05-14-2020 Tarihinde Mavi Didim Gazetesinde yayınlanan yazımı 19 Mayıs için tekrar okurlarımla paylaşmak istiyorum. Kurucu irade bir ulus için kelimenin tam anlamıyla en olması gereken ve istenir olan bir güçtür. Özgür iradeleri ile bu güce katkı sunanlar, kurtuluştan ve kuruluştan yana olanlardır. Özgürlüğe ve bağımsızlığa karşı olanlar bu cephede yer almadıkları gibi; işgalcilerle iş birliği yapan kesimlerdir. O kesimler ortadan kaldırılmadı, yok edilmedi. O unsurlar sadece geri çekildiler veya sindiler. Bir biçimde ülke dışına çıkanlar ise, sığındıkları yerden hıyanetlerini sürdürmeye çalıştılar. Bizimle kalanlar bizim gibi olmadılar fakat bizim gibi gözükmeye çalıştılar ta ki, uygun bir iklim buluncaya dek(!) Onlar bulundukları yerlere giderken, mahcup halleriyle yanımızdan geçip gittiler. Giderken sadece bizden değil, insanlıktan da uzaklaştılar!
Kurucu irade sivil toplum oluşumunun en tipik ve temel örneğidir. Bir sorun çevresinde ve çözüm temelinde; iradi katılımla oluşan yapı, gerçek bir eşitler topluluğundan oluşur. Amaç ortaklığı olan birliktelik, çözüme yönelirken iş bölümü yapar ve uzmanlıkları dikkate alır. Her özgür iradi katılımcı konum ve koşullarının elverdiği katkıları sunarlar. Bir ülkede kurucu irade, katılımcıların kitlesel katılımlarını sağlamak için, tüm bireyleri birincil sorunla ilişkilendirirler. Bilgilendirme halkaları genişletildiğinde devlet oluşumuna evirilmenin yolu açılmış olur.
Kurucu iradenin unsurları her zaman ülkenin bağrında varlığını sürdürür. Kurucu iradenin harekete geçmesi için; ülkenin geleceğinin tehlikeye girmesi gerekir. Bu tehlikenin önde geleni, ülkenin işgalidir. İşgal kabaca iki şekilde ortaya çıkabilir. Yabancı ülke veya ülkelerin fiili işgali birinci duruma örnek olarak gösterilebilir. İkinci durum ise; ülkenin kendi içindeki bir azınlık tarafından işgal edilmesidir(!) Ordu ve güvenlik güçleriyle birlikte, gerçek işlevinden uzaklaştırılan kurumlar (yargı, eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik kurumları, diyanet, sendikalar, odalar, birlikler vb.) iç işgalin araçları olabilirler.
Kendi ülkesini işgal eden azınlık, ülke varlıklarıyla birlikte kurumları da ele geçirerek yollarına devam etmek isteyebilirler. Bu süreçte öncelikle kuvvetler ayrılığı ortadan kaldırılır.
Kurucu irade devlet kurarken katılımcılarıyla toplumsal sözle yapar. Bu nedenle anayasalar en geniş bir tabanın istem ve iradesini yansıtır. Çünkü katılımlar, özgür iradi katılımlardır. Ortak amaç çevresinde yer alan katılımcılar birlikte yaşama iradesini gösterirler. Kurucu irade belirli bir coğrafyada birlikte yaşama iradesi gösteren ve ortak paydası birden çok olan bir oluşum olmak zorundadır.
Bu ön bilgiler ışığında AMASYA Tamimini irdelemek oldukça önemlidir:
“Amasya Tamimi, tam bağımsız ve ulusal egemenliğe dayanan yeni Türkiye Cumhuriyetinin temellerini oluşturan ilk belge olması nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti açısından önemi büyüktür. 21 Haziran 1919 günü Amasya'da Saraydüzü Kışlası'nda Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Amasya Tamimi görüşmeleri başladı. 22 Haziran sabahına kadar devam edilen görüşmelerde çok önemli kararlar alındı.
Bir ihtilal bildirisi niteliği taşıyan Amasya Tamimi'nde ilk kez ulusal egemenlikten bahsedilmiştir.(…….)Milleti yine milletin azim ve kararının kurtaracağı vurgulanarak Kurtuluş Savaşının amacı ve yöntemi hakkında açıklama yapılmıştır.
Amasya Tamimi'nde Alınan Kararlar
- Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı tehlikededir.
- İstanbul Hükumeti'nin eli kolu bağlanmıştır ve aldığı sorumluluğun gereğini yerine getirememektedir.
- Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
- Milletin içinde bulunduğu durumu gür sesle tüm cihana duyuracak ve her türlü baskıdan uzak bir heyetin varlığı zaruridir.
- Anadolu'nun en güvenli yeri olan Sivas'ta hemen bir kongre kurulmalıdır.
- Sivas Kongresi için tüm illerin her sancağından herkes tarafından güven kazanmış üç temsilcinin hemen yola çıkması gerekmektedir.
- Her ihtimale karşı bu sır olarak kalmalı ve gelecek temsilciler yolda gelirken kendilerini tanıtmadan bölgeye intikal etmelidirler.
- Doğu illeri adına da Erzurum'da bir kongre toplanacaktır.
· Efendiler, Erzurum Kongresi 14 gün sürdü. Çalışmalarının sonucu, tespit ettiği tüzük ve bu tüzükteki hükümleri ilân eden bildiri maddelerinden ibarettir.
·Bu tüzük ve bildiri metni, zaman ve ortamın gerektirdiği bazı önemsiz ve ikinci derecede düşünce ve görüşler atlanarak incelenirse, birtakım köklü ve geniş çaplı ilkeler ve kararlara varmış oluruz.
· Müsaade buyurursanız, bu ilkelerin ve kararların bence, daha o zaman, nelerden ibaret olduğuna işaret edeyim:
·1 — Millî sınırlar içinde bulunan vatan parçaları bir bütündür. Birbirinden ayrılamaz (Bildiri, madde 6; Tüzük madde 3’ün açıklaması: Tüzük ve bildiri’nin l’inci maddeleri lûtfen okunup incelensin…)
·2 — Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı ve Osmanlı Hükûmeti’nin dağılması halinde, millet topyekûn kendisini savunacak ve direnecektir. (Tüzük madde 2 ve 3; Bildiri, madde 3)
· 3 — İstanbul Hükûmeti vatanı koruma ve istiklâli elde etme gücünü gösteremediği takdirde, bu gayeyi gerçekleştirmek için geçici bir hükûmet kurulacaktır. Bu hükûmet üyeleri millî kongrece seçilecektir. Kongre toplanmamışsa bu seçimi Heyet-i Temsiliye (38) yapacaktır. (Tüzük, madde 4; Bildiri, madde 4)
· 4 — Kuva-yı Milliye’yi (39) tek kuvvet olarak tanımak ve millî iradeyi hâkim kılmak esastır (Bildiri, madde 3).
· 5 — Hristiyan azınlıklara siyasî hâkimiyet ve sosyal dengemizi bozacak imtiyazlar verilemez (Bildiri, madde 4).
·6 — Manda ve Himaye kabul olunamaz (Bildiri, madde 7).
· 7 — Millî Meclis’in derhal toplanmasını ve hükûmetin yaptığı işlerin Meclis tarafından kontrol edilmesini sağlamak için
·Çalışılacaktır (Bildiri, madde 8).”
Amasya Tamimi ile atılan ilk adım, kurucu iradenin oluşumunu işaret etmektedir. İkinci adımda Erzurum Kongresi ve Sivas Kongresi gerçekleştirilmiştir. Erzurum Kongresi halkların birliği çağrısıyla kurucu iradenin istem ve kararlarını ülke sathına yayma girişimidir. Sivas Kongresi katılımın temsil ayağı yere sağlam basma olanağına kavuşturulmuştur. Amaçlar netleştirilirken, hedeflerde net olarak vurgulanmıştır. Üçüncü adımın hedefi Sivas Kongresinde belirlenmiştir:
4 Eylül 1919'da ise, millî egemenlik ilkesine dayalı yeni Türk Devleti'nin kuruluşuna temel olan Sivas Kongresi toplandı.Kongrede, "vatanın bölünmez bir bütün olduğu" konusunda millet temsilcileri ortak bir karara vardılar.
“• Mukaddes maksadı ve umumi teşkilatı idare için kongre tarafından bir Heyet-i Temsiliye seçilmiştir.
Bu alınan Kararlarla ülkedeki tüm yerel direniş örgütleri "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti" adı altında birleştirildi. Başkanlığına da doğal olarak Mustafa Kemal Paşa seçildi. Kongre sonucunda oluşturulan "Heyet-i Temsiliye" milletin isteklerini yansıtan bir nitelik kazandı. Ancak, İstanbul yönetiminin ruhsal ve duygusal ağırlığı henüz devam ediyordu.Bundan dolayı, Sivas Kongresi Mustafa Kemal Paşa'nın istediği "kuruculuk" niteliğini gösterememiş, vatanın kurtuluşu için bir an öce Meclis'i Mebusan'ın toplanmasını padişaha bildirilmesine karar vermişti.
Ancak bu karar da önemli bir adımdı. Kurtuluş mücadelesi ve millî egemenliğe geçişin ikinci evresi de tamamlanmıştı. Üçüncü aşamada ise, millî egemenliğin gerektirdiği tüm ilke ve değerlere sahip bir büyük Meclisin kurulması ve Kurtuluş Savaşı'nın millî güçlere dayalı olarak kazanılması süreci başladı.”