James Wan'ın yönettiği Hızlı ve Öfkeli film serisi ile William Faulkner'in Ses ve Öfke adlı romanı pek alakası olmasa da günümüz dünyasındaki gelişmelere bakınca kavramsal olarak birçok çağrışım yapıyor. Her şeyin kendi ekseninden hızla çıktığı yeni bir dünya var karşımızda. Hız, öfke ve ses bileşimindeki ortak payda öfkede düğümleniyor. Ani kararlar sonrası ya zamana yenik düşüyoruz ya da zamanı da yöneten diyalektik bir süreç başlıyor. Aslında Çinlilerin,"İlginç zamanlarda yaşayasınız" bedduası bazen çok şey anlatıyor.
Tüm bunlardan çıkan sonuç ise dünyanın farklı bir yöne doğru gidiyor olmasıdır. Sınırları belli olmayan bir bilinmezlik... Alışkanlıklarımız, hayata bakışımız, yaşam standartlarımız, yaşamla ilişki düzeyimiz kısacası her şey hızla değişiyor. Zamanın ruhu, böyle bir şey mi bilmiyorum. Onu da aşan bir süreçteyiz sanki. Zaman var, ruh yok gibi. Tüm bu hızlı gelişmeler insanlarda psikolojik yorgunluklara neden oluyor. "Kızılderililer fazla yürüdükleri zaman hemen bir ağaç bulur, altında oturur ve beklemeye başlarlarmış. Onlara neyi bekledikleri sorulduğunda; bedenimiz hızlandı, ruhumuz geride kaldı. Ruhlarımızı bekliyoruz." derlermiş. Gerçekten tam da bu durumdayız.
Konum, momentum, ağırlık merkezi, ivme ve hız gibi fizik bilimine ait olan her şey psikolojinin dünyasında gezinip duruyor. Adaptasyon ve denge kavramları kendi bütünlüğünü kaybediyor. Yaşam ritüelleri, müzik, edebiyat, görsel sanatlar, sosyoloji, ekonomi ve teknolojinin kuralları hızla değişiyor. Geleceğinizi nasıl kurgulayacağınız ve nasıl konumlanacağınız konusunda büyük belirsizlikler yaşıyoruz. Yaşama dair planlarınız hatta seçeceğiniz meslek, bir sonraki gelişmeleri öngörmezseniz anlamsızlaşabiliyor. Proaktif davranmanız ve daima tetikte olmanız gerekiyor.
Bazen bu da yetmiyor. Dünyanın süper devleti ABD bile sendeliyor. Amerika’nın teknoloji şirketleri yapay zekâya büyük yatırımlar yaparak yeni bir dünya kurgularken, ta uzaklarda Asya'nın doğusunda ilginç zamanın ilginç ülkesi Çin sessizce “DeepSeek“ adındaki yapay zekâ uygulamasını dünyanın hizmetine sundu. ABD teknoloji sektöründe büyük sarsıntı yaratan bu gelişme, Nasdaq'ın teknoloji endeksi ve yapay zekâ için çip üreten NVIDIA'nın hisseleri görülmemiş şekilde yüzde 17 değer kaybetti. Zararları bir trilyon dolarla ifade edilen ABD teknoloji şirketleri bu beklenmedik gelişme karşısında neler yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Nasıl bir yol haritası çizeceklerini yakında göreceğiz.
Trump'ın başkanlığı teslim töreninde sıraya dizilen teknoloji şirket CEO' ları şimdi kara kara düşünüyorlardır, herhalde. Trump, Pennsylvania eyaletinde uğradığı suikast girişimine atfen ”Tanrı beni Amerika’yı yeniden büyük yapmam için kurtardı” söylemi ne kadar gerçeğe dönüşecek, göreceğiz. Trump'ın Kolombiya’ya gönderdiği göçmenleri geri gönderen Kolombiya devlet başkanının karşısında geri adım atması gibi mi olacak yoksa dünya düzenini daha da bozacak radikal ve faşist kararların esiri olup kendi derdine mi düşecek onu zaman gösterecek. Konuyu neden Trump'a bağladığıma gelince; zamanın en güçlü ülkenin en ilginç adımı da ondan. Belki de Tanrı onu ABD' i yıkmak için gönderdi! Kim bilir…
Gerçekten ilginç zamanlardan geçiyoruz. Bu arada yaratılan yapay zekânın da dünyaya nasıl bir gelecek tasarlayacağını kestiremiyoruz. İnsanlar eskiye göre; öfke eşliğinde daha hızlı, daha hırslı, daha meçhul davranışlar sarmalında. Bunlardan daha ilginç ne olabilir ki...!