Sevgili okuyucularım, esas konumu yazmadan önce kaynak olarak kullandığım kitabın elime geçiş hikâyesini yazmak istiyorum. Ki, Türkiye’ye gidecekler bu yoldan kitabı alabilirler. Zira Almanya’da kitabı henüz almak mümkün değil.
Akrabam, abim Eczacı İlhami Uzunöz kitabı çok beğendiğini, mutlaka okumamı tavsiye etti. İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesinden Alman Prof. Dr. Alfred Heilbronn adını okuyunca sevincini benimle paylaştı.
Didim’de yazlık komşum öğretmen, ressam ve dost Turgut G., yazardan adıma imzalı kitabı kargo ile alıyor. Didim’den öğrencim Kiraz B.K. Berlin’e getirdi ve bana hediye etti.
Bahis konusu olan bu kitap roman gibi okunacak bir kitap değil. Ansiklopedi niteliğinde, başucu ve okullarda ders kitabı olarak kullanılması gerekiyor.
Almanya’yı ikinci vatan olarak seçen bizler için oldukça heyecan verici bu kitabı herkes okumalı kitaplığında bulundurmalı.
Almanya Türkiye ilişkilerini güncelleme gücü olan tarihi bilgiler veriliyor.
Cumhuriyet’in yüzüncü yılında Atatürk ilkelerini benimseyen dernekler mutlaka bu kitabı tedarik etmelidir.
Yazar Rifat Esen’den aldığım güzel bir haberle bu kısmı noktalıyorum. Alman Ankara Büyükelçiliği kitabın Almanca’ya çevrilmesi konusunda aktif rol alıyor.
Kitaba önsözü yaşayan tarih, dünyaca tanınmış büyük vatansever Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ yazdı. Sağlığı elverişli olmadığı halde, Cumhuriyetimizin 100. Yılında, Atatürk’ün daveti ile Türkiye’ye gelen mülteci Alman bilim, sanat ve kültür insanların anısına ve kitabın gelirinin başarılı yoksul üniversiteli kız çocukların öğrenimi için Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne bağışlayacağını duyunca, duygusal enerjinin verdiği güç ile yazıyor.
Rifat Esen, ilk, orta ve lise öğrenimini Şerefli Koçhisar’da Üniversite tahsilini Ege Üniversitesi İktisat Fakültesi Ekonomi Bölümü başarı ile bitirmiştir. Aynı üniversitede yüksek lisans yapmıştır. Devlet bursu ile İngiltere Nottingham Üniversitesi’nde ekonomi alanında araştırma mastırı çalışmalarını, 1988 yılında “Türkiye’de Ekonomik İstikrar ve Uyum Politikaları, 1980-1985” başlığını taşıyan tezi ile tamamlamıştır.
Uzun yıllar İstanbul, Londra ve Paris’te üst düzey banka ve holding finans yöneticiliği yapmıştır. Ekonomi ve bankacılık konularında Türkçe ve İngilizce makaleleri bulunuyor.
Ülkesine hizmetini Cumhuriyet’in nimetlerinden faydalanan bir Cumhuriyet bireyi olarak yeterli bulmuyor.
Bu minnet borcunu sadece bir damlasını bu kitabı yazarak ödemeye çalışıyor.
Aslında bu görev ve sorumluluğu tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak hepimiz taşıyoruz.
Önsöz, Giriş ve Kitabın İçeriği izah edildikten sonra alt başlıklar şöyle:
Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşu, Aydınlanma Devrimleri ve Eğitim Politikası, Tarihsel Perspektif ile Türk-Alman İlişkileri, Devrimler Işığında Üniversite Reformu İhtiyacı ve Reform, Mülteci Alman Bilim, Sanat ve Kültür İnsanlarının Türkiye’ye gelişi, 1933-1945 Dönemindeki bazı önemli Olaylar, Yaşamları, Mutlulukları, Acıları ve Sorunları, Türkiye’de Yaşadıkları Ortak Sorunlar ve Sıkıntılar, Geriye Dönüş:
“Kendi Kendini İmha Etme Dönemi” ve İkinci Vatanda kalanlar.
Sonsöz, Fotoğraf Albümü, Kaynakça ve Dizin ile 256 sayfada kitap tamamlanıyor.
Alt başlıklar kitabın detaylı anlatımını gösteriyor. Türkiye’de evrensel bilimin, sanatın ve kültürün temellerini atan bu saygıdeğer Bilim İnsanları yalnız Almanya’dan gelmediler, İsviçre ve Avusturya’dan gelenler de vardı. Bu nedenle Almanca konuşan Bilim İnsanları, kısaltma amaçlı Alman olarak geçiyor.
Mustafa Kemal Atatürk ve bakanları üniversitelerde reform çalışmalarına Cumhuriyet kurulur kurulmaz başladılar. Yurt dışından davet edilen bilim insanlarının fikrine 1924 yılından itibaren başvuruldu. Yeniden yapılanma tüm yurtta uygulanmalıydı. Bu nedenle konu TBMM’nde tartışıldı ve çıkarılan kanun ile Yurt dışına bursla öğrenci ve öğretmen gönderildi.
Hitler rejiminde 1933 yılı itibariyle Yahudi olan ve herhangi bir şekilde ilişkisi olan veya muhalif olan, dünyaca ünü ülke dışında duyulmuş bilim insanları işlerini kaybetti.
Albert Einstein’ın yazdığı mektupla Türkiye haberdar oluyor. Atatürk’e yazdı, diye biliyordum, ama kitapta İsmet İnönü’ye yazılmış olabileceğini yazıyor. İsviçre’de kurulan Yardımlaşma Cemiyeti aracılığı ile bilim insanları üniversitelerin ihtiyacı olan bölümlere göre Türkiye’ye geliyorlar.
Oturma ve çalışma izinlerinde konan şart çok anlamlı, en kısa zamanda yerlerini alacak öğrencileri, bilim insanlarını yetiştirmek. Yetiştirdikleri öğrencilerle modern Türkiye’nin her alanında bıraktıkları emek ve izlerini görebiliyoruz.
“Evet, çok güzel bir zamanlamayla denk düşerek Türkiye’min medreselerden modern üniversiteye geçişin ve eğitim reformunun tetikleyicisi oldular o insanlar. O kadar mükemmel bilgili donanımlı ve o kadar çok sayıda bir öğretmen, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetici kadrolarının üstün gayretleri ve Atatürk’ün önderliği ile bu büyük işler başarıldı.
Ne mutlu bana ki hocalardan Prof. Dr. Friedrich Ludwig Breusch (Kimya), Prof. Dr. Alfred Heilbronn (Botanik) öğretmenlerim olmuşlardı.” Eczacı İlhami Uzunöz
Bu bilim insanlarının mülteci olmadan önce ve savaştan sonra biyografileri tam olarak anlatılmış. Almanya’yı ikinci vatan olarak seçenler daha acıklı empati duygularıyla göz yaşlarını tutamayarak bu hüzünlü hikâyeleri okurlar sanıyorum.
Canlarını kurtaran Türkiye Cumhuriyeti’ne minnettar olarak çok gayret gösteriyorlar. İki yıl sonra Türkçe ders vermeyi başaranlar oluyor.
Deutsches Reich hükümeti tarafından baskı hem Türkiye için hem de mülteciler için çok zor bir durumdu. Türkiye’de takip ediliyor, Almanya’ya ne yaptıkları, nasıl yaşadıkları Ankara Alman Büyük Elçilik tarafından rapor ediliyordu.
Türkiye Cumhuriyeti sınırına dayanmış İkinci Paylaşım Savaşı’nda, savaştan korunma politikası ve mültecilerin hayatlarını kurtarma siyasal beceri ve ustalıkla mümkün kılıyor.
Avrupa 1939-1945 yıllar arası yangın yeriyken Türkiye Üniversiteleri ürününü veriyor, tüm dünyada adı, ünü ve başarıları duyuluyor.
Almanya’da politikacı, Türkiye’de Bilim adamı olan Ernst Reuter gibi Almanya’ya geri dönen Bilim İnsanları savaştan sonra, Türkiye’de edindikleri deneyimlerle ülkeyi yeniden inşa ediyorlar. Bilim açılan kapıya gider, bu nedenle Almanya’nın adı Dünya Bilim, Sanat ve Kültür alanında ancak yıllar sonra duyulur.
Aralarında emekli olduktan sonra tekrar Türkiye’ye giden ve orada vefat edenler de vardı. Hatta çocukluğunu Türkiye’de geçiren yetişkin çocuklardan emekli olduktan sonra İstanbul’a giden ve yerleşenler var.
Hitler rejiminden korkan Avrupa ülkeleri geçiş vizesi vermeye dahi korkarken, Türkiye bu mültecileri bağrına basmıştır. Türkiye’den ayrılanlar gönüllerinde Türkiye sevgisini birlikte götürmüşler.
Bu nedenle bu kitap Türkiye Cumhuriyeti Berlin Büyükelçiliği ve sivil Kuruluşların birlikte çalışmalarıyla, onların hayatta olan çocuk ve torunlarıyla tarihi anarak, organize olmaları sağlanır ve iki ülke arasında güncel köprü görevi üstlenebilirler.
1959 yılında doğan yazar Rifat Esen, yaşamının geri kalan kısmında, edindiği bilgi birikimi ve deneyimini aynı düşünceler doğrultusunda genç nesillere aktarmaya devam etmeyi amaç ediniyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nin yetiştirdiği bir evlat, öğretmen olarak ben de bu arzusunun gerçekleşmesine destek olmak, yardım etmek ve duyurmak için bu makaleyi yazıyorum.
Devamı gelecek.
Hoşça kalın!
Kaynak ve mutlaka kitaplığınızda bulunması gereken kitap:
Rifat Esen, İkinci Vatan, Genç Cumhuriyet’e sığınanlar 1933-1953, Derin İz Bırakan Mülteci Alman Bilim, Sanat ve Kültür İnsanları, Cumhuriyet’imizin 100. Yılına Armağan, Ekinsanat Yayınevi, Ulus-Ankara, 2023
ISBN: 978-605-73395-8-4