İstanbul’da bir sokak yemeği sonrası anne ve iki çocuğu yaşamlarını yitirdi. Otopsi raporu sonucuna göre ölüm nedenleri ağır gıda zehirlenmesi
İzmir’de bir okul kantininden çıkan köfte ekmek, 57 öğrenciyi hastanelik etti.
Kocaeli Körfez’de tavuk dönerden zehirlenenlerin sayısı 600’ü geçti
İstanbul’da dört kişilik bir turist aile, kaldıkları otelin yemekhanesinde zehirlendi; ölüm nedenleri önce gıda sanıldı, sonra odaya sıkılan pestisit gazı olduğu ortaya çıktı.
Bu üzücü olaylar sonrasında bizler ne yaptık?
Elbette ki bu ölümcül olayların gün geçtikçe daha da artmasında; bilinçsizlik, sorumsuzluk ama en önemlisi de denetimsizlik gibi olumsuz etkenler var. Örneğin; bozuk besinleri inceleyen, denetleyen hiç kimse yok. Okul, yurt ya da işyeri kantinlerine ve mutfaklarına denetimsiz mal girişi var. Sanki kantinler, mutfaklar, okul yemekhaneleri sağlıklı ve bilinçli beslenme değil de “zehir kampı" gibi... Ürünlerin içeriklerini, son tüketim tarihlerini; inceleyen, denetleyen, insan sağlığına uygun olup olmadığına ilişkin sorumluluk duyarak satın alan görevliler yok, kimseler umursamıyor insan sağlığını...
üzlerce çocuk kusarak, ishal olarak, ateş içinde kıvranarak geceyi acil serviste geçiriyor. Bazen bu zehirlenmelerin sonucu ölümcül de olabiliyor. Sonrasında ne oluyor? Yetkililerin “Sorumlular cezalandırılacaktır” sözleriyle, bazen bir kaç günlük tutuklamayla yürekler soğutuluyor, sorunların derinine ya da nedenine inmeden olayların üzeri örtülüyor.
Günümüzde ne yazık ki beslenmede bir de varsıl, yoksul ayrımı öne çıkıyor. Çünkü varsıl; organik besleniyor, yoksul da sağlıksız ürünlerle zehirleniyor. Parası olan kişi organik marketten alışveriş yapıyor. Ama dar gelirli kantin dönerine, ucuza satılan paket köfteye muhtaç kalıyor. Üst sınıf "glütensiz yaşam atölyesine" giderken, alt sınıf “bozulmamış yoğurt bulabilir miyiz?” diye dua ediyor.
Yaşanalar karşısında insan düşünmeden ve sorgulamadan duramıyor; acaba bu yaşananlar yalnızca zehirlenme değil de sessiz ve sinsi bir soykırım mı? Yalnızca ülkemizde değil, azgelişmiş ülkelerde de yaşanan bu besin zehirlenmeleri; acaba bir başka nüfus planlama ya da nüfusu azaltma yöntemi mi?
Biz yıllarca “terör dağda” dendiğinde ürperdik. Ama gerçek terör, belki de her gün yediğimiz ekmeğin içindeydi. Belki de mikroplu suyla yapılmış bir çorba, buzdolabı görmemiş bir tavuk, bozulmuş etten yapılmış bir köfte; bu terörün nedenleriydi.
Günlerin ardından, yeni bir zehirlenme olaylarına kadar; unutulan ölümler...