KAY­BE­DEN­LER ve KA­ZA­NAN­LAR…

Bir ülkede bulunan tüm varlıklar, o ülkenin bütün vatandaşlarının hak sahibi oldukları varlıklardır. Yeraltı ve yerüstü kaynakların tamamı kamuya aittir. Normal bir birey ülkesini neden savunur? Ülkesine ait olan ve kendisinin de pay sahibi olduğu varlıkları korumak için. Ülkeye ilişkin varlıkların savunulmasında top yekûn bir savunma söz konusudur. Ulusal ordu bu nedenle gereklidir. Askerlik görevinin vatandaşlık ödevi olması bundandır. Gerçi bedelli uygulaması ile bu olgunun omurgası bükülmüştür. Günümüze kadar gelen bir söylem der ki; “Zenginimiz bedel öder, askerimiz fakirdendir!”

Bütçe görüşmelerinin önemini hatırlatan bir konuşmayı, bağımsız Milletvekili Salih Uzun yaptı. Benim okurlarımla paylaşmak istediğim konu, kazananlar ve kaybedenleri vurgulamaktı. Salih Uzun, bir kazanan örneği vermiş. Müteahhitlerin yanı sıra kazananları şöyle sıralayabiliriz: İthalat ve ihracatta aracı olanlar (her önüne gelen bu işleri yapamaz, sadece atanmış olanlar yapar). Bankalar, özel Hasta haneler, özel okullar, özelleştirmelerdeki alıcılar, üst düzey bürokratlar yani liyakatine bakılmaksızın atananlar (!) Yaklaşık olarak %1’lik kesimden söz ediyoruz…

Kaybedenlere gelince; işçiler, memurlar, çiftçiler, küçük esnaf, emekliler, öğrenciler. Enflasyon aslında bir sınıfsal hırsızlıktır. Bu olumsuz olguya ekonomik tercihler eşlik edince, sadece gelirlere el konmuyor, birikimlerin de elden çıkarılmasına neden oluyor. KÖİ ve YİD’lerle gelecekteki gelirlere ipotek konuyor. Her zenginlik, yığınların yoksullaştırılmasının karşılığıdır(!) Bu yoksullaştırma bir siyasi tercihtir!

Salih Uzun vekilimizin Mecliste yapmış olduğu konuşmayı birlikte izleyelim:

"SALİH UZUN YERİN ALTI DA ÜSTÜ DE CENGİZ'E"

Uzun açıklamalarında şu ifadeleri kullandı:

Hani bu ruhsat alanları veriliyor ya, tahsisler yapılıyor ya. Sözüm ona kuralı var, kaidesi var, ihalesi var.. Ama ne hikmetse bütün ihaleleri aynı kişi kazanıyor. O meşhur 5'liden biri kazanıyor. Cengiz Holding'i kastediyorum. Ülkede ne kadar maden varsa hepsi Cengiz'e veriliyor. Kaz Dağları'nda altın aranacak Cengiz'e, Sinop'ta bakır çıkartılacak Cengiz'e, Seydişehir'de alüminyum satılacak Cengiz'e, yetmez; hava Cengiz'e, su Cengiz'e... Laf olsun diye söylemiyorum. Gerçekten hava Cengiz'e, su Cengiz'e...

"HER ŞEY 1 KİŞİYE VERİLİR Mİ YA?"

Rüzgar santrali lazım hava Cengiz'e, hidroelektrik santralleri lazım dereler Cengiz'e, su Cengiz'e, termiksantral lazım o da Cengiz'e... Yetmez! Havaalanı lazım Cengiz'e, karayolları lazım Cengiz'e, denizyolu lazım Cengiz'e, köprü lazım Cengiz'e, hastane lazım Cengiz'e, postane lazım Cengiz'e, yerin altı lazım Cengiz'e, yerin üstü lazım Cengiz'e, her şey 1 kişiye verilir mi ya...

YAHU BİRİ BUNA 'BU MEMLEKETİN ETİ SENİN KEMİĞİ BENİM' Mİ DEDİ YA?

Ne veren vermekten utanıyor, ne de alan almaktan utanıyor. Yahu biri buna 'bu memleketin eti senin kemiği benim' mi dedi ya? Nedir bu ya?”

Sayın Uzun’u bu konuşmasından dolayı kutluyorum…