Aldatılmak hoş bir durum değil. Aldatma olgusu hiç ahlaki değil; çünkü aldatmak haksızlık yaparak hukuku çiğnemektir. Kapitalist yaşamın özünde aldatan bir azınlık ve aldatılan yığınlar var. Bazı toplumlarda aldatan azınlık ile, aldatılan çoğunluk ittifak yapar. Bu ittifak, çok küçük çıkarlar karşılığında sermayenin askeri olmayı gerektirir. Bu askerlerin görevi, kendisine ve onun gibi olanlara karşı olmaktır(!) Aynı görevi ruhbanlar gönüllü olarak ve üretmeden tüketerek yaparlar. Kutsallar adına yığınları yanıltanlar onların arasında kendilerini görünmez kılmayı başarırlar(!)
Sönmede gülümsemeler solan güllerle.
Batan güneş ayırdında değil acımasızlığın.
Yürek kopmaları acı taşıyamaz kahrından…
Sığ sularda kıvranarak boğulur engin deniz!...
İşin temelinde, kolaya kaçan bilinçsiz yığınlar var. Oysa, kolaya kaçan; kendi hayatını zora sokar! Bu konu sonuçlar üzerinden değil, nedenler irdelenerek değerlendirilmelidir. Nedenlere baktığımızda; bilgisiz, bilinçsiz yığınların olduğunu görürüz. Neden, nasıl ve niçin sorularını yanıtlamayanların, kör çıkarları için kendilerini feda ederek harcadıkları görülür. En az katkı ile en çok yarar sağlama mantıksızlığı, egemenlerin gözetiminde egemenliğini sürdürür(!) Sisteme ilişkin kurum ve kuruluşlar; emekçilerin sağılması (sömürme) temelinde yapılandırılmıştır(!)
Puşt zulasında saklanır ölüm;
Filiz sürümlerine uzanır hoyrat eller.
Sönse de bir yerde umudun güneşi,
Başka bahara ertelenir direnmeler!
Bilgisizliği ve bilinçsizliği nedeniyle ve çıkarları için inanmaya hazır olan yığınlar, aldatılmaya en yakın olanlardır. Tartışılmayan temel taşıyıcılar (inançlar), yığınlara değil, egemenlere hizmet edecek şekilde düzenlenmiştir. Çıkarcılar tanrıyı egemenlerin ağzı ile konuştururlar(!) Tekrar temel sorumuzu soralım; kimler aldatılır? Bilgisiz, bilinçsiz ve örgütsüz olanlar. Bilerek ve isteyerek yoksul ve muhtaç bırakılanlar aynı zamanda eğitimsiz ve cahil olanlardır. Bu sayılanlar hemen hemen her koşulda toplumda çoğunluğu oluştururlar. Bu çoğunluk, yöneten azınlıkla birleştiğinde yapamayacakları haksızlık, adaletsizlik ve hukuksuzluk yoktur!...
Ve bu bitişlerdeki çoğalmalarımız…
Çözülürken güçlenmeler eşliğindedir!
Umutla bir olmaya akan çağlayanlar,
Denize akarların dönülmez ligindedir!
Yığınlar, kullanışlı aptallar aracılığı ile tutsak alınırlar(!) Sonra salak bir köle, doktor dövme özgürlüğünden söz eder(!) Rektör yardımcısı, cahillerin ferasetine güvendiğini söyler. Dahası, okumuş insanları görünce hafakanlar basıyor der(!) Sonuçta aldatan bir azınlık ve aldatılan çoğunluk sonuçları belirler! Belirlenen sonuç; aydın, bilinçli yurtsever, dürüst, namuslu ve ve samimi olarak inanan çoğunluk aldatılır! Doğru söyleyenleri dokuz köyden kovarlar. Aydınları susturarak cezalandırırken; çıkarcı kurnaz azınlığın çıkarlarını güvenceye almış olurlar.
Uykulara göz kırpmayan kavgada,
Soyundu yalnızlıklar birlikteliklere.
Dişiyle, tırnağıyla tutunup yaşamaya;
Çekti barikatlarda düşenleri gönderine!
Oysa biz yaşamak istiyoruz. Biz, bizim gibi olanlarla birlikte yaşamak istiyoruz! Biz, toplumun çoğunluğunu oluşturan, emekçi ve yoksul kardeşlerimizle birlikte yaşamak istiyoruz! Kendi yaşamları için bizim varlığımızı yok sayanların; vurguncu, soyguncu, talancı ve yalancı zorbalıklarını kabul etmiyoruz! Tabandan kabaran toplumun tepeden baskılanmasını istemiyoruz!
Not: Son saptamalara göre ülke nüfusunun %85’i yoksul! (Basından, Fatih Erbakan)