Alman tiyatro, film ve kabare oyuncusu Fatih Çevikkollu’nun yazdığı aile dramının başlığını makaleme başlık olarakaldım.Alay eder gibi konuk işçi denilen ilk neslin ve daha sonra gelen kuşaklara aktardığı duygusal, sosyal ve siyasal gerçek yaşanmış bu hikâye Almanya’nın anlatılmayan tarihini tamamlıyor. Sorumlu ve ilgi duyan Alman okuyucuları sayesinde geleceğe yol gösteriyor.
Konuma devam etmeden önce, Türk dernek ve sivil kuruluşlara sitem etmek istiyorum. İlk neslin hikâyelerini yazan ikinci ve üçüncü kuşak Almanca yazdıkları için ilgi görmüyorlar. Okuma etkinliklerine panellere konuşmacılar Türkiye’den davet edilirse toplantılar ilgi görüyor.Almanya’dan katılan konuşmacılara toplantılarda daha az zaman veriliyor.Dernekler üstü bir çatı örgütü tarih ve etkinlikleri organize etmeli. Amaçları birbirine yakın olan dernekler aynı gün ve saatte etkinlik organize ederlerse, katılımcıları bölüyor.Panel ve diğer etkinliklerde soru cevap maddesi kaldırılmalıdır. Ben edebiyat dersinde öyle öğrendim. Katılımcılar konuşmacıların anlattıklarını özümlemeden, içselleştirmeden doğru soru yöneltemezler. Soru cevap maddesi toplantıda konuşmacıların anlattıklarından daha fazla zaman alıyor, katılımcılar yorgun ve baş ağrısı ile eve dönüyorlar. Korona pandemi sonrası öğrenilmesi gerekti, toplantı ve konserler tadında sona ermelidir. Bir yetişkinin dinleme kapasitesi doksan dakikadır. Yüksek Halk Okulu’nda ders verirken, bu süreyi aşmamaya dikkat ediyordum.
Çoğu toplantılar saat 19:30’da yapılıyor. Halbuki zaman zaman hafta sonu ve Almanya resmî tatil günlerinde saat 15:00’de yapılırsa, emeklilere de zaman zaman etkinliklere katılma şansı verilmiş olur.Fatih Karton Duvar, kitabında ilk neslin birkaç yıl çalışıp, biriktirelim, fakat yaşamaya Türkiye’de devam edelim diyerek geçirdiği umutlu yılları anlatıyor. Bu yıllarda kartonlar bir duvar teşkil ediyor. Öyle ya eşyaların iyisi Türkiye’ye dönünce kullanılacak.Gerek Türkiye’de gerek Almanya’da o yıllarda ortaya çıkan sosyal, ekonomik ve politik kararlar, çıkarılan kanunlar bu rüyanın gerçekleşmesine mâni oluyor.
Seksen yıllarında kalıcı olunacağı belli olunca, üniversite öğrencilerin önderliğinde organize olma başlıyor. Dernekler kuruluyor, çok az sayıda sivil kuruluşlar Almanya’yı konu ediyorlar.Kurulan Aile Birlikleri, Veli Dernekleri Alman sorumlulara danışmanlık yapıyor. Çıkarılan kanunlarda etkili oluyorlar. Fakat aileye yönelik çalışma yapılmıyor. Ailede şiddet gören çocuklara yardımcı olunmuyor.Gençlik ve çocuk daireleri çocukları aileden alıyor, koparıyordu. Aile utanç meselesi yapıyor, olay gizli kalıyor. Okulda Türk öğretmenlerine danışılmıyordu.Fatih liseyi bitirince ailesinden ayrı yaşıyor. Bu nedenle Berlin Ernst Busch Güzel Sanatlar Akademisi’nde yüksek tahsil yapma ve oyuncu olmayı başarıyor.Konuk işçi çocukları çok dar dairelerde oturuyor, biriktirmeye ağırlık verildiği için iyi beslenemiyor. Alman arkadaşlarına imrenerek aşağılık ve utanç duygusu ile büyüyorlar.Fatih Türk toplumunda tabu yapılan ruhsal hastalıkları konu ediyor. Annesinin hastalığını okura anlatırken psikologların fikrine yer veriyor. İnsan vücudu ruhsal yönüyle bir bütün oluşturuyor. Ruhu, yüreği yaralı olan bir insanın vücudu sağlam kalamaz.Annesinin ölümü onu geçmişi anlama çabasına itiyor. Aslında kendi biyografisine uygun bir Türk kızıyla evlenseydi belki evliliği devam edecekti.
Türk ailelerinde kız çocuklarına uygulanan sıkı disiplin, gençlerin evlenmeden önce Almanya’da birbirleriyle tanışmasına engel oluyor.Kültürü, dini ve dili aynı toplumdan gelen evliliklerde, eşler bir diğerini daha iyi anlar. Bu kitaptan çıkarılacak ders, üçüncü ve gelecek nesillerde Türk gençlerin kız erkek tanışma devresine anlayış göstermek olmalıdır.Fatih’in annesi Türkiye’de hasta olunca, altı ayı geçtiği için oturma izin hakkını kaybediyor. Türkiye’de öğretmen olduğu halde Almanya’da dikiş dikerek terzi olarak çalışıyor. Bu kitap, kanunların sert ve ırkçı olabildiğini gösteriyor. Anne Almanya’da doktor tedavisi alsa, ruhsal terapi yapsaydı, Türkiye’de evinde yalnız ölmeyecekti.Federal Almanya İç İşleri Bakanı, ilk nesle hediye olarak, Türk vatandaşlığından ayrılmadan, Almanca test uygulamadan, Alman vatandaşlığı verileceğini söyledi. Artık bu Fatih’in annesinin işine yaramayacak. İlk nesilden hayatta kaç kişi kaldı, ki altı aydan fazla Türkiye’de kalabilecekler.Almanya’da biriktirip Türkiye’de emlâk alanların kazancı, Türkiye’de yaşayan aile fertlerine yaradı. Çoğu miras davalarında Almanya’da yaşayanların eli boş kaldı. Vekâlet verdikleri en yakın aile fertlerinin zararını gördüler. Ve insanlara, yakın akrabalarına güvenleri kayboldu. Güven kaybolunca sevgi de kalmaz.Sevgili Fatih, elli bir yaşında başladın, yazmaya devam etmelisin. Bu kitabını okuduktan sonra, hemen bu makaleyi yazamadım. Çok üzüldüm, önce özümlemem gerekti. İkinci, üçüncü neslin başaranları senin gibi çok zor şartlarda başardı.Bu nedenle başarılarını desteklemek, duyurmak gelecek nesillere örnek olacak ve ders çıkarmalarına yardımedecektir. Sevgili ikinci nesil okuyucularım, hayatta olan anne babanız varsa, onlarla konuşun. Bu kitabı okuyunca bazı sorulara cevap bulacaksınız. Geçmişten gelen dert yüklü sırt çantanızda yük azalacak ve siz kendi çocuklarınızı yetiştirirken, kesin ve doğru kararlar alacaksınız.Elli altı yaşında ikinci nesil oğul, seksen yaşında annesine soruyor. Neden ablamı anne anneme bıraktın da beni ayırdın ablamdan ben halamda kaldım. Anne, ben ikinizi de anneme emanet ettim, ama sen çok küçüktün ve altını ıslatıyordun, annem hasta olunca ben Almanya’da iken seni halana vermek zorunda kalmış, diye cevap veriyor. Elli yıldan fazla bir zamanda anne oğul konuşmamış.
Kitabın kapağındaki fotoğraf kırık kalpleri çok iyi anlatıyor.
İkinci ve üçüncü neslin Almanca yazdığı bu kitaplar, Türkçe’ye çevrilse Türkiye’de de ilgi görür. Türkiye’de Almanya’ya yurt dışına gitmek isteyenlere, iyi düşünün acele karar vermeyin, masajı verilmiş olur.
Bu kitabı haber yapan Özlem Sarıkaya’ya başarılarının devamını diliyorum. PUZZLE yayını Bavyera televizyonda mutlaka takip edilmeli.
Hoşça kalın!
Kaynak olarak kullandığım ve mutlaka okumak için önerdiğim bu kitap:
Fatih Çevikkollu, Kartonwand, Kieperheuer und Witsch,
Köln 2023
ISBN: 978-3-463-00326-0