Halk sorunları nasıl algılıyor ve kendince hangi çözümleri öneriyor? Bunun için ASAL Araştırma ile Yöneylem’in eş zamanlı uyguladığı anketlerin bulgularına bakalım:
“ASAL Araştırma Şirketi, Türkiye Siyasi Gündem Temmuz 2023 araştırmasının sonuçlarını açıkladı. 26 ilde 14-25 Temmuz tarihleri arasında 2 bin 520 kişiyle yapılan ankette katılımcılara açık uçlu olarak "Bugün Türkiye'nin en önemli sorunu ne?" ve "Sizce bugün Türkiye'nin sorunlarını hangi parti çözer?" soruları yöneltildi. Buna göre, son dönemde yüksek enflasyon, döviz kurundaki hareketlilik ve zamların yaşandığı 'Türkiye'nin en önemli sorunu' yüzde 68,6 ile "hayat pahalılığı" oldu. İşsizlik 5,2 olurken 'sorun yok' diyenlerin oranı sadece 1,4 olarak gerçekleşti. Bu soruya ‘mülteciler’ yanıtını verenlerin oranı ise 3,5 oranında kaldı.”
Türkiye’nin sorunlarını kim çözer? Sorusuna AKP diyenler yüzde 27,9 ve 'hiçbiri' diyenlerin oranı ise yüzde 26,7 oldu. Yani çözümsüzlükle çözüm kafa kafaya gelirken; CHP diyenler 18,8 olurken, %6 ile İYİ Parti izledi.
Yöneylem Araştırma’nın gerçekleştirdiği ‘Türkiye Siyaset Paneli Ekonomik Krizin Vatandaş Üzerindeki Etkileri’ araştırmasında da çarpıcı sonuçlar çıktı. Yoksullaşan vatandaş en çok hayat standartlarını kaybetmekten korkuyor. Bu oran yüzde 67 oldu.
Krizin vatandaşlar üzerindeki etkisi:
“Şirketin 27-31 Temmuz tarihleri arasında 27 ilde 2 bin 100 kişiyle gerçekleştirdiği görüşmelerden elde edilen verilere göre Türkiye’de vatandaşların büyük çoğunluğu sahip olduğu hayat standartlarını kaybetmekten, asgari ihtiyaçlarını karşılayamamaktan, eğitim alamamaktan ve borçlarını ödeyememekten korkuyor.”
Geleceksiz bir geleceğin yaşama abanması, yığınları tedirgin ediyor ve korkutuyor. Olay, alışılmış yaşamı sürdürememekten kaynaklanıyor. Bu durum sonuç değerlendirmesinde şöyle vurgulanıyor:
“• Halkın yüzde 67'si hayat standardını kaybetmekten korkarken hayat standardını kaybetmekten korkmayanların oranı yüzde 25,6 oldu.
• Yüzde 58,6’sı sağlık harcamalarını karşılayamamaktan korkuyor. Vatandaşların yüzde 34,7’sinin ise bu konuda bir endişesi bulunmuyor.
• Yüzde 62'si asgari ihtiyaçlarını karşılayamamaktan korkarken 29,4’ünün böyle bir korkusu bulunmuyor.
• Katılımcıların yüzde 55'i kendisinin ya da aile bireylerinin eğitim alamamasından endişe ederken yüzde 39,8’inin böyle bir endişesi bulunmuyor.
• Yurttaşların 53,4’ü işini kaybetmekten veya iş bulamamaktan korkarken 40,6’sının bu yönde bir endişesi bulunmuyor.
• Ankete katılanların yüzde 64'ü borçlarını ödeyememekten korkarken 28,3’ünün böyle bir endişesi bulunmuyor.”
Yığınlarda gözüken bu kendi kendine yetememe hali, kelimenin tam anlamıyla yoksullaşmaktır. Yoksullaşma bir erime halidir ki, varlıkları elden çıkararak yoluna devam eder(!) Öncelikle birikimler ve miras kalanlar sonra arsa, araba ve ev… Son olarak elden çıkarılabilecek olan varlık ise kişinin canıdır! Hiç kimsenin böyle bir seçeneksizlikle karşı karşıya kalmasına seyirci kalmamak gerek. Bunun için yaşamın her alanında yaşama hakkını savunmak gerek.
Çeyrek yüzyıl öncesini sadece özlemle anmıyoruz, o günlerde bizlere sağlanan yaşam olanaklarını arıyoruz. O günün olanaklarıyla en az sorunla yaşayanlar, bugün istediklerini almıyorlar. Bu olgu, toplum olarak yoksullaştığımızın kanıtıdır. Bir somut örnek daha var; o günlerde bizlerle birlikte olanların çok küçük bir bölümü, bizlerin uzaktan baktığımız şeyleri, akıl almaz bir savurganlıkla harcıyorlar. O sıradanlar, tükettiklerine bizi de kattılar(!) Yalnız anlamadığım bir şey var; hesapsız kitapsız kazananlar ne hikmetse kazançlarını Amerika, İngiltere, İspanya ve Avrupa’ya aktarıyorlar(!) Onların ülkemizdeki görünür talepleri din, iman iken…Ülke dışında ise, mülk ve para! Arap ülkelerini tercih eden bir tek şeriat özlemcisi yok!
Devlet birtakım vatandaşlarından yana ve bazı vatandaşlarına karşı ise; kesinlikle tarafsız değildir! Birlik ve beraberliği parçalayanlar; eşitsiz paylaşımdan büyük dilimler kapanlardır!
Kendileri için yarattıkları cennetin, ötekilerin cehennemi üzerine kurulduğunu görmek istemiyorlar!...