MÜBADELENİN HÜZÜN YÜKLÜ GEMİLERİ

    Şayet Türk denizciliği için tarihte bir sayfa açacaksak, bu sayfanın en nadide yerine yerleştirilmesi gereken birtakım kahramanlar vardır...
Barbaros Hayrettin gibi, Turgut reis gibi, Piri Reis gibi, çaka bey gibi, Rauf Orbay ve Hamidiye’si gibi, rüsumat gibi... İşte bu kahramanlardan biri ya da bir kaçı da bu mübadele gemileridir. evlerini, yurtlarını, doğup büyüdükleri toprakları ve en önemlisi de yaşanmışlıklarını, anılarını ardında bırakarak aslında çok bilindik olan ve bir o kadar da bilinmeyene yelken açan evlad-ı fatihan torunlarının hikayelerine tanık olan kahraman gemilerdir onlar...
Türkiye ile Yunanistan arasında 30 Ocak 1923 yılında imzalanan mübadele sözleşmesi, henüz emekleme aşamasında bulunan Türk denizcilik sektörünü, Ege’nin karşı kıyısından yarım milyona yakın bir insan kitlesini getirme zorunluluğu ile karşı karşıya bırakarak, bir diriliş öyküsünü de başlatıyordu... Bu olay ile birlikte Türk denizcilik sektörü, sınırlı olanaklarıyla bir muazzam kütleyi, özgür iradesiyle ve gönüllü olarak Türkiye’ye taşımak zorunda kaldı. Türkiye o dönemde kabotaj hakkını kullanabilecek gemi sayısına bile sahip değildi. Buna karşın Türk denizcileri ortaya atılarak, ülke sermayesinin dışarı gitmemesi için gönüllü olarak bu yükün altına girdi. Onca yetersizliğe karşın, sayıları yarım milyona çıkan perişan insan kitlesini Türkiye’ye taşımak, Türk denizciliğinin tarihteki en büyük başarılarından biridir.
1. dünya savaşı başlarında 130 bin tona ulaşan Türk deniz ticaret filosu, savaş yıllarında önemli kayıplara uğrayarak, cumhuriyet Türkiye’sine 35 bin tonluk filo aktarabildi. 
bu sırada Türkiye, tarihte çok ender yaşanabilecek bir durumla karşılaştı. 30 Ocak 1923 tarihinde Lozan’da imzalanan Türk-Rum nüfus mübadelesi ile batı Trakya dışındaki Yunanistanlı Müslümanlar ve İstanbul dışındaki Türkiyeli Ortodoksların zorunlu değişimi öngörüldü. 
Demiryollarından yararlanma olanağı bulunmayan ülkede, göçmenlerin deniz yoluyla getirilmesi, pratik ve ucuz olacağı için tek yol olarak görüldü. Bunun için imar ve İskan vekaleti tarafından açılan taşıma ihalesine, İtalyan, Yunan, Ermeni ve Türk vapur birlikleri katıldı. Yabancı işletmelere bağlı gemilerle göçmen getirilmesi halinde çok sınırlı olan sermayenin başka ülkelere gideceği endişesiyle devreye giren Türk vapurcular birliğinin, lloyd Triestino kumpanyasının ihaleyi kazandığının duyurulmasına rağmen İstanbul sanayi ve ticaret odası ile hükümet nezdindeki girişimleri olumlu sonuç verdi. 
Hükümete bağlı Seyri Sefain İdaresi ile Türk gemi kumpanyalarının güçlerini birleştirerek, yükün altına girme isteği, hükümetten onay aldı. Böylece ilk başta 12 vapur olarak belirlenen filo, bakanlar kurulu kararıyla göçmen taşımayı üstlendi. Gemi sayısı sonraki görüşmelerde değişti, yenileri eklenerek, filo büyütüldü. Böylece ilk aşamada adları üzerinde uzlaşılan gemilerin yedeklerle birlikte tonajı, 27 bini buldu. Sonra filo, 50 gemiye ulaştı...
Göçmen taşımada kullanılan gemilerin en büyüğünü 5062 gros tonluk "Akdeniz", en ünlüsünü ise Atatürk’ün de birkaç kez bindiği, Orhan Veli’nin, Bedri Rahmi’nin eserlerinde geçen "Gülcemal" oluşturdu. 
Cumhuriyet, Dumlupınar, Sadıkzade, Giresun, Sakarya, diğer önemli gemiler arasında sayıldı. Çoğunluğu 50 yaşın üzerinde gemilerden "ümit", yaşlı olduğu için şanssızlığın da etkisiyle karaya oturdu.  Büyük ölçüde açıkta kalmış, başta Selanik olmak üzere Yunanistan’ın büyük kentlerine yığılmış, kara kış koşullarında aç bekleyen Türklerin durumunun önceliği, mübadele gemilerinin 1923 Kasım ayı olarak belirlenen hareketini, 1 ay erkene aldı.  Gemiler, bütün gerekli önlemler alındıktan sonra, 1 doktor, 2 sağlık görevlisi eşliğinde ekim ayı ortasında denize açıldı. Türk kıyılarını, yunan iskelelerine bağlayan ege, göçmen taşıyan gemilerin aralıksız gidiş gelişine tanıklık etti. Çiçek, veba, dizanteri aşıları uygulanan göçmenlerden hastalar ve çocuklar, kamaralara yerleştirilmeye çalışıldı. Yolcuların çoğunluğu güvertelerde, koridorlarda, ambarlarda taşındı, hayvanlarının yanında yolculuk yapmak zorunda kalanlar oldu. Göçmen taşımada en korkulan, bulaşıcı hastalıkların kol gezdiği dönemde, veba salgını riski oldu. Bir ara Yunanistan’da vebaya rastlanınca Selanik’ten kısa bir süre göçmen getirme işine ara verildi. Mübadele bakanlığı göçmen taşıyan gemiler için 40 günde bir fare itlafını zorunlu kıldı.
Girit, kavala, drama ve Selanik’ten 1924 Temmuz ortalarına kadar 314 bin 52 muhacir, taşınabilir malları ve hayvanlarıyla birlikte gemilerle Türkiye’ye getirildi. Mübadele kapsamındaki Yunanistan Türklerinden 300 kadar sabıkalı da bir vapurla taşındığı İstanbul’da, emniyette parmak izleri alındıktan sonra izinsiz ayrılmamak üzere serbest bırakıldı.  Türkiye’ye muhacir getiren gemiler için indirme iskeleleri, İzmir, İstanbul-Tuzla, Ayvalık, Mudanya, Samsun, Trabzon, Antalya ve Mersin oldu, her iskelenin yanında karantina oluşturuldu. (İzmir’deki "karantina" semtinin ismi buradan gelmektedir...
İmar ve iskan bakanlarından Refet Bey'in (Canıtez) verdiği bilgiye göre, yükleme ve boşaltma iskeleleri arasında 269 kişi öldü. 9 kişi, vapurdan indirilip misafirhaneye götürülüşünde, 870 kişi de misafirhanelerde hayatını kaybetti. Mübadillerin taşınmasında, Seyri Sefain idaresine gemi alımıyla birlikte 620 bin 800 lira harcandı...


GÜLCEMAL GEMİSİ
Mübadilleri taşıyan bu gemilerin içinde en meşhur olanı ve bütün mübadillerin hatırladığı geminin adı Gülcemal'dir. belki de en çok seferi yaptığı için adı en çok bilinen bu gemidir. O koca köhne gemi homurdanarak çalışmaya başlayıp, ciğerlerindeki kara dumanları göğe savura savura demir alırken yolcuları ayrılık gözyaşlarını içine akıtıyordu. Kaptan yol verdikçe köhne vapur inliyor, yolcuları yaşın yaşın ağlıyordu. Köhne gemi suları yara yara yol alıyor; aşılan her milde yolcularının yürekleri doğdukları toprakları terk etmenin acısıyla biraz daha dağlanıyordu. Gemi meçhule gitmiyordu belki ama yolcularının hayatlarının ne olacağı meçhuldü. Yunanistan’ın Kavala, Selanik, Preveze limanlarıyla, Sakız, Limni, Midilli ve Girit adalarından kalkan hüzün gemilerine binenler günlerce kara bulutlara bakarak yol aldı.O limanlardan yola çıkarılan kader yolcusu on binler, mübadildi. On binler, 30 Ocak 1923 tarihinde TMBB hükümetiyle Yunanistan arasında imzalanan Yunan ve Türk Ahalinin Mübadelesine İlişkin Sözleşme ve Protokol gereğince topraklarından zorunlu olarak koparılanlardı.


KAMARALAR HASTALARA 
O on binler, köhne gemilerle arkalarından bir mendil sallayanı olmadan yola çıkarıldılar ve çok zor koşullarda geçen yolculuklardan sonra yeni vatanları Türkiye’nin çeşitli limanlarına ayakbastılar. 1923 yılının ekim ayında başlayan mübadillerin taşınması işi için önceleri yabancı gemilerden faydalanma düşünüldü. Ancak Mübadele, İmar ve İskân Bakanlığının Türk armatörleri ve Seyr-i Sefain İdaresiyle yaptığı anlaşmadan sonra taşımada büyük oranda Türk bayraklı gemiler kullanıldı. Bu gemilere İstanbul Liman İdaresinden uygunluk belgesi alma koşulu getirildi. Uygunluk belgesi alan gemilerde yolculuğun kolaylaştırılması için bazı düzenlemeler yapıldı. Kamaralar hastalarla, kadınlar, hamileler, yaşlılar ve çocuklar için ayrıldı. Bu gemilerde mübadillerden asgari taşma ücreti isteniyor, çocuklardan ücret alınmıyor, fakirler indirimli olarak taşınıyordu. Hiç para veremeyecek kadar fakir olanların ücretlerini Mübadele, İmar ve İskan Vekâleti karşılıyordu. Mübadil taşıyan gemilerin hemen hemen hepsinde Hilal-i Ahmer (Kızılay) heyetleri vardı. 
Mustafa Necati Bey’den sonra Mübadele, İmar ve İskân Bakanlığına getirilen Refet Bey'in (Canıtez) verdiği bilgiye göre, mübadele günlerinde bindirme ve indirme limanları arasında yolculukta gemilerde 269, gemilerden indirilip misafirhaneye götürülürken dokuz, misafirhanelerde de 870 mübadil öldü. 
İlk mübadil kafilesi Midilli’den 1923’ün ekiminde Ayvalık’a geldi. Midilli mübadilleri cumhuriyetin ilanına Ayvalık’ta tanık oldu. O günlerin İleri gazetesinde Midilli’den gelecek yedi bin kişilik kafilenin yemek, barınma, yerleştirilme ve sağlık sorunlarıyla ilgilenmek üzere İstanbul’dan iki doktor, iki hastabakıcı ve yedi hademeden oluşan ekibin Milas vapuruyla Ayvalık’a hareket ettiği haberi yer aldı. Aralarında özel kumpanyaların gemilerinin de olduğu gemilerden adlarını tespit edebildiklerim şunlar:  Ankara,  Altay, Bozkurt, Barış, Arslan, Rumeli, Akdeniz, Bahr-i Cedit, Bahri Kemal, Anadolu,  Adana,  Antalya, Amid, Asya, Cumhuriyet, Canik, Dumlupınar, Giresun, Gülnihal, Gülcemal, Gelibolu, Hacıpaşa, İstanbul, İsmetpaşa, İnönü, İstiklal, İnebolu, Teşvikiye, Dumlupınar, Kırzade, Mahmudiye, Millet, Kartal, Milas, Mahmut Şevket Paşa, Reşid Paşa, Kocaeli, Kızılırmak, Nilüfer, Nimet, Sakarya, Samsun, Rumeli, Timsah, Sürat, Salih, Suat (yandan çarklı), Türkiye, Trabzon, Rize, Sulh, Sürmene, Tevfik Elbari, Turan, Sadıkzade, Şam, Uğur (Oğuz), Üsküdar, Ümmet ve Ümid. 


YABANCI GEMİLER 
Türk bayraklı bu gemilerin dışında Kuzey Yunanistan’ın limanlarından ve adalardan yabancı bayraklı gemi ve botlar da mübadil getirdi. Bu gemilerden bazıları şunlar: Maryano, Jeanne, Pirenista, General Andon, Jenatu (Zanetta da olabilir.), Arşipogolos, Kirason, Klora, Dafenman, Rodanya, Rodina, Adriya, Corc, Teytis, Jan, Veladimpo, Prezya, Marunyan, Thetis, Vladmir. Yunanistan’dan mübadilleri getiren Türk ve yabancı bayraklı bu gemilerin dışında bir de iç denizlerde mübadil taşıyan gemiler vardı. Bu gemiler de şunlardı: Drama’nın Kozluca köyü (Karyofito) sakinlerini Sirkeci’den İzmit’e götüren Karabiga, Drama’nın Darova köyü (Kechrokambos) mübadillerini yine Sirkeci’den Sinop’a götüren Vatan ve Kavala mübadillerini Sirkeci’den Samsun’a götüren Reşadiye. 


Rumları Türkiye’nin çeşitli limanlarından Yunanistan’ın liman kentleriyle adalara ve Kıbrıs’a taşıyan gemilerden bazılarının adları şöyle: Mersin, İstanbul ve İzmir’den Yunan bayraklı Archipelagos, Erdek’ten Propolis , Mersin’den Yunan bayraklı Pantelis, Selanik, Patris, Antalya’dan Yunan bayraklı Andros/Andreas, Alanya’dan Türk bayraklı ırmak gemisi Azaklar ve Silifke’den motorlu/yelkenli Karadağ. Bu arada Rumların, bazı İngiliz ve İtalyan bayraklı gemilerle kayıtlara girmeksizin Türkiye’den ayrıldığını da belirtelim. 
İstanbul’un mübadele harici tutulan yerleşimlerindeki Rum mübadiller de Türk bayraklı Tire ve İsmetpaşa’yla Yunan bayraklı Venizeles, Toskana, Kavala, İyopolis, Nikomedya, Archipelagos ve Ünyanos adlı gemilerle Yunanistan’a gitti. Mimarsinan’dan da Jüpiter adlı römorkörün çektiği birbirine bağlanmış 23 yelkenliyle Selanik’e uğurlandı Rum mübadiller. 
Mübadele günlerinde adı geçen üç gemiyi daha analım. Bu gemiler Abazya, Dalmaçya ve Famaka. Bu iki gemiden Abazya’nın adı İleri gazetesinin 21 Ekim 1339 (1923) tarihli sayısında ikinci yardım heyetinin Selanik’e gitmek için yola çıkmaya hazırlandığı haberinde; Dalmaçya’nın adı da Cumhuriyet gazetesinde karma mübadele komisyonu üyelerinin Rumların mübadelesine nezaret etmek üzere İstanbul’a gelişleriyle ilgili haberde geçiyor. Famaka’ya gelince. Bu geminin adı da 23 Ocak 1924 tarihli Tevhid-i Efkâr gazetesinde bir Hilal-i Ahmer heyetinin Hindistan’daki Müslümanlardan mübadiller için yardım toplamak üzere bu ülkeye gitmek üzere yola çıktığı haberinde yer alıyor. 1824 yılında yapılması gereken mübadelenin yüz yıl sarkması ile ortaya çıkan durumdur. Bu mübadele 19. yy'da yapılmış olsaydı sadece Mora’yı ve o civardaki bir kaç adayı boşaltmamız yeterli olacaktı. Osmanlı sınırları içerisindeki Rumları çıkardığı onca karışıklıkla uğraşmayacaktık. Tıpkı 1924 mübadelesinden sonra Rum sorunundan kurtulmamız gibi. Hatta bu tüp çözümler Slavlara filan da uygulansaydı şu an dünyanın en zengin 3 devletinden biriydik. Türk Yunan nüfus mübadelesi uluslararası hukukta "hukuk yapan" bir değer taşır. Güney Amerika ve gene dünyanın bazı Türk Yunan nüfus mübadelesi uluslararası hukukta "hukuk yapan" bir değer taşır. Güney Amerika ve gene dünyanın bazı bölgelerinde yaşanan mübadeleler bu anlaşmaya dayandırılarak yapılmıştır.

Faydalanılan Kaynaklar
İskender Özsoy, 30 Ocak 1923 tarihinde imzalanan Yunan ve Türk Ahalinin Mübadelesine İlişkin Sözleşme ve Protokol'ün yıl dönümünde mübadillerin yolculuğuna tanıklık eden gemileri yazdı bu makaleden de faydalandım 
Gemi adlarının dökümünde birinci kuşak mübadillerle 1999 yılından bu yana yaptığım röportajlardan elde ettiğim bilgilerin yanı sıra Doç. Dr. Cahide Zengin Aghatabay’ın Mübadelenin Mazlum  Misafirleri,  Prof. Dr. Kemal Arı’nın Büyük Mübadele’yle Türk Ticaret-i Bahriyesi ve Mübadele Gemileri, Baki Sarısakal’ın Belge ve Tanıklarla Samsun’da Mübadele, Dr. Önder Duman’ın Rumeli’den Samsun’a Göç ve Küçük Asya Araştırmaları Merkezinin Göç/Rumların Anadolu’dan Mecburi Ayrılışı ( 1919-1923) adlı kitaplarından da yararlandım