KAMUSUNU KAYBEDEN DEVLET.

Kamusunu kaybeden devlet, milletin devleti olmaktan çıkar. Özgür iradi katılımcı ortakların, ortaklık bağları çözülür. Milli iradeden söz edilemez ve beka sorunu ortaya çıkar.

Kamusal varlıkların ortağı olanların mülkiyetten doğan; söz, katılım ve tasarruf hakkı var. Doğal kaynaklar kamusal varlıklardır. Bu kaynaklar şeffaf olarak kamu yararına kamu kurumları eliyle kullanılır. Kaynakların kullanımına ilişkin kuralları demokratik (katılımın olduğu) yasalar belirler.

Kamusal alanların daralmasının önemli nedenlerinin başında devletlerin, şirketlerin denetimine girmesi ve özelleştirmeler gelir. Özelleştirilen her alan ya kamusal olmaktan çıkar ya da kamu ile olan bağları azaltmak başta olmak koşuluyla biçim değiştirir. En azından, kamu hukuku alanından, özel hukuk alanına geçer. Bu aynı zamanda sıradan bireyin mülkiyetten koparılması anlamına gelir! Ülkenin sahibi olan birey kendi kararıyla değil ama, onun adına karar verenlerin iradesiyle bu haktan yoksun kılınır. Parçalanan ulus devlet bütünlüğü; etnik, yerel ve inanç gruplarına doğru savrulur. Sözün özü, yoğunlaşan sermaye, kendisi dışında kalan tüm yapıları parçalayıp dönüştürür. Bu nedenlerden dolayı ulus devletin yeniden tanımlanması gerekir.

Kamusal kaynaklara sahiplik yönetime katılımın belirleyenidir. Özellikle çalışanların örgütlülüğü özelleştirme süreçleriyle birlikte parçalanır. Bireyler en temel haklarından yoksun kılınırken, kamuya ait kaynakları kılıfına uydurarak ele geçirenler, varlıklarıyla birlikte güçlerini de artırır. Ülke kaynakları bir avuç zenginin eline geçer. Onların kayırmacı paylaşımları toplumu parçalar. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar öne çıkar!

Kamusal alanlar daralırken, özel alanlar hızla genişlemektedir!.. Bu süreç sermaye yoğunlaşması ile paralel gider. Bu gerçeklik sermaye yoğunlaşması ile çakışmaktadır. Yani, sermaye geliştikçe özel alanlar genişler ama, kamusal alan, alan kaybetmeğe devam eder!.. Kaybedilen kamusal kaynaklar bireylerin hak kayıpları anlamına gelir. Bir başka ifade ile, yığınların haklarının gaspı anlamına gelir(!)

Kamu düzenini bozanlar; yasa, hak ve hukuk tanımayanlardır. Varlıkların var olmalarına ve varlıklarını geliştirerek güvence içinde sürdürmelerine olanak sağlayan ortam çevredir. Kişisel kazanma hırsı ile çevrenin tahrip edilmesi aynı zamanda geleceğinde yok edilmesidir. Devletin Kamu ile Bağı Koparsa Neler Olur?

Meşruiyet krizi: Devletin varlık nedeni halktır. Kamu iradesiyle bağını yitiren devlet, sadece bir iktidar aygıtına dönüşür. Meşruiyetini kaybeder, yönetim “zor”a dayanır.

Kolektif çıkarın erozyonu: Kamu, ortak iyiyi temsil eder. Devlet kamusuz kaldığında, özel çıkarlar ve sermaye grupları öne çıkar; eşitlik ve adalet zayıflar.

Toplumsal parçalanma: Kamu, toplumun ortak zemini, ortak dili, ortak hafızasıdır. Devlet bunu yitirirse, toplum bireysel ve grup çıkarlarına bölünür, ortak yaşam çözülür.

Demokrasinin çöküşü: Kamu olmadan devlet, halkın iradesini temsil edemez. Demokrasi biçimsel bir kabuk haline gelir; yurttaşlık bilinci zayıflar.

Şiddet ve otoriterlik: Kamu desteği olmadan devlet, varlığını sürdürmek için baskı ve şiddete başvurur. Kamu yerine “erk” öne çıkar.

Devletin kamusunu yitirmesi, aslında “devletin ruhunu” yitirmesi demektir. Kamu, devletin vicdanıdır. Kamu olmadan devlet, sadece bir mekanizma, bir bürokrasi, bir zor aygıtı olur. Yoldaşlık, dayanışma, ortak yaşam — bunlar kamunun özüdür. Devlet bunları kaybettiğinde, toplumun geleceği de karanlıklaşır.

Ama burada bir karşı güç vardır: kamu kendini yeniden kurabilir. Halk, dayanışma ve ortak mücadeleyle devleti yeniden kamusallaştırabilir. Devletin kamusunu yitirmesi, aynı zamanda kamunun kendi öz gücünü hatırlaması için bir çağrı olabilir. Çünkü kamu, devletin üstünde ve ötesinde, toplumsal varlığın kendisidir.