DEVLET KRİZİ.

Yönetmesi gerekenlerin yönetemediği, yönetilenlerin hoşnut olmadığı bir olumsuz durumdan söz ediyoruz. Yönetmek; anayasa, yasalar, kurum ve kurallar, yönetmelikler, teamüller ve gelenekler dikkate alınarak yapılan iş ve işlemlerdir. Olmakta olan ve olması gerekenler, istenen ve beklenenlerdir. Burada haklar, yükümlülükler, ödevler ve sorumluluklar söz konusudur. Bütün bunlar bir toplumsal sözleşme ile güvenceye bağlanmıştır. Yurttaşlar görev ve sorumluluklarını yerine getirirken; yönetenler de görev ve sorumluluklarını yerine getirmek zorundadır.

Vatandaşların beklentileri; sağlıklı, sorunsuz, üretken ve yararlı olabilecekleri ortamların yaratılması; barınma, beslenme ve korunma güvencelerinin insanlık onuruna yaraşır bir biçimde yaşama geçirilmesidir. Hak ve yetkiler açısından eşitlik, adil paylaşım ve özgür iradi katılımın; hukukun üstünlüğü temelinde, yasal ve kurumsal güvencelere kavuşturulmasıdır.

“Ülkeyi çok yönlü çökerten bir süreç izliyoruz. Üstelik iktidarın yönettiği sistemi ele geçirerek diplomalar vb. dağıtan bir çetenin de adeta devlete ortak olduğunu görüyoruz. Bu yeni değil, tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının gizli kalması gereken her türlü bilgilerinin çalındığını veya satıldığını, bakanları bile itiraf etmek zorunda kaldı. E-imzaların kopyalandığı ve onlarla işlem yapıldığı iddiası bile şüpheli, acaba öyle mi yoksa içeriden birtakım işbirlikçilerle mi bu işler kotarılıyor, bilmiyoruz. Yüz binlerce doların döndüğü bir sektör, paralar çok ortaklı paylaşılıyor olabilir. (05.08.2025 ORHAN BURSALI. CUMHURİYET)”

BİRGÜN Gazetesinden Timur SOYKAN şunu aktarıyor: “Özetle; 29 yaşındaki ortaokul mezunu torbacı, akademiyi, eğitim sistemini ele geçirmiş. Kendisini de e-imza ile sisteme sızarak lise mezunu yapmış. İddianamedeki tespite göre; Milli Eğitim Bakanlığı Daire Başkanı Ahmet Sarı adına çıkarılan e-imza ile Milli Eğitim Bakanlığı, Eski Mezun Öğrenci Bilgileri Ekleme ekranına erişim sağlandı ve Mıhyeddin Yakışır’ın kimlik bilgileri usulsüz olarak Anafartalar Anadolu Lisesi’nden mezun olmuş gibi eklendi. Diploma numarası aslında başka bir öğrenciye aitti.

Elbette Mıhyeddin Yakışır, bunları tek başına yapmadı. O çetenin içindeki küçük halkalardan biriydi. İddianameye göre çeteyi Ziya Kadiroğlu ve ‘Alex’ lakabıyla anılan Gökay Celal Gülen yönetiyordu. Ankara Ulus’ta Zeynep Karacan’a ait ve dışarıdan bir eğitim kurumu olarak görünen TUZEM Akademi isimli yeri kullanıyorlardı. Alt katta sahte kimlik yapmak için makinelerini yerleştirmişlerdi. Ofisten ise çeteyi yönetiyorlardı.”

Mustafa Mutlu Korkusuz Gazetesindeki “AZ BİLE” başlıklı yazısında sahte diploma konusuna değiniyor. 400 adet sahte diplomalı akademisyen olduğu iddia ediliyor(!)

“Doktor olmayan “hasta”lar, hasta bakıyor.

Kendileri avukata muhtaç sahte avukatlar, sanık savunuyor!

Kim bilir; belki de aralarında “başsavcı” bile vardır...”

Birgün kolektifi liyakat temelli olumsuzlukları sıralıyor: LGS skandalı, liyakatsiz atamalar, yargıda rüşvet krizi, orman yangınları, asker ölümleri ve yenidoğan çetesi… “Türkiye’de, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç elde ettikleri belirlenen ‘yenidoğan çetesi’ skandalı da rejimin sağlık sistemindeki çöküşünü ortaya çıkardı. Skandalda adı geçen çete üyelerinin yargılanmasına başlansa da olayların arka planı irdelenmedi. Skandalın araştırılması ve sağlık sistemindeki denetimlerin güçlendirilmesi için TBMM’ye genel görüşme önerisi ise AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.”

Yaşamın her alanında kendini hissettiren olumsuzluklar, yozlaşma, çürüme ve bozulma var ise; lafı evirip çevirmeden gerçeği söylemek gerekir, bir devlet krizi yaşanmaktadır. Bu bir beka sorunudur. Ülkesini milletini seven, hukukun üstünlüğüne inanan tüm bireyler bu sorunun tarafı olduklarını görmelidirler. Birlikten, beraberlikten; hak, hukuk ve adaletten söz edebilen yurtsever, yurtlarına sahip çıkmalıdırlar.