MİDEM BULANIYOR.

Sindirim sistemim konkordato ilan etti.
Midem gurulduyor,
Sağlık ocağı, Dr. Pamir, eczane, azıcık suyla iki çeşit ilaç, yani [kolayca
anlaşılacağı üzere] hapı yuttu bu satırları karalayan biçare-bendeniz…
Ama çare yok.
Sözcü ana haber programı ardından A Haber; dayanılır gibi değil;
kusacağım…
Sakın sırt üstü uzanma dedi doktor. Yüz üstü, yüz üstü… Yüzleşmek
mümkün değil!
Çünkü aynı ligde değiliz.
Çünkü biz dükkânın içindekilerle meşgulken, vitrin berduşları çığlık
çığlığa haykırışları ile yeri göğü inletiyorlar.
Dayanamıyorum.
Midem alt-üst.
“Bir ilaç daha mı yutsam”, diyorum kendimin kendisine. Yanıt yok.
Yok, evet birkaç satır yukarıda hapı yutmuştum, unutmayalım.
Bir de bu işin sonunda zehirlenmek var.
Ama her şeye rağmen sağlıklı olmak zorundayız.
Mutfaktaki malzeme ile mümkün olduğu kadar lezzetli bir yemek
yapmak zorundayız.
Vitrinsiz, özverili, ego-bataklığını kurutmuş insanlara ulaşmak
zorundayız.
Yeniden, yepyeni “önce insan” diyen [hiç değilse] küçük de olsa bir
topluluk yaratmalıyız.
Yani önce kendimizden başlayarak bir insan-bir birey-bir kültür inşa
etmeliyiz.
Bu mide bulantısının başka türlü geçeceği yok.
İlaç-milaç hikaye.
Haydin!..
“Yapacak bir şey yok”, diyenlere nazire… Yapacak çok şeyimiz var!
Çok işimiz var!