Ko­lek­tif mut­suz­luk

İster kabul ede­lim ister et­me­ye­lim Tür­ki­ye belli bir za­man­dır ha­ya­tı­mı­zı et­ki­le­yen ya­şan­tı­mı­za yön veren tüm de­tay­lar­da or­ta­dan ikiye ay­rıl­mış du­rum­da­dır.

Her iki ta­ra­fın bir­den mem­nun ol­ma­sı­nın artık im­kan­sız bir hale gel­di­ği bir süreç ya­şı­yo­ruz.

Geç­ti­ği­miz gün­ler­de bir ta­nı­dı­ğı­mız bize “Benim sa­vun­du­ğum fi­kir­le­ri sa­vu­nup beni haklı gör­me­di­ğin­de mut­suz ola­ca­ğım” de­di­ğim­de ken­di­si­ne “Sen belli ko­nu­lar­da mutlu ola­ca­ğım diye di­ret­ti­ğin­de kar­şın­da­ki­nin mut­suz ola­ca­ğı­nı neden dü­şün­mü­yor­sun” de­di­ği­mi­zi ha­tır­lı­yo­ruz.

Böy­le­si çok sa­yı­da an­la­tı­mı nasıl ta­nım­la­ya­ca­ğı­mı­zı dü­şü­nür­ken te­le­viz­yon­da bir açık otu­ru­ma ka­tı­lan sos­yo­log ko­nuş­ma­cı­nın “Ko­lek­tif mut­suz­luk” ifa­de­si­ni duy­du­ğu­muz­da ara­dı­ğı­mız ta­nım­la­ma­yı bul­du­ğu­mu­zun far­kı­na var­dık.


Söz ko­nu­su “Ko­lek­tif mut­suz­luk” belki bun­dan yüz yıl iki yüz yıl hatta üç yüz yıl önce de vardı.

Ancak başta ile­ti­şim olmak üzere diğer tek­no­lo­ji­le­rin bu kadar fazla ol­ma­dı­ğı bi­lin­di­ğin­den in­san­la­rın dün­ya­nın dört bir ta­ra­fın­da bu­lu­nan in­san­la­rın yaşam şart­la­rı ile il­gi­li bil­gi­le­ri de ne­re­de ise yok de­ni­le­bi­lecek ka­dar­dı.

Son 30-40 yılda tek­no­lo­jik ge­liş­me­ler ne­re­de ise saat başı or­ta­ya çıkıp özel­lik­le tüm dünya bazen ce­bi­miz­de ama ço­ğun­luk­la eli­miz­de ta­şı­dı­ğı­mız bir akıl­lı te­le­fo­na sığ­ma­ya baş­la­yın­ca mu­ka­ye­se yapma im­ka­nı da ko­lay­laş­tı.

Zaman zaman bize ay­rı­lan bu sü­tun­lar­da be­lir­ti­yo­ruz Av­ru­pa’nın pek çok ül­ke­sin­de­ki si­ya­set­çi­ler şu an olan beş gün­lük ça­lış­ma­yı dört güne in­dir­me­nin yol­la­rı­nı ara­ma­ya baş­la­mış du­rum­da­lar.

İnsan­la­rı mut­suz eden et­ken­le­rin ba­şın­da bi­lin­di­ği gibi hayat pa­ha­lı­lı­ğı ve eko­no­mik sı­kın­tı­lar ge­li­yor.


Sabah erken sa­at­ler­den gece ya­rı­la­rı­na kadar evine ekmek gö­tür­me­nin der­din­de olan aile bü­yük­le­ri de böyle bir sü­reç­te mut­suz olu­yor diğer aile bi­rey­le­ri de.

Dik­kat edi­lir­se “ben ya­şa­dı­ğım ha­yat­tan mutlu de­ği­lim” di­yen­le­rin sa­yı­sın­da ola­ğa­nüs­tü bir artış göz­le­ni­yor.

-Aile bi­rey­le­ri evin­de mutlu değil

-Öğ­ren­ci okul­da mutlu değil

-Si­ya­set­çi par­ti­sin­de mutlu değil

-Me­mur ofi­sin­de mutlu değil

-İşçi fab­ri­ka­sın­da mutlu değil


-Es­naf iş­ye­rin­de mutlu değil

Bu kadar mut­suz­lu­ğun bir arada ol­du­ğu bir sü­reç­te is­mi­ne “ko­lek­tif mut­suz­luk” de­di­ği­miz ta­nım­la­ma­nın fo­toğ­ra­fı tam ola­rak gös­ter­di­ği­ni dü­şü­nü­yo­ruz.

Bizi dört bir ta­ra­fı­mız­dan sarıp sar­ma­la­yan “Ko­lek­tif mut­suz­lu­ğu” or­ta­dan kal­dı­ra­cak tek kurum si­ya­set­tir.

Ancak ka­fa­mı­zı kal­dı­rıp si­ya­se­tin şe­kil­len­di­ği TBMM’ye bak­tı­ğı­mız­da on­la­rın va­tan­daş­tan daha fazla mut­suz ol­du­ğu­nu gö­rü­yor ve büyük bir hayal kı­rık­lı­ğı­na ka­pı­lı­yo­ruz.

Söz ko­nu­su “Ko­lek­tif mut­suz­luk­tan” kur­tu­lup ku­ru­la­ma­ya­ca­ğı­mız ile il­gi­li işin doğ­ru­su bi­zim­de her geçen gün umu­du­muz aza­lı­yor.

Bizde ken­di­mi­zi artık “ko­lek­tif mut­suz­la­rın” bir ferdi ola­rak gö­rü­yo­ruz.