Cumhuriyetimiz söylemi aynı zamanda bir sahipliğin dillendirilmesidir. Cumhuriyet bireylerin yaşama ilişkin tercihleri ise; bu tercihe her koşulda sahip çıkılması gerekir. Sahiplik olgusu, ilke ve kazanımların sahiplenilmesiyle ilişkilidir. Bir bütünü ifade eden cumhuriyet kazanımlarının bir kısmını önemseyip, bir kısmını yok saymak her koşulda bütünlüğü zedeler. Cumhuriyet algısı, pozitif bir yaşam mücadelesini işaret eder. Cumhuriyet bu mücadeleyi verdiği sürece ancak kendisini sağlıklı olarak geleceğe taşıyabilir:
“O halde cumhuriyet bir tercih konusu değil, mücadeledir. Halk ne kadar örgütlenir, mücadele ederse o kadar cumhuriyet kazanılmıştır. Büyük Fransız Devriminin ülkesi bu gerçeğe tanıklık etti. Fransa’da 1792’de “baldırı çıplakların” mücadelesi krallığı silecek kadar yükseldi ve ilk kez cumhuriyet ilan edildi. 1848’de işçiler hakları için ayağa kalktıklarında cumhuriyet ikinci kez olmak üzere geri geldi. 1870’te Paris Komünü olmasaydı üçüncüsü de olmazdı.” (TKP Ekim 2023)
Demek ki, cumhuriyetin kuruluşu için verilen mücadele, onun korunması ve sürdürülmesi içinde gerekmektedir. Bu noktada cumhuriyetin sahiplerinin devreye girmesi gerekiyor. Biz onlara, kendi gerçeklerini anlatmakta zorlanıyoruz. Muhatabımız, yaş iken eğilenler(!) Onlar bir daha doğrulamadılar. Özellikle kuruluşunda cumhuriyete karşı kinleri olanların yüz yıllık kinleri ve onun arkasında da beş yüz yıllık bir rezervleri var. Osmanlı ölüleri ile, onların da geride bıraktıkları üzerinden saf tutanlarla savaşmak zorunda kalıyoruz. Gerçekçi olmayan bir milliyetçilik ve ana dilde olmayan bir inanç ile karşımıza dikiliyorlar. Oysa, “Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir.” Dendiği zaman tamda onlar kastediliyordu…Bu kesim cumhuriyetine sahip çıkarak, laik ve demokratik cumhuriyeti geleceğe taşıyabilirdi(!)
“Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun yüzüncü yılında, tarihimizin gördüğü en karanlık TBMM bileşimiyle karşı karşıyayız. Holdingleşmiş tarikatlar, işbirlikçi holdingler, Türkiye ve komşu ülke halkları için kirli hesapların yürütücüsü siyasiler ve emekçilerin sırtına çöreklenmiş tekeller…Ne yazık ki siyasi arena bunlar tarafından işgal edilmiş durumda.
Yerli işbirlikçileri görmezden gelinerek emperyalist merkezlerle hesaplaşılamaz.
Tarikatlar hoş görülüp kabullenilerek Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkılamaz!
Ülkemizi felakete sürükleyen politikaların sermaye sınıfının tam desteği ile yürürlüğe girdiği es geçilirse karşı-devrimci iktidarla mücadele edilemez!” (TKP EKİM 2023)
Burjuvazi asillere karşı yola çıktığında yanında farklı kesimlerden emekçiler vardı. Asilleri yenerek onların yerlerine geçince, mücadele arkadaşları olan emekçileri unuttular. Her şeyi sadece kendileri için yeterli görmeye başladılar:
“Yönetmek için tanrıdan yetki almaya gerek yoktu ama eşitlik, özgürlük gibi kavramlar fazla dillendirilirse ucu kendilerine dokunabilirdi…
Onlar için eğitim yalnızca emeği daha nitelikli hale getirmek için gerekliydi ama gerçek bir aydınlanma geniş toplum kesimlerine asla yayılamazdı…
Cumhuriyet halkın yönetime katılmasıydı ama yönetime katılanlar sermaye sınıfının haksız kazancını denetimden geçirmemeliydi…
Halk oy kullanmalıydı ama yalnızca sermaye egemenliğinin meşruiyeti için. İşçi sınıfı politikada kendisi için var olmaya kalkmamalıydı…
Cumhura başını sokacağı bir yuva, eğitim ve sağlık hizmetleri, insanca yaşanacak koşullar gerekliydi ama sermaye için bütün bunlar kar konusuydu, parasını verene satılabilmeliydi…” (TKP EKİM 2023),
Bu eşitliğe adalete ve ahlaka aykırı istemler tam anlamıyla bir sınıfsal tercihti.
Sadece Anadolu’da değil; tüm Orta Doğu’da kurulan örgütler içinde halka dayanan ve ulusal bilince sahip olan tek sivil oluşum, Kuvayi Millîyedir. Amacı nedeniyle tüm Anadolu halklarını temsil etmektedir. Bu insanları aynı sorun çevresinde(kurtuluş) ve çözüm temelinde bir araya getirmiştir. Kurtuluşu izleyen kuruluş, amacına ulaşmış ve kimsesizlerin kimsesi olan cumhuriyeti kurmuştur!
Özellikle yönetenlerin vermiş oldukları ödünler nedeniyle cumhuriyet sağlıklı bir mücadele sürdürememiştir. Kendisine karşı olanlar süreç içinde örgütlenerek ve palazlanarak istedikleri noktalara erişmişlerdir(!)
“Bugün Türkiye’nin düzeni ülkeyi sadece patronlar için değil, mafya için de tarikat ve cemaatler için de bir cennete dönüştürmüş durumda. Genç işsizliğin alıp başını gittiği, gençlerin bir an önce yurt dışına gitme planı yaptığı, kendi ülkelerine yabancılaştıkları bir tablo var karşımızda.” (TKP Ekim 2023)
Ülke sürekli olarak kan kaybetmektedir. Yetişmiş beyinler ve gençler ülkemizi terk ederken; ülkemizin varlıkları da yabancılara satılmaktadır. Kendi ülkelerinde izinsiz bir dal bile kesemeyen maden şirketleri; dağlarımızı, ormanlarımızı, akar sularımızı ve geleceğimizi yok etmektedirler! Bu noktada olayın bilincinde olan yurtseverler mutlaka ülkelerine ve cumhuriyete sahip çıkmalıdırlar. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını ülkemize yaraşır biçimde kutlamak bizler için öncelikli bir görevdir…