AYDIN

Emek ve Demokrasi bileşenlerinden, 16 Eylül mitingine davet

Didim Emek ve Demokrasi platformu bileşenleri, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü binası önünde basın açıklaması yaparak, 16 Eylül’de İzmir Gündoğdu Meydanı’nda yapılacak olan mitinge tüm Didimlileri davet etti.

Platform bileşenleri, “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES)” projesinin iptal edilmesi talebiyle 16 Eylül’de İzmir Gündoğdu Meydanı’nda yapılacak olan miting için basın açıklaması yaparak, tüm Didimlileri mitinge davet etti.

İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü binası önünde gerçekleşen basın açıklamasını platform adına Eğitim Sen Didim Baştemsilcisi Belkıs Kahraman yaptı. Kahraman açıklamasında 12 Eylül 1980 darbesinin yıl dönümü hatırlatarak, Türkiye demokrasi tarihine kara leke olarak geçen 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 43 yıl geçmesine rağmen laik eğitime vurulan darbe etkisini günbegün arttırarak devam ettiğini belirtti. Kahraman, “Ve bugün 2023 günümüz Türkiye’sinde biz hala laik yaşamı, laik eğitimi ve eşit yurttaşlığı savunmak için alanlardayız.” dedi.

LAİK EĞİTİMİ VE LAİK YAŞAM TARZINI HEDEF ALANDI

Son yıllarda, Millî Eğitim Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı, dini vakıf ve dernekler arasında çok sayıda iş birliği protokolü imzalandığını ifade eden Kahraman, “Bu ortak projeler üzerinden eğitimi dinselleşme süreci hızlandırılmış, doğrudan laik eğitimi ve laik yaşam tarzını hedef alan uygulamalar hayata geçirilmiştir. Millî Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı iş birliğinde yürütülmekte olan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” (ÇEDES) projesi kapsamında bir süredir ülke çapında toplantılar yapılmakta ve çeşitli kararlar alınmaktadır. ÇEDES projesinin amacı “Öğrencilerimizin millî, manevi, ahlaki, insani ve kültürel değerlerimizi benimseyen, koruyan, geliştiren ve kendi yaşantılarında inşa eden fertler olmalarına, çağın ve geleceğin becerileriyle donanmış, bu donanımı insanlık hayrına sarf edebilen, bilime sevdalı, kültüre meraklı ve duyarlı, aklıselim, kalbi selim ve zevki selim sahibi, bedensel ve sosyal bakımdan dengeli bireyler olarak yetişmelerine katkı sağlamak” olarak ifade edilmektedir. Dini ve manevi değerleri merkeze alan ÇEDES projesi, etkin bileşeni din referanslı kurumlar olması nedeniyle laik-bilimsel eğitim anlayışına ve eğitim bilimlerine aykırı bir çerçevede hazırlanmış ve uygulanmaya başlanmıştır.

Türkiye’de siyasi iktidar eliyle eğitimin ve toplumsal yaşamın dini kurallara göre biçimlendirilmesine yönelik uygulamalar, eğitimin bütün kademelerinde ve toplumsal yaşamın her alanında etkilerini arttırarak sürdürüyor. Eğitim alanının müfredat ve programlarını belirlemekle sorumlu Talim Terbiye Kurulu, okulların açılmasına çok kısa bir süre kala ders seçimi ve dağılımında değişiklikler yaptı. 29 Ağustos’ta yayınlanan Tebliğler Dergisi'yle, bir önceki dönem içerisinde planlanması gereken konularda, eğitim alanını geliştirmekle sorumlu olması gereken Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitimin bilimsellik gibi temel ilkelerine aykırı, pedagojik olmayan ve zaten bir kaos içerisindeki eğitim emekçilerine yeni sorunlar yaratan değişiklikler getirdiğini görmekteyiz.

ZORUNLU DİN DERSLERİNİN MÜFREDATTA AĞIRLIĞI ARTTIRILMIŞ

Müfredatta yapılan değişiklikle üç başlıklı seçmeli ders gruplarından biri ‘din, ahlak ve değer’ ve bu üç başlığın alt derslerinden birer ders seçmek 6, 7, 8, 9 ve 10. sınıflarda zorunlu hale getirilmiş. Dini derslerden birinin 2’şer saat olmak üzere zorunlu seçtirilmesiyle zorunlu din derslerinin müfredatta ağırlığı arttırılmış, iki katına çıkartılmıştır. Din derslerinin okullarda bir zorunluluk ve yanında zorunlu seçimli ders olması başlı başına sorunken, bu artış tamamen bir dayatmadır. Birçok pedagojik çalışma ile din derslerinin, somut ilişkileriyle kendini ve çevresini tanıma, anlamlandırma evresindeki çocukların gelişiminde olumsuz etkileri açıklanmıştır. Pratikte gördüğümüz gibi tek bir din ve mezhep üzerinden derslerin işlenişi kapsayıcı eğitim anlayışından uzak olup, farklı din ve mezheplerden gelen öğrenciler için kaygı ve dışlanma hissi yaratmaktadır. Bu durum da akademik başarının düşmesinden erken okul terkine kadar kısa ve uzun dönemli birçok sonuca sebep olabilmektedir.

Ortaokulları kapsayan bir başka değişiklik ile de daha önce ‘matematik uygulamaları’ ve ‘bilim uygulamaları’ olarak yer alan iki ayrı seçmeli ders birleştirilmiş, böylece her iki alan için kısıtlama yapılmıştır. Aynı zamanda daha önceden bu dersleri 6,7 ve 8. sınıf öğrencileri seçebilirken, birleştirilmiş yeni halinde bu dersler sadece 6 ve 7. sınıflara açılmıştır. Fen ve bilim alanlarına ilginin, merakın ve ihtiyacın yoğun olduğu yaştaki 8. sınıf öğrencileri için bu seçenek kaldırılmıştır.

YABANCI DİL DERSLERİNİN ZORUNLU DERS OLMAKTAN ÇIKARILDI

Dikkat çeken önemli bir diğer değişiklik ise bazı liselerdeki ikinci yabancı dil derslerinin zorunlu ders olmaktan çıkarılmış olmasıdır. Dil öğrenmek sadece pratik yaşamda iletişim kurmak için değil, beyin yapısını değiştirdiği için de önemlidir. Dil öğrenilirken beynin her iki kısmı aktif olarak çalıştığı için beyin kasları gelişir ve daha iyi odaklanmayı, yaratıcı olmayı ve analitik düşünmeyi sağlar. Olması gereken yeni dillerin öğreniminin yaygın olarak müfredata girmesi ve erken yaşlarda başlatılmasıdır.

TARİKAT VE CEMAATLER OKULLARA SOKULDU

Bilimsel anlayıştan uzak bir şekilde ve apar topar bu değişikliklerin yapıldığı bu dönemde yeni Milli Eğitim Bakanı’nın, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı olduğu dönemdeki bazı uygulamalarını hatırlarsak bizi nelerin beklediğini daha iyi görebiliriz. Örneğin öğrenci ve veliler tarafından öğretmenin değerlendirildiği Öğretmen Performans Sistemi o dönem uygulandı ve sonradan kaldırıldı. Öğrenci başına destek verilerek kamu bütçesi özel okullara aktarıldı. İki gün protesto eylemi yaptığı için gözaltına alınan özel okul öğretmenleri asgari ücrete mahkûm edildi. Yine o dönem okullar nitelikli-niteliksiz diye ayrılarak atamaları doğrudan bakanlığa bağlı, yine bakanlık tarafından belirlenen okullar proje okuluna dönüştürüldü. Tarikat ve cemaatlerin arka bahçesi vakıf ve derneklerle yapılan protokollerin sayısında patlama yaşandı ve 2017’de Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği değiştirilerek Ensar Vakfı, TÜRGEV, TÜGVA, İlim Yayma Cemiyeti gibi yapılar yarışma organizasyonları ile okullara sokuldu.

Bunun yansımasını Didim’de biz de yaşadık. Geçen sene Barbaros Hayrettin Paşa Anadolu Lisesi’nde tek bir öğretmen ve tek bir öğrenci isteğiyle okula imam ataması yapılmaya çalışıldı. “Cuma namazının okulda eda edilmesi” ilgili girişimde bulunulmuş; talebin yerine getirilmesi için bütün şartlar önceden oluşturulmuştur. Okulda müftü tarafından önce saha araştırması yapılmış, akabinde okuldaki spor salonu atıl hale dönüştürülüp sonrasında mescid olarak kullanılmaya başlanmıştır. Ve böylece okula imam görevlendirilmesi için gerekli bütün altyapı çalışmaları yapılmış olup yazışmalar başlatılmıştı ki verdiğimiz tepkiler üzerine geri adım atılmıştır.

ETKİNLİKLER LAİKLİK İLKESİNE KARŞIDIR

Ve geldiğimiz bu noktada, 2023’te kılavuzu yayınlanan Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet Başkanlığı ve Çevre ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı arasında imzalanan ÇEDES protokolü eğitime dair her şeyde sorumluluğu ve yükümlülüğü bulunan MEB’in eğitimi taşeronlaştırma örneklerindendir. Okullarda sosyal etkinlikler aracılığıyla öğretmenlik yetkinliği olmayan Diyanet görevlilerinin ‘manevi danışman’ adıyla eğitim alanına sokulması, rehber öğretmenlerin görevine ve öğrenci ile arasındaki alana müdahaledir. Kılavuzda yer alan faaliyet örneklerinden camide zekâ oyunları düzenleme gibi birçok dini günleri kapsayan etkinlikler laiklik ilkesine karşıdır.

Bilimsel, laik, eşit ve erişilebilir eğitim anlayışından uzak sistemler yıkıcıdır ve aslında işlemeyen sistemlerdir. Belirli bir kesimin veya kişinin faydası veya imtiyazları üzerine kurulu olmakla birlikte liberalliğe münhasır sistemlerdir. Neoliberal ekonomiden güç alarak, sermaye sahiplerine güç ve kaynak aktararak yapılmak istenen kamusal insanın yok oluşudur; eşitliğin, bilimsel ve analitik düşünmenin, sorumluluğun ve özgürlüğün, adaletin yok olması ve de yoksulluğun derinleşerek devam etmesi demektir.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in, kız çocuklarının eğitime erişememelerinin sebebini siyasi iktidarın üstüne düşen yükümlülükleri yerine getirmemesine değil, velilerin çocuklarını erkeklerle aynı okula göndermek istememelerine bağlaması, “Gerekirse kız okullarını da açabilmeliyiz.” diyerek karma eğitimi hedef alması, siyasi iktidarın Talibanvari gerici zihniyetinin bir yansımasıdır!

Siyasi iktidarın seçimden önce kurduğu gerici ittifaklarla toplumu siyasal İslam temelinde yeniden inşa etme politikası, seçimden hemen sonra Milli Eğitim Bakanı tarafından uygulanmaya konmak istenmektedir. Milli Eğitim Bakanı, cumhuriyet değerlerini, laikliği ve demokrasiyi hedef alırken Anayasayı ve uygulamakla yükümlü olduğu mevzuatı yok saymakta, eşitlik ilkesini çiğnemektedir.

Kendi dünya görüşüne göre toplumu dönüştürmek isteyenler, amaçlarına eğitim sistemini değiştirmekle ulaşabileceklerini çok iyi bilmektedir. Haliyle siyasi iktidar ve Milli Eğitim Bakanı, haremlik selamlık bir eğitim sistemini topluma dayatarak tek tip toplum yaratma arzusunu yaşama geçirmeye çalışmaktadır.

Belirtmek isteriz ki bu açıkça anayasal bir suçtur! Siyasi iktidar ve Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin belli ki güç sarhoşluğu içerisindedir. Ebeveyn haklarını kendi amaçları için kutsarken çocuk haklarını bir kenara itebilme cüretini kendilerinde görebilenlerin karma eğitim düşmanlığı yeni değildir. Yandaş sendikalarıyla, ittifak içerisinde oldukları dini tarikat ve cemaatlerle önce çocuklarımız, sonrasında da toplumsal yaşamın her alanı dinselleştirme politikalarının hedefindedir.” dedi.

MİTİNGE DAVET!

Kahraman açıklamasının sonunda 16 Eylül’de İzmir Gündoğdu Meydanı’nda yapılacak olan mitinge tüm Didimlileri davet ederek, “Siyasi iktidarın yıllardır savunduğumuz taleplerimizi yok sayan dayatmacı anlayışına karşı en güçlü ve etkili yanıtı vermek için, iktidarın baskılarına, ayrımcı uygulamalarına maruz kalanları, kendilerinin ve çocuklarının geleceğinden endişe edenleri, bütün emek ve demokrasi güçlerini, 16 Eylül 2023’te yapacağımız İzmir mitingine talepleriyle katılmaya ve güç vermeye davet ediyoruz. Laiklikten, demokrasiden, özgürlüklerden ve eşit yurttaşlıktan yana olan tüm kurumları 'Laik Eğitim, Laik Yaşam, Eşit Yurttaşlık Mitingi'ne güçlü biçimde katılmaya davet ediyoruz. Tüm kadınların ve gençlerin, eğitim ve bilim emekçilerinin, laiklik konusunda duyarlı tüm yurttaşlarımızın, velilerin katılımını bekliyoruz.” dedi.

HABER: ELİF DİKBAŞ