Öfke itirazdır, isyandır, uyarıdır, yaşama ilişkin taleptir. Öfke tepkinin dışa vurumudur. Öfke adil paylaşıma, eşitliğe, sorunsuz birlikteliğe ve uyuma çağrıdır. Bir bireyin karşılaştığı olumsuzluk karşısında oluşan rahatsızlığını, söz veya eylemleri ile dışavurumudur. Beklenmedik olay ve olgular karşısında oluşan hayal kırıklığı ile kabaran tepkidir.
Öfke en alt basamaktaki kişiden topluma, kurumlara, otoriteye ve yönetenlere karşı olabilir. Bu noktada üzerinde duracağımız toplumsal öfkedir. Toplumsal öfke yaşam koşullarıyla, ekonomik durumla ve sosyal statü ile ilişkili olabilir. Yönetimlerin sorun çözüme biçimine ilişkin tercihleri de toplumsal öfkeye neden olabilir. Haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik, kayırmalar ve ötekileştirmeler toplumsal öfkeyi tetikler. Neden-sonuç ilişkisi kuramayan bireylerin öfkesi kırık bir hat izleyebilir. Adam kişisel çıkarı için ülkeyi yağmalarken; ormanları, suları ve doğayı yok ettiğinde; halk doğayı ve haklarını savunabilir. Bu süreçte güvenlik güçleri devreye sokularak halkın tepkisi önlenmeye çalışılırsa, “kırık öfke” yağmacıya değil de güvenlik güçlerine yönelebilir(!)Fiyat artırmalarını ve pahalılığını bakkaldan, kasaptan ve pazarcıdan bilmek böyle bir sapmadır.
Çözülünce karanlığın ipleri, şahlandı işbirlikçiler;
Çıktılar inlerinden, mağaralardan, tüneklerden...
Güçsüzlerden güç alan suçlular en güçlülerdi;
Sözde iki cihanın hakimleri, örümceklerle birlikteydi! Kişinin öfkesi özel yaşama ilişkin olan bir tepkiye neden olur. Mekanla sınırlı ve birden çok kişiyi etkileyen bir durum söz konusu olduğunda ise, toplumsal öfkeden söz edilir. Toplumsal öfke, örgütlü yapılarda daha çabuk çözülebilir. Bu örgütlü yapılar yasal dayanakları olan demokratik yapılardır. Sendikalar, dernekler, kooperatifler, siyasi partiler bu kapsamdadır.
Gelecek bizimle, bizim ellerimizdeydi;
Su üstüne yazıldı umut yazıları(!)
Çıkarcılar korurken kanlı çıkarlarını,
Vakitsiz ölümler gezindi namlularda!
Kişisel ve toplumsal öfkeyi aşan fakat, onları da bünyesinde barındıran ulusal öfkeden söz edebiliriz. Ulusal öfke, ülke çıkarı ve kamusal yarar ile ilişkilidir. Kurtuluş ve kuruluş süreci; istem, beklenti ve varoluş ile yakından ilişkilidir. Öfke direnci, varlık sürdürümünün olmazsa olmazlarındandır. Yani ulusal tepki, kurtuluş ve kuruluşun gereğidir.
Yığınların öfkesi, demokratik olmayan yönetimlerin korkulu rüyasıdır. Halk gücünü doğrudan doğruya ve kendisinden yana kullanırsa, çözüm kaçınılmaz olurken, süreç kısalır. Sonuç alıcı bir toplumsal adım atılmış olur. Toplumsal öfkenin örgütlü biçimde harekete geçirilmesi sonucunda yönetenler değiştirilirse (yasal yol ve yöntemlerle); bu bir darbe olur. Eğer yönetenlerle birlikte sistem değiştirilirse bu da ihtilal olur. Her iki değişimin temelinde de bir toplumsal öfkenin olduğunu söyleyebiliriz. Öfkenin sonuç alıcı bir biçimde oluşturulmasının olmazsa olmazı bilinçli örgütlülüktür. Sınıf içi güç odaklarının paylaşım temelli hareketleri sonucundaki değişimler için darbeden söz edilir. Aynı olay sınıflar arası bir mücadeleye sahne olduğunda varılacak olan sonuç ihtilaldir.
Kurulu düzensizlik düzeninde,
Yığınlar en umarsızken geldiler!
Kutsadılar yaşamları karartanları,
Çünkü sözde kurtarıcılar da ezenlerdendi!...
Çok ilginç çok…İşsizlik, yoksulluk, pahalılık(!) Baskı, şiddet ve kaos…
Vatandaşlar, yetkili ve sorumlulara karşı ülke çıkarını ve kamu yararını savunmaya çalışıyor(!) Normal koşullarda devlet ülke yararını koruyup kollarken, özünde vatandaşlarının hak ve çıkarlarını korumuş olur. Aynı şekilde kurumlar, ülke yararı doğrultusunda vatandaşlarının hak, menfaat ve çıkarlarının güvencesi olur. Ancak, bizim tanık olduğumuz bu değil. Duyarlı yurtsever vatandaşlarımız; yetkili ve sorumlu kurumlara karşı doğasını, ormanlarını, yaylalarını, vadilerini ve kaynaklarını korumak için çabalıyor (!) Sağlıksız hale getirilen sağlığı, çağdaşlıktan koparılan eğitimi savunmaya çalışıyorlar.
Bir isyan çöreklenir öfkenin aynasına;
Eser yanık rüzgâr, şahlanır kavruk fırtına.
Tekinsiz sürgünlere tutunur umut özlemle,
Erişilmez gül olur açılır dal uçlarında!
Çağdışı istem, özlem ve beklentiler karşısında, aydınlık bir gelecek için duyarlı ve bilinçli insanlarımız, farklı biçimlerde öfkelerini dillendirmeye çalışıyorlar. Bunlar yaşanırken, bir yandan da baskı, şiddet ve kaos yapıya egemen oluyor. Olası gelişmeleri ve muhalefeti baskılamak için devlet olanakları devreye sokuluyor(!) Bütün bunlar yaşanırken, inanan insanlarımızın bir kısmından güç alıyorlar(!)
Açmazlardadır olmayanlara tapınan inananlar…
Kör kuyularda çaresiz duran çözümler suskun,
Tetikteki parmak ki, ihanete en yakın durandır;
İnsanlığın düşmanı, onun geleceğini vurandır!
Öfke bir algısal tepkidir ve doğrudan ilişkiler sonucunda ortaya çıkar. Bireylerdeki algı alanını bilinç belirler. Yüz yüzelik birincil öncelik olsa bile; onurlu, şerefli, itibarlı duyarlıklar mesafe tanımaz. Çünkü, serçenin ayağına batan dikeni algılayan yürek kanar!...
Yok hükmünde kurgulanmış yığınların yazgısı;
Umudun tükenişine sessiz kalmaktadır kitleler!
Hukukun ölümü yaratıcısının yokluğudur ki;
Baharı çelmelenmiş, sevdası sönmüş kent yalnızlığında!...
Yaşama ilişkin sorunların çözümünde aklın yol göstericiliğinin benimsenmesi gerektiğine inancım tamdır. Güzel insanlar mutlaka aklın yol göstericiliğini göreceklerdir…