Makalemin başlığını Derviş Hızarcı’nın Zwischen Hass und Haltung kitabının başlığından aldım. Toplumda nefret duygusuna karşı alınması gereken tutum, davranış konu olarak işleniyor.
Federal Almanya Cumhuriyeti devlet organları toplumda gelişen tutum ve sosyal ortamın gerisinde kaldı. Birçok ülkede olduğu gibi göç toplumu olduğunu çok geç kabul etti.
Bu nedenle ülkeye sonradan gelenler için gerekli, uygun kanunlar yapılmadı. Göçenlerin uyumu için elzem olan şartlar yerine getirilmedi. Seçim kampanyalarında aile geçmişinde göç hikâyesi olanlar uyumsuz, problem olarak ötekileştirildi, gösterildi. Bu gruplar üzerinde tartışıldı, ama bizzat o grup ve temsilci öncü düşünürlere söz hakkı verilmedi, çoğu kez yok sayıldı, medyada görülmez basında okunmaz yapıldı.
Yazar, öğretmen Derviş Hızarcı kitabında göç toplumuna karşı işlenen hataları sıralarken, hâlâ değişim mümkündür, geç kalınmıştır, ama çok geç değildir, tezini savunuyor.
Bilhassa okulda öğretmenlerin hataları işleniyor. Kitap öğretmen olacak adaylar için üniversite ders kitabı niteliğindedir. Ki böyle gelmiş böyle gitmez, gitmemeli.
Okullarda Türkçe, Arapça, Kürtçe diğer Avrupa Birliği’ne üye ülke dilleriyle eşit muamele görmüyor.
Ben emekli olmadan önce bazı öğretmenlerin teneffüste ve derste Türkçe konuşanları cezalandırdığı dahi söz konusuydu.
Öğrencilerin Türkçe adları yanlış söyleniyor. Çocuk, öğretmenin kendisini kastettiğini anlamazsa azar işitiyor. Halbuki Alman öğretmenlerin öğreneceği yazımda beş, telaffuzda dört harf var. Altmış yılda öğrenilmemesinde, arkasında yatan önemsememe düşüncesi akla geliyor. Bir Türk öğretmeni okulunda Alman öğretmenlerin kırk yılda, o zaman kırk yıldı, Türk öğrencilerin adını telaffuz etmeyi öğrenemediler deyince, okul müdürü ve öğretmen arkadaşları tarafından mobbing uygulanmıştı. Öyle ya çoğunluk toplum, azınlık toplumu her an ve her durumda eleştirebilir, ama aksi düşünülemez.
Bu tutum toplumun diğer bölümlerinde devam eder. Oskar adayı olan Öğretmenler Odası filmi ile İlker Çatak adı ya hiç söylenmedi ya da yanlış telaffuz edildi, Sadece medyada filmin adı söylendi, diğer Alman rejisör adayların adı defalarca tekrarlandı.
Futbolda Almanya birinci olunca kutlamayı, sevinci paylaşmayı göçmen çocuklarına çok gören Alman polisleri, diğer görevini iyi, insanca yerine getiren polislerin varlığına gölge düşüremez.
İslâm adı altında terör olaylarında bütün Müslümanlar suçlu gibi gösterilmeye son verilmelidir.
Öğretmen, polis ve Müslüman insanlara karşı nefret toplumu ayrıştırır, siz biz diye kutuplaştırılan toplumda barış sağlanamaz. İnsanı düşman saymadan problemi çözmek daha akıllıca bir eylemdir. Okullarda öğrenciler antik Yunan tarihinden önce kendi ülkesinin göç tarihini okumalıdır.
Antisemitizm, yani Yahudi düşmanlığını sanki Suriye’den, Filistin’den gelen sığınmacılar getirmiş gibi algılanması da hatalıdır. Almanya, Avrupa tarihi yok sayılamaz. Hatta dünyada Yahudi dininde olan insanlar, dönem dönem hor görme, aşağılanma ve katliam görmüş, yaşamıştır.
Almanya’da şu anda İsrail’in Hamas terörüne karşı savaşında nerdeyse İsrail diyen hemen Yahudi düşmanı sayılıyor. Devlet de hata yapabilir. İsrail devletiyle dini birbirine karıştırmak doğru değildir. Elli bin Filistinli vatandaşın öldüğü Almanca basında ve medyada kısa veriliyor.
Türkiye kırk yıldır PKK terörüne, teröristlere karşı savaştı. Yıllardır Kürt kökenli vatandaşlarla teröristleri ayrı gösterilmedi. Avrupa çok geç PKK örgütünü terör listesine aldı. Türkiye İsrail gibi teröre karşı savaşsaydı, BATI’nın
tutumu çok negatif olurdu.
Derviş Hızarcı kitabında ayrımcılığa, aşağılamaya, nefrete karşı düşünce üretme neticesinde, tutum ve davranışla toplumda yaşanan problemleri çözme yöntemlerini örneklerle izah ediyor.
Derste konu meslek seçimi, öğretmen bir Türk kökenli öğrenciye ileride ne olmak istediğini soruyor. Öğrenci polis olmak arzusunu söyleyince, öğretmen kriminal olma yeter, diyor.
Yazar, öğretmen Derviş Hızarcı 1983 yılında Berlin’de dünyaya geldi. Yalnız teori değil, uygulamada sorumluluk üstleniyor. 2015 yılından beri Berlin-Kreuzberg İnisiyatifi Antisemitizm Karşıtı organizenin yönetimde başkanlık görevini yapıyor. Öğretmen olarak çalıştığı okullarda ayrımcılığa, haksızlığa karşı projeler üretiyor. Berlin Türk Cemaatinde örnek çalışmaları var. Berlin Senatörlüğünde ayrımcılığa karşı görev üstleniyor. 2019 yılından beri Yahudi düşmanlığına karşı devleti idare eden politikacılara danışmanlık yapan kuruluşta görev üstlendi. Göçmen çocuklarının toplumda eşit paylaşımı, Müslüman ve Yahudi inancı insanların diyalog içinde çalışmalarına karşı Federal Almanya Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier tarafından en yüksek derecede değerli ödüle lâyık görülmüştür. Basında ve medyada düşüncesine sık sık başvuruluyor. Futbol oynamayı seviyor, TuS Makkabi Berlin, takımında oynuyor.
Sesi çıkmayan, işçi olarak getirilen ilk nesil konuk işçilerin insan oldukları çok geç anlaşıldı ve kabul gördü. İkinci neslin yazdığı kitaplar onların sesi olduğunu makalelerimde anıyorum.
Derviş Hızarcı da 156 sayfa olan kitabını annesi ile yaptığı söyleşiyle noktalıyor. Anne babasının kendisine çok iyi örnek olduğuna vurgu yapıyor. Nasrettin Hoca’dan alınan akıl ve düşünce üreten fıkralara yer veriyor. Annem kitabın adını Nefret ve İroni derdi, diyor.
Annesi söyleşide din ve diğer örf ve geleneklerin aile, coğrafya ve yaşanılan toplumdan kaynaklandığını anlatıyor. İnsan geldiği, yaşadığı toplumun ürünüdür.
Annesi Kant, Goethe okumamıştır, ama yeniliğe, gelişmeye açık, diğer kültürlere karşı hoşgörülü bir tutumu, davranışı vardır. Çocuklarını yetiştirmek için çaba gösteren, hayat üniversitesi mezunu annesine, ilk nesle karşı yazar sevgi ve saygıda kusur etmiyor.
22 Ocak 2025 tarihinde Berlin Parlamentosunda Grup Başkanı Milletvekili Raed Saleh’in Berlin-Spandau ilçesinde organize ettiği okuma toplantısı çok başarılı olarak gerçekleştirildi.
Okumaya katılanların öneri ve tamamlayıcı kısa konuşmaları oldukça ilginçti. Açılış konuşmasında hem Raed Saleh hem de Federal Almanya Meclisi’nde SPD Milletvekili Helmut Kleebank kültürler arası böyle diyaloğun önemine vurgu yaptılar.
Hoşça ve okuyarak kalın!
Kaynak olarak kullandığım bu kitap mutlaka Türkçe’ye çevrilmelidir:
Derviş Hızarcı, Zwischen Hass und Haltung, Suhrkamp Verlag, Berlin 2024.
ISBN: 978-3-518-47447-1