Arapçadan Türkçemize giren gaye kelimesinin lügatlerdeki anlamı : “Maksat, bir iş ve teşebbüsün yöneldiği şey, varılacak sonuç; erek, amaç; kastedilen netice” olarak geçer.
Amaçları, gayeleri olan insanlar maksatlarının gerçekleşmesi için çalışmak mecburiyetindedirler. İnsanlar çeşitli dernekler, sivil toplum örgütleri kurarak gayelerinin gerçekleşmesi için bir çatı altında toplanırlar. Kurdukları örgütün çatısı altında gayelerinin gerçekleşmesi için çalışmaya başlarlar. Kendi erekleri için çalışan insanlar hem mutlu olurlar hem de genç ve dinç olarak yaşarlar. Gayesi olan insanlar gayesiz kişilerin arasında mutlu olamazlar. Bununla ilgili olarak Cenap Şehabettin : “Hayatta en zor şey, gayesiz insanlarla birlikte yaşamak mecburiyetinde kalmaktır.” demiştir.
Hayattan zevk alabilmek, bilinçli şekilde yaşayabilmek için kişinin mutlaka bir gayesi olmalıdır. Gayesiz yaşayan bir kişinin hareketsiz yaşayan bitkiden farkı yoktur. Gayelerine sadık olan kişiler mutlaka başarılı olurlar. Gayesi büyük olan insanların kendileri de büyük olurlar. Gayeleri için çalışan insanlar sağlıklı ve cesaretli olurlar.
Çevremizdeki sivil toplum örgütlerinde çalışan kişileri şöyle bir inceleyecek olursak 70-80 yaşlarındaki insanların enerjik, dinamik, hafızaları yerinde, topluma bir şeyler verebilmenin mutluluğu içindedirler. Bunlar ne bir trafik canavarı olurlar ne de bir başkalarına zarar verirler. Buralarda çalışan kimseler trafik kazası yapmazlar, suç işlemezler, cezaevine girmezler; devamlı kendilerinden topluma bir şeyler verirler ve bunun mutluluğunu yaşarlar.
Bir kuşun, bir tavşanın, bir aslanın ve sair hayvanların insanlar gibi gayeleri olamaz. Onlar sadece karınlarını doyurmak için çalışırlar. Gaye sadece akıllı insanlara mahsus bir şeydir. Aslan sadece acıkınca avını avlar ve karnını doyurur. Onun dışında bir sosyal aktivitesi söz konusu değildir.
İnsanlarla hayvanları ayıran en bariz özelliklerden birisi de gaye uğruna çalışabilmektir. İnsan gayesi uğruna kendi varlığını bile feda edebilmektedir.Kainatta düşünebilen tek varlık olan insan bir ot gibi veya robot gibi değil; bir gaye, bir amaç uğruna topluma bir şeyler verebilmek, mutlu olabilmek için çalışmalıdır.
Satırlarımızı Andre Maurois’un şu güzel sözüyle bitirelim.
“ En geç ihtiyarlayan insanlar, yaşamak için bir takım gayeler muhafaza etmiş olanlardır.”
------------------- ŞİİR KÖŞESİ ---------------
SILA-İ RAHİM
Uzağında kalsa da, uzanalım sılaya
Hasretimiz son bulsun, vakit zaman dolmadan
Çok zor olmasa gerek, sarılalım anaya
Duasını alalım, ölüm bizi bulmadan.
Unutmayın sılayı, hasretlik büyümesin
Gözleri yollarında, hiç kimsem yok demesin
Özlem dolu günlere, yel tersinden esmesin
Yaz bahar aylarında, karakışlar olmadan.
Atamızdan yadigâr, anne ile babamız
Menfaatsiz severler, candan bizi bacımız
Kardeş dediğin kimdir! Onlardır baş tacımız
Zamanında derelim, çiçekleri solmadan.
Altın kafeste bülbül, vatan diye ötüyor
Gözlerinle görürsen, bacaları tütüyor
Çok geçmiyor aradan, kara toprak yutuyor
Azrail kapımıza, gelip canı almadan.
Sılayı rahim bizim, sorgusuz vazifemiz
Bundan çok razı gelir, peygamber efendimiz
Rahmanlara erelim, çıkmadan nefesimiz
Dünya gözüyle görsek, kıyamete kalmadan.
Selamı gönderelim, hayat bulsun dilimiz
Sevenlerden olalım, çalsın gönül telimiz
Hayırlara ulaşsın, elden verdiklerimiz
Feleğin pençesinde, saçımızı yolmadan.
Ziyaret borcumuzdur, dost, hısım, akrabayı
Anneanne, dedeyi, teyzemiz, amca, dayı
Güner, unutma! Yeğen, kuzen ile halayı
Ölüm denilen gerçek, adresini sormadan.
Güner TEKİN- KARS
--------------------------------------------------
YOĞUN İSTEK ÜZERİNE
Estergon önünde bir nâra atsam
Peşim sıra gelir misin be Nilgün?
Koynundan içeri bir fare atsam
Neler olur bilir misin be Nilgün?
Derdin gamın zirvesine çıkarım,
Şıpır şıpır burnumdan su dökerim,
Bir nezlem var, yirmi yıldır çekerim;
Çaresini bulur musun be Nilgün?
Gülücüklerini saydırır mısın?
Yedi düvele baş eğdirir misin?
Dilini burnuna değdirir misin?
Enteresan olur musun be Nilgün?
Diplomayı cebimize koyalım,
Her birimiz bir diyara tüyelim.
Yıllar sonra karşılaştık diyelim
Selâmımı alır mısın be Nilgün?
Ne yamansın ben bilirim çok işte,
Kıymetini başka bilen yok işte;
Parmakların boş duruyor, bak işte;
Kınalansan ölür müsün be Nilgün?
Talihimi karartmaya hız verdim;
Düşmanın eline büyük koz verdim;
Gidersen de darılamam, söz verdim;
Biraz daha kalır mısın be Nilgün?
Levent TOPLUDAL – NAZİLLİ
------------------------------------------------
BANA ULAŞAMAZSAN
Bana ulaşamazsan korkma
Eserlerime ulaşacaksın.
Yazdığım rüyalara, yorduğum rüyalara
Hayalimi süsleyen kahramanlara ulaşacaksın.
Ve göreceksin
Asırlar ötesinden
Kollarımız kavuşacak birbirine
Bana ulaşamazsan mısralarıma ulaş.
Duygularımız karışsın birbirine.
Bana ulaşamazsan dertlenme
Mezarına ulaşacaksın
Çürüyen bedenime, dağılan kemiklerime
Toprağımı süsleyen güllere ulaşacaksın.
Ve göreceksin
Asırlar ötesinden
Ruhlarımız kavuşacak birbirine.
Bana ulaşamazsan aşkıma ulaş
Sevdalarımız karışsın birbirine.
Bana ulaşamazsan üzülme
Dualarıma ulaşacaksın.
Yudumladığım suya, kokladığım havaya
Secdelerimi süsleyen
Gözyaşlarıma ulaşacaksın.
Ve göreceksin
Asırlar ötesinden
Dileklerimiz kavuşacak birbirine.
Bana ulaşamazsan kendine ulaş
Kalplerimiz karışsın birbirine.
Bekir AYGÜL – AYDIN