DEVLET AKLI…

Sönmede gülümsemeler solan güllerle.
Batan güneş ayırdında değil acımasızlığın.
Yürek kopmaları acı taşıyamaz kahrından…
Sığ sularda kıvranarak boğulur engin deniz!

Ülke için nitelikli insan, yabancılar için niteliksizler tercih nedenidir. Bir ülkede yurtseverler
bir biçimde yönetimden dışlanınca, meydan ezik yeteneksizlere kalır. Vasatlardan oluşan
iktidarlar sadece kendi yandaşlarına değil, muhaliflerin beceriksizliğine güvenir. Çünkü
kendi yandaşlarının gücü onu iktidara taşımaya yetmez. Yeteneksiz ve beceriksiz
muhalefetin hataları ve yapması gerekirken yapmadıkları iktidarın hanesine yazılır. Bu gibi
yapılarda muhalefet partileri toplumsal muhalefete önderlik etmesi gerekirken, toplumun
gerisinde kalır. Ülke ayakta iken, muhalefet partileri oturmamaları gerektiğini göremez(!)
Halkın kahir ekseriyetini oluşturan işçiler, memurlar, emekliler, öğrenciler ve küçük esnaf
ayakta iken iktidar tedirgin olmasına karşın; muhalefetin vurdumduymazlığını görünce
rahatlar.
Gördüklerimizden çok göremediklerimiz var…
Kurgucular düzenlemiş tüm yaşadıklarımızı!
Unutmayın ey çoğunluğun bakar körleri…
Kahramanlarımız bizim kadar masum değil!..

Devlet olmak, ortak aklı oluşturma ve kullanma olanağına kavuşmak demektir. Ortak akıl,
oluşturulan devlet çatısı altında bir araya gelenlerin oluşturduğu akıl demektir. Bu akıl
öncelikle katılımcılarının çıkarlarını yani, kamunun çıkarlarını savunur. Kamu, devletin
bedenini oluşturan bireylerden oluşur. Bu nedenle devlet kurumsal yapılar bütünüdür.
Kurumlar devletin omurgasını oluşturur. Kurumları işlemez hale getirilen devlet felç olur!
Hastalıklı bir devletin sağlıklı aklı olamaz(!) Devleti bir biçimde ele geçirip onu istediği yere
sürükleyen bir parti ortak aklı temsil edemez! Parti devletinin ikinci ve üçüncü adamları
yok ise ve sadece bir kişi söz sahibi ise, milli iradeden söz edilemez(!) Devlet aklı milli
iradedir ki, bu nedenle ortak akıldır. Demokratik bir ortak akıl yönetime doğrudan veya
temsilciler aracılığı ile dolaylı katılımla sağlanır. Ortak akıl, ortak çıkarların gereğidir. Ortak
çıkar, ülke varlıklarıyla ilişkilenme biçimidir. Yani ülke varlıkları ve değerlerinin sahipliği
ortak aklın kapsamındadır. Bu sahiplik bağı bir biçimde kopartıldığında, öncelikle ortak
aklın alanı ve kapsamı daralır! Bunun sonucunda adaletsiz ve eşitsiz paylaşımlar görünür
hale gelir. Yönetimde tekelleşme ile başlayan süreç eşit olmayan ve hukukla
bağdaşmayan yapıların ortaya çıkmasına neden olur. Bu istemsiz süreç, demokratiklikten
uzaklaşma ile sonuçlanır. Sonuçta adil paylaşım olmaz, demokratiklik olmaz, laiklik olmaz
ve liyakat olmaz. Böyle bir durumda da ortak akıldan söz edilemez! Hiç kuşkusuz, milli
iradede sakatlanmış olur ya da olmaz(!) Adil olmayan paylaşım nedeniyle varlıklar
azınlıkların eline geçince, ortak akılda azınlık aklına evrilir!
Kan kaybediyor insanlık görüyor musun?
Yok ediyor kazananlar, sırtından kazandıklarını!O kadar çok ki, bilmeden kaybedenler…
Kayıplar sürdükçe kazanıyor yaşamı katledenler!...
Devleti tanımlarken, devlet oluşumuna katılanların, özgür iradi katılımcılar olduğu
vurgulanır. Bu yapıldığında ortak aklın çatısı çatılmış olur. Eşitlik, güvenirlik ve dayanışma
ortaklığın temel harcıdır. Devlet aklı, kamu yararı temelinde ülke çıkarlarının gereği yerine
getirildiğinde işlevini gerçekleştirmiş olur. Bazı kişiler veya gruplar için kamu yararı
görmezden gelindiğinde, yapılan şeyler için devlet aklı kullanıldı denemez! Bu tür
yönetimler yok mu? Hiç kuşkusuz var ancak bu gibi çarpık oluşumlarda en az olan ve hiç
olmayan devlet aklıdır(!)
Ortak akıl olduğunda neler olur?
-Can ve mal güvenliğinin olduğu, fırsat eşitliğinin sağlandığı, hak ve hukukun gözetilerek
ortak yaşama geçirildiği bir yapı oluşur.
-Sağlıklı, eğitimli, bilgili, bilinçli ve özgüvenli bir toplum yapısı oluşturulur. Bu yapıda
inançlara, kökenlere ve yaşama biçimlerine müdahale edilemez; inançların farklılığı kabul
edilir ve eşitliği gözetilir. Hukukun üstünlüğünün gözetildiği demokratik bir yapıda insanlar
sevgiyle, güvenle ve dayanışma içinde özgürce sağlıklı bir yaşam sürdürürler. Millet
olmanın bilinciyle ülkelerine doğaya ve tüm yaşamlara sahip çıkarlar…
Renkler söndü ve söz bitti!..
Soyundu çınar dallarını…
Gelmesi gerekmeyen geldi,
Gitmesi gerekmeyen gitti!..

Ortak akıl olmazsa ne olur?
-Haksızlıklar, hukuksuzluklar ve adaletsizlikler özgür iradi katılımcıların hayatını karartır!
-Adaletsiz paylaşımlar ve kayırmalar olur, enflasyon olur, işsizlik olur, yoksulluk olur ve
büyük yığınlar yaşam güvencelerini kaybederler(!)
-Az kazanandan çok, çok kazananlardan az ya da hiç vergi alınmaz(!) Sağlık ve eğitim
özel ellere geçer; sınırlar kevgire döner. İnsanların can, mal ve iş güvencesi dahası, yaşam
güvencesi kalmaz!
-Yatırımlar servet transferinin aracı olur ve küçük bir azınlığın çıkarları gözetir ve
güvenceye alır! Bu süreçte doğa tahrip edilir ve madenler yağmalanır(!)

-Atanmış aracılar, korunan yandaşlar, ruhbanlar ve üst düzey bürokratlar yapıya egemen
olur. Ülke kaybettiği değerlerle birlikte nitelikli beyinlerin ve işgücünün göçüne tanık
olur(!) Aynı süreçte ülke yağmacılarla sığınmacıların işgaline uğrar!
Yok olmanın eşiği gövertir çığlıkları;
Muhtaçların halinden anlamaz duyarsızlar!
İnsanlar yarattığından yardın ummaya başlar(!)
Peki, o kullanılmayan akıl ne işe yarar?!...