Toplumsal olaylarda belirleyici olan; ekonomik, siyasi ve sosyal değişkenlerdir. Planlanmış bir değişiklik için aynı anda birden fazla değişken denkleme dahil edilir.
Taammüden sermayenin el değiştirmesi tezgâha yatırılınca, değişkenler teker teker devreye sokuldu. Sermayenin el değiştirmesi böyle bir süreci işaret ediyor. Ardışık olarak birden çok değişken denkleme dahil edildi. Bu planlı süreç sonunda hızlı yoksullaşma kaçınılmaz oldu. Bu politika bir siyasi tercihtir. Sınıfsal tercihte, var olan sınıftan çok, yaratılmak istenen sınıf yararlanmıştır.
Kurumların işlemez hale getirilmesi ve mesleklerin değersizleştirilmesi ile değerlerin hızla el değiştirme süreci çakışır. Doktorların, öğretmenlerin, askerlerin, polislerin ve emeği ile geçinmek durumunda olanların toplumsal saygınlıklarını yitirmeleri ile yoksullaşmaları aynı süreçte ortaya çıktı. Kamu kaynakları, küçük bir kesime aktarıldı. Mega projeler vatandaşların yararına değil, onların zararına neden oldu(!) On üç kişinin varlığı, kırk milyonun gelirinden fazla oldu. Nüfusun %1’i ulusal gelirin %99’una sahip olurken; %99’da %1 ile yetinirken yoksullaştı! Yoksulluk insanı yıpratır ve insanlığı köreltir!
Sosyal yaşamda ve planlanmış süreçlerde birden fazla değişken aynı anda veya art arda devreye sokulunca; bir yandan süreç hızlanırken, öte yandan etkisi de artar. Yani hızla sonuca ulaşılır. Hızlı yoksullaşma sürecinin ayrıntıları ileride ortaya çıkacaktır. Güvenceler, korumalar, teşvikler, aflar, muafiyetler…Bunlara ilave olarak yasal ve kurumsal düzenlemeler ile alınması gerekirken alınmayan önlemler. Bütün bunlar bir çöküş, çözülme ve çürüme iklimini yaratmıştır!
Üreticiyi desteklemek yerine ithalat teşvik edilince yerli üretim çökertilmiştir. Tarım ürünleri dışarıdan alınınca, bundan üretenler ve tüketiciler değil aracılar kazanmıştır(!) Bu süreçte üreticiler ve tüketiciler hızla yoksullaşmıştır(!) Süreç yaşanırken, yığınsal işsizlik, düşük ücret, örgütsüzlük ve enflasyon eklenince; yığınsal yıkımlar kaçınılmaz olmuştur. Bireyler varlıklarını sürdürebilmek için eğer var ise, eski birikimlerini elden çıkarmaya mecbur kalmışlardır. Çalışanlar yetersiz gelirlerini alışkanlıklarını değiştirerek harcamak zorunda kalmışlardır. Geçmişin birikimleri ve mevcut ele geçenlere el koymakla yetinmeyenler, bireylerin geleceklerine de el koymuşlardır(!) Borçlu babaların borçları çocuklarına miras kalırken; hiçbir şeyden haberi olmayan ve daha doğmamış çocuklar dünyaya geldiklerinde kendilerini bekleyen borçla karşılaşacaklar.
Çökertilen ve varlıklarına çökülen orta sınıf yaşam sahnesini terk ederken; demokrasi ile tasarruf ve yatırımları da götürmüşler(!)Böylece toplumsal çöküş ve hızlı yoksullaşma kaçınılmaz olmuştur!
Kimsesizlerin kimsesi olan cumhuriyet can çekişirken; yığınlar sahipsiz bırakılmıştır. Çözüm, bu olumsuz süreci geri çevirmek ve bu süreci başlatanlara verilen yetkileri geri almaktır. Cumhuriyete, laikliğe sahip çıkarken, liyakate gereken önemi vermekle sorunun çözümüne katkı sunulabilir.
Dünyada gelir dağılımı ve kaynak paylaşımı açısından dengesiz bir dönem yaşanıyor. Zenginin daha zengin, yoksulun daha da yoksullaştığı bir süreç bu. Bu süreç beklenmedik değişimlere gebe gözüküyor. Milliyetçilik, ülke milliyetçiliğinden uzaklaşırken; inanç ve sermaye milliyetçiliğine dönüştürülmüş tür!