Çok gezen, çok okuyan

Biz kendimizi bildik bileli memleketin yarısı “Çok gezen bilir” diğer yarısı da “-Hayır çok okuyan daha iyi bilir” şeklinde tartışır durur, bu şekildeki bir tartışmanın kime ne faydası olduğu noktasında pek çok araştırma sonucu varsa da bizim her iki tarafa da saygı duymak gibi bir mecburiyetimiz var.

Mesleğimizin gereği biz çok okumak, çok araştırmak zorundayız, Bizi takip edenlerinde kabul edeceği gibi her gün köşe yazısı yazan birisi olarak öyle bilgiye belgeye dayanmayan yazılar yazmanın bırakın okuyucuya en başta kendimize saygısızlık olduğunu asla unutmayız.

Son 5 yıldır daha çok Rotasızlar Seyahat grubu üzerinden Türkiye’yi karış karış dolaşmaya devam ediyoruz, Hatta grup üyelerimizden Birol Elüstü uzun uğraşlar sonucu hazırladığı bir Türkiye haritası üzerinde bizim gidip gördüğümüz yerleri işaretlemeye başlayınca kendi kendimize “Duruma göre gitmediğimiz memleket nerede ise kalmamış” deneğe başladık.

Bu seyahatler sonunda farkına vardık ki bırakın ile ve ilçeleri o yerleşim merkezlerine bağlı köylerin ve mahallelerin bile kendine has öyküleri var ve biz söz konusu öyküleri bire bir yerinde görüp muhatapları tarafından dinleyince “-Galiba biraz daha dolaşırsak çok gezenin daha fazla bilgi sahibi olduğu noktasında karar kılacağız” diye düşünmeden edemedik.

Hafta sonu Diyarbakır-Mardin ve Şanlıurfa kentlerimizin görülmesi gereken ne  kadar tarihi ve turistik yerleri varsa büyük bir çoğunluğunu dolaştık, söz konusu bölgeler ile ilgili kulaktan dolma ne kadar bilgi varsa onları bir kenara bırakıp yerleşim merkezlerinin durumunu dakikası dakikasına öğrenme imkanı bulduk.

Güneydoğu Anadolu bölgesindeki ziyaret bitince bu kez de ayağımızın tozu ile Denizli ilimizin Acıpayam ilçesinde organize edilen 2. Acıpayam Kitap günlerine katıldık.

Yurdumuzun bir uç bölgesinden diğer bir uç bölgesine seyahat ettiğinizde pek çok noktada birbirinden ayrı düşen kültürler ile karşı karşıya kalıyorsunuz, Örf ve ananelerden, yemeklere kadar farklılık gösteren bu durum ister istemez olup biteni kendi mecrasında değerlendirme şansı veriyor.

Gezip görmek  duyduklarımızı bir kez daha yerinde değerlendirmek elbette ki hepimizin ortak özlemi ancak son iki yıldır hepimizi kasıp kavuran hayat pahalılığı sebebi ile söz konusu bölgelere gidip oraları görmek adeta mucizelere kalmış durumda.

Biz bu kadar seyahatten sonra çok okuyanlara olağanüstü saygı duymakla birlikte çok gezenlerinde okuyanlar kadar iyi bildiklerine yavaş yavaş kanaat getirmeye başladık.

Hele hele okuduklarımızı bire bir yerinde gördükten sonra “Çok gezen daha çok bilir” şeklindeki kanaatimiz iyiden iyiye kuvvetlenmeye başladı.