Gerçeğin Gölgesinde Yaşamak

Gerçek nedir? Gördüğümüz mü, yoksa bize gösterilen mi? Artık yaşadığımız hiçbir an, saf haliyle bize ait değil. Ekranlardan süzülen sahneler, duygularımızın önüne geçiyor. Düşünmekten çok gösteriyoruz; hissetmekten çok filtreliyoruz. Fransız düşünür Jean Baudrillard’a kulak verecek olursak, gerçek çoktan sahneden çekildi — yerini onun gölgeleri, daha açık bir tanımlamayla simülakrlar aldı.

Baudrillard'ın "simülakr"ı, yalnızca bir taklit değil, aslı unutulmuş bir surettir. Reklamlarda, haberlerde, sosyal medyada karşılaştığımız tüm imgeler, gerçeği temsil etmek yerine onu örter. Artık “gerçekmiş gibi” olan şeyler, gerçeğin ta kendisine dönüşüyor — ya da biz öyle sanıyoruz.

Örneğin bir hamburger reklamını anımsayın: taze, buharı üstünde, iştah açıcı... Ama kutuyu açtığınızda solgun, ezilmiş bir nesneyle karşılaşırsınız. Ama ne önemi var ki? Zihniniz çoktan o “ideal görüntüyü” gerçek bellemiştir. Bu, yalnızca pazarlama değil; gerçeğin makyajla yer değiştirmesidir. Estetik harikası, silikonlu dilberlerin "ben güzelim" diyerek ortalıkta gezinmesi gibidir...