KÜLTÜR SANAT

Felsefecilerden, Didim'e Thales Heykeli Talebi

Didim Felsefe Gönüllüleri Topluluğu basın ile buluşma ve dayanışma toplantısı düzenleyerek, grubun amaçlarından bahsederek yöneticilerini tanıttı.

Didim Felsefe Gönüllüleri Topluluğu toplantıda yaptığı basın açıklamasında, Didim’de yaşayan felsefeye ilgi duyan herkesi katkı sunmaya davet etti.
Didim Dersimliler Derneği’nde yapılan toplantıda topluluk üyesi Ali Gezer tarafından yapılan açıklamada ” Didim sınırları içinde kalan Miletos Kent'i dünyanın her tarafında bilinmektedir. Onun bilinmesinin nedeni felsefenin bu kentte başlatılmış olmasıdır. Bu kentin ilk ve önemli filozofu Thales' tir. Thales felsefenin kurucusudur.
Bugün Didim topraklarında topluma açık felsefe faaliyeti neredeyse yok gibidir. Didim'de yaşayanlar, Didim'in kurumları Thales'i unutmuş gibidir. Didim Felsefe Gönüllüleri Topluluğu topluma açık felsefi etkinlikler yapmak, başta Thales olmak üzere Miletos'lu filozofların bilinir kılınmasını sağlamak için kurulmuştur.
Bu amaçla, sizlerin aracılığıyla iki çağrı yapmak istiyoruz.
İlk olarak Didim Belediyesi'ne kentin bir caddesine, gençlik veya kültür merkezine Thales in adını vermesi, kente bir Thales Heykeli dikmesi çağrısında bulunuyoruz.
İkinci olarak Didim'de yaşayan felsefeye ilgi duyan insanlarımızı, Didim Felsefe Gönüllüleri Topluluğu ile irtibat kurmaya çağırıyoruz.” İfadeleri yer aldı.
Toplantıya katılan gazetecilerin fikir ve önerilerini dinleyen topluluk, değerlendireceklerini ifade etti.
Thales ve Milet Felsefe Okulu: Mitostan Logosa Geçiş
Didim Felsefe Topluluğu üyesi Suna Bağ ise yaptığı açıklamada; “İnsanlık tarihinde ilk medeniyetler olan Mezopotamya, Mısır, Yunan, Hint, Çin ve İran Medeniyetlerinde evrenin varoluşu ve hayatın anlamı gibi problemler çoğunlukla mitolojik hikayeler veya bazı mistik öğelerle açıklanmıştır. Bu uygarlıklarda aynı zamanda kimi zaman inançlar nedeniyle, kimi zaman ise yaşamsal ihtiyaçlar nedeniyle bazı bilimlerin ortaya çıkıp geliştiğini de görüyoruz. Örneğin Mısır uygarlığındaki ahiret inancı, mumyalamaya, bu da tıp biliminin gelişmesine neden olmuştur. Yine Tanrı –Kral olarak kabul edilen Firavunlar için  anıt mezar olarak yapılan piramitlerin yapılış süreci  hem Geometri hem Matematik bilimlerinin gelişmesine katkı sağlamıştır. Mezopotamya uygarlığındaki Ziggurat adı verilen tapınaklar  aynı zamanda gözlem evi olarak kullanılarak gökyüzündeki yıldızların, ayın ve güneşin hareketleri  incelenmiş ve Astronomi biliminin gelişmesine katkı sağlamıştır. İnançlar, bilimlerin yanısıra sanatın gelişmesine de büyük katkı sağlamıştır. Müzik, heykel, mimari, resim, tiyatro, şiir, destan ve masallar şimdi bizlerin hayranlıkla incelediği eserler olarak ortaya çıkmıştır. İlk Medeniyetlerde yazının kullanılması ( Mısırlıların hiyeroglif yazısı, Sümerlilerin çivi yazısı) sayesinde  bilginin paylaşılması aktarılması daha kolay olmuştur. Toplumlar arası ticari faaliyetler ise etkileşimi hızlandırmıştır.
Yani ilk Medeniyetlerde evren bu şekilde mitolojik öğelerle açıklanmakta hayat inançlar etrafında kurgulanmaktadır. Bununla birlikte inançların veya zorunlu ihtiyaçların gerektirmesi nedeniyle  bilimlerin gelişmeye başladığını,  sanatların doğduğunu  ve yazı sayesinde bilginin toplumdan topluma ve nesilden nesile  aktarıldığını  görüyoruz. 
Peki insanlık varlığı evreni hayatın anlamını ilk olarak ne zaman mitolojiyle, inançlarla değil de  sadece akıl ile açıklamaya çalışmıştır? Bu sorunun cevabı bizi Miletli Thales’e götürüyor.  Thales tarihte insanlık yıldızının parladığı ender anlardan birini temsil eder. Onunla bir eşiğin aşıldığını mitostan logosa (akıla) geçildiğini, onun bir nevi ‘ Antikçağ Aydınlanması’nı temsil ettiğini söyleyebiliriz.  Bu nedenle de Miletli Thales, dünya  Felsefe tarihinin ilk filozofu olarak kabul edilir. 
Milet şehri  MÖ. 10. yy’da Dor istilası nedeniyle Yunanistan’dan  kaçan Akalar tarafından  Batı Anadolu’nun  Aydın ve İzmir bölgelerinde kurulan 12 İyonya şehir devletinden  biridir ve Milet şehri, bu şehir devletlerinin  kültür ve uygarlık merkezi  konumundadır. Bu devletler Doğrudan Demokrasi ile halk tarafından yönetilmektedir. Demokrasi nedeniyle özgür düşünce hakimdir. Her Site kendi içinde kendi kararlarını alabilmektedir. Kölelik sistemi vardır, köleler zorunlu işleri yaparak soylu olan vatandaşlara bilim, sanat, felsefe üzerine tartışabilecekleri bir boş zaman imkanı yaratmışlardır. Deniz ticareti ile uğraşmaları nedeniyle diğer uygarlıklardaki bilgi birikiminden haberdar olabilmişlerdir. Ekonomik olarak da yeterli bir refah seviyesine ulaşabilmişlerdir. 
MÖ 625-545 yılları arasında bugünki  Aydın ili Didim ilçesinde bulunan Milet antik kentinde yaşamış olan Thales kurduğu Milet felsefe okulunda  doğayı, doğadaki farklı türden varlıkları incelemiş,  tüm varlıkların ilk olarak nasıl meydana geldiğini sorgulamıştır. Thales bu soruları cevaplarken döneminin mitolojik açıklamalarına başvurmamış. Bu soruları sadece doğayı inceleyerek ve doğa üzerine akıl yürüterek cevaplamaya çalışmıştır. Thales’e göre tüm varlıkların temelinde bir ilk madde vardır. Ona göre hiçlikten hiçbir şey meydana gelmez.  O halde varlıkların temelinde, kendisi meydana gelmemiş ve yok olmayacak olan bir ilk madde, ilk neden  olmalıdır. Thales bu ilk maddeye Arkhe adını vermiş. Arkhe  tüm diğer varlıkların kendisinden türediği ana maddedir. Thales’e göre Arkhe ‘Su’dur. Su hem katı, hem sıvı, hem de gaz halde bulunabilmesi nedeniyle maddenin farklı hallerini barındırmaktadır. Su yeterince  yoğunlaşarak katı maddelere,  buharlaşarak da havaya dönüşür. Hava ise ateşi oluşturur.  Tüm canlılar için su yaşamsaldır.  Su, içinde yaratıcı bir güç barındırır. Thales’e göre  herşey canlıdır ve herşey yaratıcı gücü taşıyan su ile doludur. (Hylozoizm: Canlı madde anlayışı)  Dünyayı ise dev bir okyanusta yüzen  bir kara parçası  olarak kurgulamıştır.
Thales Matematik, Geometri ve Astronomiyle de ilgilenmiş. MÖ 585 yılındaki Güneş tutulmasını önceden hesaplayıp haber vermiştir. Ticaret ile uğraştığı, Mısır dahil pek çok yere  yolculuk yaptığı söyleniyor. Mısır geometrisini  öğrenmiş kendisi de Thales Teoremi olarak bildiğimiz kuramı geliştirmiştir. Eski Yunanın Yedi Bilge’si nden ilkidir. Aristotelesin anlattığına göre zeytinin bol çıkacağı yılı tahmin edip izlediği strateji sayesinde kazanç elde ederek istediği zaman iyi bir iş adamı da olabileceğini göstermiştir. Mısırda piramitlerin boyunu, bir cismin boyu ile gölgesinin boyunun eşit olduğu anda, piramidin gölge uzunluğunun boyunu ölçerek hesaplamıştır.
Milet Felsefe Okulunda Thalesin ardından öğrencisi Anaksimandros etkili olmuştur.  ‘Peri Physeos’ (Doğa Üzerine ) adlı bir yapıtı vardır. Anaksimandros’un Güneş saatini bulduğu ve dünyadaki ilk haritayı da çizdiği söylenir. Aynı zamanda tüm canlıların  ilk olarak balığa benzer bir türden evrimleştiğini  zamanla karaya çıkıp farklı cinslere ayrıştığını iddia etmiş yani Evrim fikrini ilk kez ortaya atmıştır. Anaksimandros Arkhe konusunda hocası Thales’e katılmaz ona göre su sonlu ve sınırlı bir varlıktır. Sonsuz sayıdaki varlık çeşitliliğini açıklayamaz.  Anaksimandros’a göre Arkhe   Apeiron’dur, yani  sonsuz, sınırsız ve belirsiz olan bir ilk maddedir. Anaksimandros böylece Thales’te somut halde olan Arkheyi soyut hale getirmiştir. Anaksimandros’un  Apeironu daha sonra Tanrı kavramı olarak da yorumlanacaktır. 
Anaksimenes  Anaksimandros’un öğrencisi ve Milet felsefe okulunun üçüncü düşünürüdür. Anaksimenes’e göre Arkhe hava’dır. Ona göre bedenimizi bir nefes olan hava ayakta tutar, evreni de atmosfer gibi sarıp sarmalayan ve oluşmasına sebep olan  ilk madde havadır. Hava canlı ve canlandıran şeydir.
Milet Felsefe Okulu dünya çapında önemli bir kültürel mirastır. Mitostan logosa  geçilmesi nedeniyle düşünce tarihinde özel bir kırılma noktasını temsil eder. Didime özgü olup dünya çapında ünlü olan bu kültürel değerimize onu tanıyarak tanıtarak aynı zamanda felsefeye ilgi duyarak, felsefi problemleri düşünüp, tartışarak, sorgulayarak sahip çıkmalıyız. Tabi sembolik olarak da  ilçemize bir  Thales heykeli yapılması, adının bir  kültür merkezine  veya şehrin ana caddelerinden birine verilmesi, her sene adına ulusal veya uluslar arası bir sempozyum  düzenlenmesi gibi farklı fikirlerin değerlendirilmesi  kültür turizmi bakımından da önemli ve gereklidir.” dedi.

HABER: ELİF DİKBAŞ