KURTARCILARDAN KURTULMAK!

Gerçek kurtarıcı kurtarır, kurtarıcı sahtekâr ise; ondan da mutlaka kurtulmak gerekir! “Bıçak kemiğe dayandı.” Kemikte yürüyen bıçak isyana çağrı yapıyor. Yaşamak yük olunca bedene, insanlar; “Artık ne olacaksa olsun!” noktasına dayanıyor. Yönetenler, göre göre halkı isyana sürüklerken ne yapmak istiyorlar? Evet, muhalefet zamanında yapması gerekenleri yapsaydı, kesinlikle bu günleri yaşamak zorunda kalmazdık! Yurtsever halkımızın istediği, iktidar hak ve sorumluluklarını ve muhalefet ne yapması gerektiğini bilmelidir.

Filiz yürürken dal uçlarında,

Umutlu geleceğe açılır goncalar.

Güle can veren renk geri dönmez!

Alevlenen arzu, doymayınca sönmez!

Kurumlar üzerlerine düşenleri gerektiği gibi yapmayınca; bir takım koruma ve kayırma sapmaları yaşanınca, mağdur olan vatandaşlar, meşru yol ve yöntemlerle yaşamlarını savunmak zorunda kalırlar! Bireyler yaşam haklarını nasıl savunabilirler? Konum aynılığı olanların bir araya gelerek dayanışma ile kendilerini savunabilirler. Bir başka ifade ile vurgularsak; örgütlü olarak ve yasal kurumlarla. Bu yapılanmaların önde geleni; sendikalar, dernekler, kooperatifler, birlikler ve sosyal yaşamın olmazsa olmazı olan siyasi partilerdir. Bu yapıların önderliğinde yürüyüş ve gösteri hakkını hakkıyla kullanarak.

Kim bakarsa baksın, nereden bakarsa baksın; karşılaştığımız veya karşılaşabileceğimiz sorunlar, yaşam ile ilgilidir. Yaşam dendiğinde sorumsuz ve onurlu bir yaşam kastedilir. Yaşam nitelikli olmalı, sağlıklı olmalı ve sürdürülebilir olmalıdır. Yaşam her koşulda umuda yer bırakmalıdır. Umut, olmayıp; olabilir olanlardır. Yani, umut istenir olan bir gelecektir. Olabilir olanlar yaşamın şafağını renklendirir. Yaşam, istemlerin gökkuşağına fırsat tanımalıdır.

  Nar kaçkınıdır dudaklarında duran,

Ve o doygun güneşli gülümsemeler.

Yaşamın kucağında oynaşırken renkler,

Ağlatmayın güleri, renkleri söner!

Kanunları uygulamakla yükümlü olan kurumlar, kanuna aykırı davranışlar gösterince; karşısında hak ve özgürlüklerine sahip çıkan yurtsever vatandaşları buluyor. Eskiden ormanları, dereleri ve gölleri, dağları, meraları devlet, bazı hukuk bilmez ve yasa tanımaz vatandaşlarından korurdu. Şimdi bu durum tamamen tersine döndü. Kamuya ait olan ve tüm vatandaşların paydaşı olduğu varlıklarımızı, ülkenin her köşesinde insanlarımız tüm olanaklarıyla savunmak durumunda kalıyorlar! Koruma ve kollama eylemlerine, özgür iradi katılımcı vatandaşlarımız katılıyor. Bu olumlu çabalara örgütlü yapılar katılmalı ve siyasi önderlik mutlaka ama mutlaka devreye girmelidir.

                                        

Acılı ağıtlar, kapıları çalar;

Yüz çevirir yaşamak yarınlardan.

Soğur sokakların yorgun teni…

Aşk biter, öykü yitirir kahramanını.

Hiçbir seçmen, adına yetkilendirdiği görevlileri, kendisine ait olan varlıkları, iradi katılımı ve rızası olmadan satılmasını istemez. Seçilenler, normal bir devletin yasalar, kurumlar ve kurallar doğrultusunda, üzerine düşen görevleri yerine getirmesini ister. Onun için yapılanlar, yetki sınırlarını aşmamalıdır. Özellikle ülkenin bekası söz konusu olduğunda herkes sorumluluk bilinciyle hareket etmelidir! Bu ülke, üzerinde yaşayan insanlarındır. Eziyette, külfette mutlaka paylaşılmalıdır ama; paylaşımlar her koşulda adil olmalıdır!                                                               

Varlığına saygım sonsuzdur,

Umudum dönemeçlerde durur.

Işır nasırlarında sınıf lambası,

Dayanışma sarmaşığını taçlandırır!