LOZAN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ'NİN TAPU SENEDİDİR
Hem Kurtuluş Savaşında Hem De Lozan'da Türkiye'yi İşgal Etmeye Kalkan Emperyalistler Yenildi...
TARİH, bir milletin hafızasıdır. Hafıza kaybı yaşayan milletler önce köle, daha sonra da yok olmaya mahkum olurlar. Tarih aynı zamanda bizleri geçmişimizle yüzleştirerek bu güne kadar belki de doğru olarak bildiğimiz birçok şeyin yeniden değerlendirilmesine fırsat verir. Tarihin belgelerle tespiti ise bir bakıma ezber bozar. Belgelerle ortaya konan tarih, kimsenin inkar edemeyeceği sonuçları ortaya koyduğu gibi iç dünyamızda saklı kalan derin şüphelerin ortadan kalkmasını sağlar.
İyi dinle genç kardeşim, sen de iyi dinle Tarih bilmeyen cahil kardeşim...
Her yazımda, her programımda tarihi doğru öğreneceğiz, doğru öğreteceğiz, diyorum...
Son yıllarda tarihi o kadar çok çarpıttılar ki, artık kafalar iyice karıştı...
Gerçekleri öğrenmeli ve bu istirmacıların yüzüne çarpmalıyız...
Her geçen gün ATATÜRK'e ve LOZAN ANTLAŞMASINA saldırılar artıyor.
Ne diyor Mürteci?
Lozan hezimettir...
Başka ne diyor Osmanlı Torunu'?
Lozan ihanettir...
Neden ihanettir kardeşim?
Adaları verdik...
Başka?
Musul kaybedildi...
Başka, başka?
Sonu gelmiyor yalanların...
Diyor ki, Lozan 2023'te sona erecek, o zaman göreceksiniz neler olacak?
Peki ne olacak 2023'te?
Petrolümüzü, doğal gazımızı kendimiz çıkaracağız...
Elini tutan mı var, bir yıl bekleme çıkar kardeşim!
Lozan var...
Lozan' da söz vermiş, imza atmışız: Kendi madenimizi çıkarmamıza kendimiz engel olmuşuz...
Tarih bilmeyen, belge ile rivayet arasındaki farkı anlamayan bir insanlara tarih dersi veriyor ki, EYVAH, EYVAH!
Bak kardeşim, bir yıl sonra hiç bir şey değişmeyecek! Sana acı gelecek, çünkü sen yalanlara inandın...
Şimdi sana baştan, tane tane anlatalım.
SEVR ANTLAŞMASI (10 AĞUSTOS 1920)
Çünkü emperyalist devletler, masa başında Osmanlıyı zaten paylaşmışlardı ve uygulamak için fırsat kolluyorlardı. O fırsat Sevr Antlaşması ile ortaya çıktı. Sevr görüşmeleri için Osmanlı Sadrazamı Damat Ferit Paşa, başkanlığında bir Osmanlı heyeti Haziran 1920'de Fransa'nın başkenti Paris'e gitti. Bu heyete Paris'te çok hor davranıldı, adeta tutuklu muamelesi yapılmaktaydı. Uzun görüşmeler sonucunda Sevr Antlaşması 10 AĞUSTOS 1920'de Türkleri tamamen sömürge haline getiren ve Anadolu'nun ortasına sıkıştıran 433 maddelik idam fermanını Sevr'de namlı porselen fabrikasının çinili salonunda Osmanlı adına üç kişiden oluşan Bağdatlı Hadi Paşa, Rıza Tevfik Paşa ve Reşat Halis'ten oluşan tarafından imzalanmıştır.
Birinci Dünya Savaşı Öncesi ve Sonrası Osmanlı Devleti'nin Yüzölçümü
Osmanlı Devleti 1913 yılında:
180 bin kilometrekaresi Avrupa'da (Avrupa-i Osmaniye),
1 milyon 800 bin kilometrekaresi Asya'da (Asya-i Osmaniye)
3 milyon kilometrekaresi Afrika'da (Afrika-i Osmaniye) olmak üzere, Osmanlı Devleti'nin yüzölçümü yaklaşık toplam 4 milyon 980 bin kilometrekare idi. Bu yüzölçümü ile savaşa başladı.
Ancak Birinci Dünya Savaşı sonucu Osmanlı Devleti'nin yüzölçümü 480.000 km kareye düşmüştür. Bu antlaşma sonucunda Osmanlı İmparatorluğu Anadolu'da 480.000 kilometrelik alana sıkıştırılmıştır. Daha sonra Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının öncülüğünde başlatılan Milli Mücadele sonunda 256.000 kilometrekarelik daha eklenmiştir. 1937'da Fransızlarla sürdürülen müzakereler sonucunda 2 Eylül 1938'de kurulan Bağımsız Hatay Devleti, 29 Haziran 1939 günü devletin yasama organı olan 22 üyesi Türk olan 40 üyeli Millet Meclisi'nin aldığı karar gereği Türkiye'ye katılmış ve Hatay ili olmuştur. Hatay, Türkiye Cumhuriyeti Devletine 47.000 kilometrekarelik arazi ile katılmıştır ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti bugün ki coğrafya sınırlarına kavuşmuştur.
Sevr Antlaşmasıyla sana bırakılan toprak Ankara, Çankırı, Yozgat, Niğde, Nevşehir ve çevresiydi. Yani sadece iç Anadolu... Geri kalan her yer elinden alınmıştı. Ermeni ve Kürt devletleri kuruluyor ve İstanbul padişaha anlaşmaya uyma koşuluyla bırakılıyordu.
Kim yırttı bu haritayı, O nefret ettiğiniz Mustafa KEMAL ATATÜRK... Peki nasıl oldu bu? Savaşla, kanla, ölüm pahasına yırttık o haritayı. İngiliz, uçaklarıyla fetvalar atılıyordu halkın üstüne: Mustafa Kemal dinsizdir, katli vaciptir diye...
Kim yapıyordu bunu İngilizlerin ve padişahın kışkırttığı irtica grupları...
Binlerce suçsuz insanın kafasını kestiler vatansever, Kuvayı Milliyeci diye...
Kemal Paşa'ya inandı insanlarımız, çarığını, çorabını, kefen paralarını verdi ordusuna...
Silip süpürdük Yunan'ı İZMİRDE DENİZE DÖKTÜK... Hani çok sevilen bir marş var ya İZMİRİN DAĞLARINDA ÇİCEKLER AÇAR diye... Savaşın içinden çıktı geldi o marş...
Sıra İngiliz'e gelmişti.
Korktular. Tez elden Mudanya'da Ateşkes masasına oturdular.
Ateş kesildi, kaldı esas antlaşma...
İngilizler öncülüğünde LOZAN'a çağrıldık.
Mustafa Kemal Paşa, Lozan baş delegesi İSMET Paşa'dan ne istedi biliyor musun?
Bir: Ermeni devleti asla kabul edilmeyecek
İki: Kapitülasyonlar kesinlikle kaldırılacak
Üç: Osmanlı borçları tek başına üstlenilmeyecek...
Bir de şunu anımsatayım sana: İsmet Paşa Lozan'a giderken daha İstanbul ve boğazlar işgal altındaydı...
Bu üç madde çok önemliydi, başta da kapitülasyonlar...
Neden mi?
Osmanlı aldığı borçları ve faizlerini ödeyemeyince DUYUN U UMUMİYE kurulmuştu. Türkiye'nin yeraltı ve yerüstü kaynaklarına el konulmuştu. Bundan kurtulmadıkça bağımsız bir devlet olunamazdı. Kapitülasyonlar nedeniyle her devlet Türkiye'ye sömürge gözüyle bakıyordu, öyleydi zaten...
Lozan'da emperyalistlerle masa başında gırtlak gırtlağa bir pazarlık başladı. Masada TÜRKİYE YAPAYALNIZDI. KARŞISINDA İSE YEDİ DÜVEL Vardı...
Görüşmeler, ATATÜRK'E anında bildiriliyor, o da düşünceleriyle ve direktifleriyle görüşmeleri yönetiyordu.
BU BAYRAMI BİLENİNİZ VARMI???
LOZAN SULH ( BARIŞ ) BAYRAMI
Atatürk'ün emri ile 26 Temmuz 1927 de Lozan Antlaşması Türkiye Cumhuriyetinde bayram olarak kutlanmaya başladı.
Bu kutlama en son 24 Temmuz 1949 tarihinde yapıldı.
14 Mayıs 1950 tarihinde Demokrat Parti ile iktidara gelen Adnan Menderes, Temmuz ayında Sulh Bayramının kutlanmasını engelledi.
Lozan'ın barış bayramı ve tabii zaferi olarak kutlanmasını istemeyen kuvvetler, öncelikle kaybeden taraf olan İngiltere ve kazanç elde edemeyen üstelik görüşmelerde olmasına (İngiltere yanında) rağmen imza atmayan Amerika idi.
Onların isteği ve ricası Atatürk'ün emrinden daha etkin oldu.
Sinan Meydan'ın kaleminden Sulh Bayramı...
İsmet İnönü'nün 24 Temmuz 1923'te imzaladığı Lozan Antlaşması, 1683 Viyana Bozgunundan sonra Batı karşısında sürekli gerileyen ve her bakımdan Batı'ya bağımlı hale gelen Türklerin, sınırları belli bağımsız bir vatana sahip olmalarını sağladı.
Atatürk 26 Temmuz 1927'de Lozan'ın “MİLLİ BAYRAM” olarak kutlanmasını istedi: “Lozan Antlaşması, Türk tarihinde bir dönüm noktasıdır. Türk milletli için siyasal bir zafer oluşturan bu antlaşmanın Osmanlı tarihinde eşi yoktur. (…) Bu nedenle Lozan görüşmelerinde her türlü siyasal mücadelelere göğüs vererek sonucu elde etmede büyük bir anlayışlılık göstermiş olan İsmet Paşa'yı yücelterek anmak görevimdir… Lozan Antlaşması imza gününün milli bayram olarak kabul edilmesi uygundur.” Diyor Mustafa Kemal Paşa,
Aslında 24 Temmuz 1923'ten itibaren Lozan, “Sulh (Barış) Bayramı”, “Lozan Günü” olarak kutlanmaya başlandı. Gazeteler Lozan'ı bayram coşkusuyla kutladılar. Örneğin, 24 Temmuz 1923 tarihli TERCÜMANI AHVAL GAZETESİ Lozan'ı “Bugün Sulh Bayramıdır” manşetiyle, TEVHİD-İ EFKAR GAZETESİ ise “Bugün Sulh Bayramı: Hakiki Halas (Kurtuluş) ve İstiklal Bayramıdır” manşetiyle kutladı.
“LOZAN SULH BAYRAMI” kutlamaları, 23 ve 24 Temmuz'da iki gün sürerdi. O günlerde devlet kurumlarında, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde ve Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nde devlet adamlarının da katıldığı Lozan toplantıları yapılırdı. Her yer tatil edilirdi. Atatürk, İnönü'ye kutlama telgrafları çekerdi. 1930'lardan itibaren Halk Evleri'nde de Lozan coşkusu yaşandı. Bazı Halkevi şubeleri yüzme yarışları düzenledi. Birçok ilde Lozan kutlaması yapıldı. İzmir bayraklarla donatıldı. Gazeteler uzun uzun Lozan'ın öneminden söz etti. Gazetelerde “Lozan” konulu yazılara, şiirlere yer verildi.
Lozan, 1924-1950 arasında, tam 27 yıl, resmen olmasa da fiilen milli bayram olarak kutlandı. 23 Temmuz 1939'da Hatay'ın anavatana katılması ile Hatay'ın kurtuluşu ve Lozan Günü birlikte kutlanmaya başlandı.
Bu kutlama en son 24 Temmuz 1949 tarihinde yapıldı. Çok Partili yaşama geçtikten sonra ikinci yapılan Genel Seçim sonucu 14 Mayıs 1950'de iktidarda ki CHP kayıp etti DP iktidara geldi. 1950 yılı Lozan Sulh Bayramı kutlamaları için de bir milat olmuştur. 1950 yılı 24 Temmuz'unda yeni iktidar Lozan Bayramı'ndan söz açmazken devlet erkânı bu yıl BASIN BAYRAMI'nı kutlamıştır. Devrin cumhurbaşkanı, meclis başkanı, Başbakan, başbakan yardımcısı, vali, vilayet erkanı ve basın mensuplarının katılımıyla kutlanan 23 TEMMUZ GAZETECİLER BAYRAMI haberi gazetelerde geniş yer işgal eder. Yeni iktidarın kutladığı bir diğer bayram da HÜRRİYET BAYRAMI'dır. 1950 yılı 24 Temmuz'unda '1908 Hürriyet inkılabı şehitlerinin ruhlarını taziz maksadıyla dün Hürriyet tepesindeki abidenin önünde DP İl İdare Kurulu tarafından tertiplenen anma törenine…' satırları gazetelerde yer alırken yeni iktidar sonraki yıllarda da HÜRRİYET BAYRAMI kutlamalarını sürdürür.
Demokrat Parti iktidarı nazarında 'Tek Parti ve bilhassa muhalefet partisi lideri İsmet İnönü'nün sembolleştiği LOZAN SULH BAYRAMI 1955 yılına kadar 'alternatif kutlamalar', 1955'te ise yasaklama yoluyla bir anlamda toplumsal bellekten silinmeye çalışılır.
1955 yılında Lozan Zaferi'nin 32. yıldönümü dolayısıyla CHP Üsküdar ilçesi tarafından yapılması kararlaştırılan anma törenine Üsküdar Kaymakamlığınca izin verilmez. İzmir'de yapılması planlanan Lozan Günü kutlamaları da 'Lozan zaferinin milletin malı olduğunu göz önünde tutarak CHP'nin bu mevzudaki toplantısına izin verilmeyecektir' gerekçesiyle yasaklanır.”
SONUÇ: LOZAN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ'NİN TAPU SENEDİDİR: Gerçekçi dış politikanın somut bir örneği olan Lozan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tapu senedidir. Lozan, kanla yazılmıştır. Savaş meydanlarındaki zaferlerin siyasal zemindeki tescilidir. Emperyalist Batı'ya ve işbirlikçisi Yunanistan'a diz çöktürmenin ve onları hizaya getirmenin adıdır
Adnan GÜLLÜ
Tarih Araştırmacısı