KAMUNUN GÖREVLERİ NELERDİR?

Devlet dip akıntısı, kamusallık görünür kılınan yüzey akıntısıdır. Azınlığın çıkarı için çoğunluğun çıkarınaymış gibi illüzyonların yaratılması gerekir. Bu işi yapacak devlet aygıtları yani kurumlar mevcuttur. Devlet felsefesinin yaşama uyarlanması için toplumsal rıza üretmek gerekmektedir. Devlet denen aygıt adalet, eşitlik ve demokratiklikten uzaklaşınca rıza üretimi gönüllülükten zorbalığa doğru bir rota izler. Dahası adaletsiz paylaşımın yarattığı hoşnutsuzlukların baskılanarak boğulması için düşman hukuku uygulanabilir. Yandaşlar için çalıştırılmayan yasalar muhalifler için acımasızca ve hiçbir ödün verilmeden ve en katı biçimde uygulanır(!)

Devletin kamusal yükümlülükleri nelerdir?

Devlet aynı toprak parçasını yurt kabul eden, bu topraklar üzerinde birlikte yaşama iradesi gösteren ve bunu beyan eden insanların oluşturdukları bir organizasyondur. Bu oluşumun temel görevi hukukun üstünlüğü temelinde fırsat eşitliğini gözeterek adil paylaşımı gerçekleştirmektir. Adil paylaşım adaleti, dayanışmayı, güveni ve refahı sağlamak için bir olmazsa olmazdır. Bu gerekliliklere laikliği ve liyakati eklemek gerekmektedir. Devlet kamusal yükümlülüklerini yerine getirmek için; eğitim, sağlık, güvenlik, sosyal güvenlik ve adaleti gerçekleştirmelidir. Özellikle insanlara ilişkin sorunların tamamına yakını paylaşımdan kaynaklanmaktadır. Yönetimler demokratiklikten uzaklaşırken önce adil paylaşım yara alır. Haksız kazanç sahipleri istemeseler bile insanlıktan uzaklaşırlar(!) Dahası zaman içinde adaletsiz paylaşımlar yerini hiç paylaşmamaya bırakır(!) Aslında eğitimin özele terk edilmesi, sağlığın kamusal görev olmaktan çıkarılması, can ve mal güvencelerinin esnetilmesi ile ülke sınırlarının gerektiği gibi korunup kollanmaması, aynı tercihin kaçınılmaz sonuçlarıdır. Bunun üstüne zenginlik kaynaklarının sömürge madenciliği mantığı ile yağmalanması kesinlikle kamusal yarara aykırıdır. Aynı kapsamda dolaylı vergilerin çığ gibi tüketicilerin sırtına vurulması kamusallıkla bağdaşmamaktadır. Vatandaşlar vergilerini verdiği zaman örtük bir biçimde bir toplumsal sözleşmenin yükümlülüğünü yerine getirirler. Vatandaşlarımızın alın teri ile kazanarak ödedikleri vergilerin kendilerine hizmet olarak döndürülmesini beklerler. İnsan onuruna yaraşır bir yaşamın gereği olarak güvenceli iş ve yeterli gelir beklerler. Bunlar ödenen vergilerin olması gereken karşılıklarıdır! Aynı kapsamda altyapı hizmetlerinin gerçekleştirilmesini de beklemektedirler. Kamu yolları, köprüler, su ve elektrik şebekeleri gibi temel altyapı hizmetlerini sağlamalıdır. Bu, vatandaşların günlük yaşamlarını sürdürebilmeleri için gereklidir. Bu gerekliliğe, yaşanabilir bir çevre güvencesini eklemek gerekir. Tüm bu istem ve taleplerin gerçekleştirilebilmesi için, ekonomik istikrar bir olmazsa olmazdır.

Kamusal alanlar, devlet olma olgusundaki paydaşlığın gereğidir. Her birey ülke varlıklarının eşit ortağıdır. Doğal varlıklara, sorun çözme temelinde üretilen tüm yaşam kolaylaştırıcıları dahildir. Yollar, köprüler, okullar, hasta haneler, kışlalar, parklar, kamu kurumlarının hizmet binaları ve mekanları ile pazar alanları dahildir. Bu alanlar her koşulda tüm bireylerin erişimine açık tutulmalıdır. Bu ortak mekanlar toplumsal etkileşimin serasıdır. Toplumsal dayanışma ve etkinlikler bu mekanlarda filizlenir. Atatürk döneminde kurulan fabrikalar bütün bu olasılıkları gerçekleştirme olanağı sunan sosyal mekanlardı. On beş yılda ülke ölçeğinde üretim yapa 48 fabrika kurulmuştur. Bu fabrikalar ekonomik istikrarın, adil bölüşümün, birlikte üretmenin, dayanışmanın ve yönetime katılmanın araçları olmuştur. Bu önemli nitelikler dikkate alınırsa, kamusal mekanlar daha kolay kavranır. Kamusal alanların anlam ve önemini yapay zekanın saptamalarından izleyelim:

  1. “Toplumsal Etkileşim: Kamusal alanlar, insanların bir araya gelerek sosyalleştiği ve etkileşimde bulunduğu mekânlardır. Bu, toplumsal bağların güçlenmesine ve topluluk bilincinin oluşmasına katkı sağlar.
  2. Eşitlik ve Erişilebilirlik: Kamusal alanlar, herkesin eşit şekilde erişebileceği mekânlardır. Bu, toplumsal eşitliğin ve adaletin sağlanmasına yardımcı olur.
  3. Kültürel ve Sanatsal Etkinlikler: Kamusal alanlar, çeşitli kültürel ve sanatsal etkinliklerin düzenlenebileceği mekânlardır. Bu, toplulukların kültürel zenginliğini ve çeşitliliğini yansıtır.
  4. Demokratik Katılım: Kamusal alanlar, insanların toplumsal ve politik konularda görüşlerini ifade edebileceği ve demokratik katılımın sağlanabileceği yerlerdir. Mitingler, protestolar ve toplantılar bu alanlarda gerçekleşir.
  5. Rekreasyon ve Dinlenme: Kamusal alanlar, insanların dinlenme, spor yapma ve doğayla iç içe olma imkânı bulduğu yerlerdir. Parklar ve yeşil alanlar, şehir hayatının stresini azaltmada önemli rol oynar.”

(……………………….)

  1. “Sosyal Adalet: Kamusal alanlar, herkesin eşit şekilde faydalanabileceği mekânlar olarak sosyal adaletin sağlanmasına katkı sağlar.
  2. Toplumsal Kaynaşma: Farklı sos yo-ekonomik ve kültürel geçmişe sahip insanların bir araya gelerek kaynaştığı mekânlar, toplumsal uyumun artmasına yardımcı olur.
  3. Sağlık ve Refah: Kamusal alanlar, insanların fiziksel ve zihinsel sağlığını destekleyen aktivitelerde bulunabileceği yerlerdir.
  4. Çevresel Sürdürülebilirlik: Yeşil alanlar ve parklar, şehirlerin çevresel sürdürülebilirliğine katkıda bulunur ve ekolojik dengeyi destekler.

Kamusal alanların doğru planlanması ve yönetilmesi, toplumun genel refahını artırır ve daha yaşanabilir bir şehir hayatı sağlar.” Evet, bu saptamalara kesinlikle katılıyorum. Her koşulda ve mutlaka toplumsal yarar, kişi veya grup çıkarlarının önüne konmalıdır.

Kamu, özgür iradi katılımlı paylaşımlarla birlikte yaşamayı beyan eden ve amaç ortaklığını merkeze alan yapılanmanın, eşitlik ve refahın sağlanması temelinde oluşturulan bir sosyal ve siyasi organizasyonun adıdır. Hak ve yetkilerin etkileşimde olduğu alanlar kamusal alanlardır. Paylaşımlardan adil olarak payını almak, yönetimde söz sahibi olarak kararlara katılmak; özgür iradi katılımlı bireylerin temel haklarındandır. Kamusal alanlar her koşulda yurttaşların yaşam güvencesidir, bu güvence ortaklıkla ve sahiplikle vücut bulur ki; kamu devletin gövdesidir. Kamusunu kaybetmeye başlayan devlet kesinlikle yok olmaktan kaçamaz! Onun için nitelikli beyin göçü önemle araştırılmalı ve gerekli önlemler alınmalıdır…