıkmıştır. Facianın en temel nedenini de sistemsel bu sorunun oluşturduğu düşünülmektedir.
Meydana gelen facia ile ilgili şu sorulara cevap aranması gerekmektedir.
Hazırlık ve üretim sırasında yeterli ve usulüne uygun sondajlar ile şekilde metan drenajının yapılarak metanın çalışma ortamından uzaklaştırılması sağlanmış mıdır?
Merkezi izleme sistemine bağlı sabit ve her ekipte yeterli seyyar gaz ölçüm sensörleri bulunmakta mıdır, varsa bakım ve onarımları yapılmış mıdır?
Havalandırmanın devamlılığı, merkezi gaz izleme servisi tarafından sürekli izlenmiş ve kayıt altına alınmış mıdır?
Erken uyarıyı yapacak yeraltı haberleşme sistemi kusursuz çalışmakta mıdır?
Özellikle büyük boyutlu kazaların başta gelen nedenleri arasında yer alan toz kontrolü ve toz bastırma yöntemleri uygulanmakta mıdır?
Yerüstü ve yeraltı için tespit edilen belirgin işçi açığına yönelik tedbirler alınmış mıdır, nitelikli ve yeterli işçi eksikliği işçi sağlığı ve iş güvenliğinde bir zafiyete neden olmuş mudur?
Bu sorulara cevap bulmaya ihtiyaç olmakta, ancak sorumluluk birkaç çalışana çıkarılmayarak yönetsel ihmal ve eksiklikler ortaya konulmalı, bu facia rödovans yoluyla özelleştirmenin gerekçesi de yapılmamalıdır.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak bir kez daha vurgulamayı gerekli görüyoruz.
Grizu patlamalarını önlemek amacıyla gerek 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, Maden İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği kapsamında yapılması gerekenler ayrıntısıyla öngörülmüş bulunmaktadır. Ancak, sorun belirtilen önlemlerin alınıp alınmadığı ile ilgilidir ve böylesine önemli bir facianın meydana gelmesi, yapılmayan veya eksik yapılanların bulunduğunu, bir ihmalin söz konusu olduğunu açıkça göstermektedir. Bu durumda da bu faciayı, öngörülmeyen, beklenmedik bir olay sonucu meydana gelen bir kaza olarak nitelemek de mümkün değildir.
Madencilik faaliyetlerinde tehlike ve risk vardır, ancak fıtratında ölüm yoktur; ölümlere yol açan öngörü, önlem ve denetim yokluğudur.
Akıl ve bilimle, önlemle önüne geçilebilecek olan ölümler de kader değildir.
ÖNGÖRÜLEBİLİR MADEN FACİALARI FITRAT DEĞİL,
ÖNLENEBİLİR ÖLÜMLER DE KADER DEĞİL CİNAYETTİR!