25,05,2017 Tarihli Mavi Didim Gazetesinde yayınlanan yazımdan bir bölümünü paylaşmak istiyorum. Zorbalığı konu alan öyküde akıl, mantık, hak hukuk, adalet daha açıkçası insanlık yok ama legal olması gereken güçleri arkasına alan bir zorbalık var. Düşünme ve araştırma yetisi olmayan yığınlar en kolay yönlendirilir olanlardır. Görünür olanı görmez ve sadece sorunlu bir güvenmekle hareket eder. Soru sormadığı için ve aklını kullanmadığı için kendisine söylenenlere gözü kapalı olarak inanırlar(!) Toplumun her zaman doğruları bilme şansı olamaz. Yönlendirilen kitlelerin sürü halinde hareket ettikleri görülür.Örnek öykümüz şöyle: Ali Küfe valisi iken, Muaviye Şam valisidir. Aralarında iktidar ve paylaşım temelli anlaşmazlık vardır. Uzlaşma sağlanamadığından savaş çıkmak üzeredir.
Bir gün, bir deveci, yüklediği mallarla Küfe ’den Şam’a gider. Açgözlü biri Küfeli’nin devesine sahip çıkar, devenin kendisine ait olduğunu söyler. Aynı zamanda erkek devenin dişi olduğunu iddia eder. Küfe’li Şamlı ‘ya laf anlatamaz ve sorun Muaviye’ye yansır. Şam halkı bir meydanda toplanır. Muaviye Şam halkına sorar; “Bu dişi deve kimindir?” Şamlı hemen atılır,” benimdir” der.Aynı soru Şam halkına sorulur, Şamlılar hep bir ağızdan cevap verirler; “ Bu dişi deve Şamlınındır(!)
Bu yanıt Küfeliyi şaşkına uğratır. Küfeli şaşkın şaşkın bir kenarda dururken Muaviye çağırır;
“Bana bak, ben de, sen de biliyoruz ki, bu deve erkektir ve sana aittir. Küfe’ye dönüşte Ali’ye de ki; “Şam’da öyle bir ahali var ki, erkekleri de dişileri de, onların cinslerine değil, Muaviye’nin ağzına bakarak söylüyorlar, o dişiye erkek dese, ya da erkeğe dişi dese, hepsi ona itaat ediyor.” Şimdi git ve Ali’ye bunları anlat” der.
Burada kitlelerin kolayca etkilenebilir olduğu görülmektedir. Toplumsal tepkiler normal yapılarda ve normal koşullarda özgür iradi bir inisiyatifle doğruya yönelebilir. Toplumun her zaman doğruları bilme şansı olamaz. Yönlendirilen kitlelerin bilinçsizce hareket ettikleri görülür(!)
Bugün aynı olayın farklı bir versiyonuna tanık olabiliriz. Yandaş yığınlara; “Bu borçlar kime ait diye sorulsa, yandaşların vereceği yanıt, iktidarın beklediği yanıt olacaktır. SGK’nin 540 milyar lira borcu var. Bu borçların 96 milyarı yerel yönetimlerin. Belediyeler borçlarını ödesin deniyor. Mevcut borç stokunun 444 milyarı özel sektöre ait. Onlara borçlarınızı ödeyin denmiyor. Buradaki amaç ayan beyan gözüküyor; kaybedilen seçimin bedelini halka ödetmek isteniyor. Siz bana oy vermezseniz, bende sizi cezalandırırım(!)…
Güç ile zorbalık el ele verince; hak, hukuk ve adaletten söz etmek güçleşir. Zorbalığın geçerliği, etki alanı ile sınırlıdır. Aslında toplumdaki zorbalık bir sınıf tahakkümüdür. Vergiler gerektiğinde devlet zoru kullanılarak tahsil edilebilir. Zorla alınan vergiler aynı mantıkla harcandığı zaman, kaçınılmaz olarak toplumsal yıkımlara neden olur. En çok kazanandan daha çok vergi alınması gerekirken, onlardan ya göstermelik ya da hiç almamak yetmezmiş gibi; üstüne üstlük onlara muafiyetler ve teşvikler vermek özünde bir servet transferidir. Bu söylemin açık ifadesi ise; yoksuldan alıp zengine vermektir(!) Aynı zamanda bu akıl almaz olayda yasaları dayanak etmek ve kurumları da aracı olarak kullanmak anlaşılabilir gibi değildir! Son yirmi iki yılda on üç kez vergi affı çıkarılmıştır. Bu afların muhatabı ise, çok kazanan şirketlerdir(!)
Yerel yönetimler ve öteki kurumlarda genellikle borçlu kuruluşlardır ve yollarına böyle devam ederler. Ancak, kaybedileceği görülen seçime doğru mal ve hizmet alımları artıyor ise burada düşünmek gerekir. Kayyumların harcamaları pek anlaşılabilir türden değildir. Belediyenin iç hamamı, misafir odası gibi akıl almaz lüks harcamalar yapılmıştır. Bu harcamalar yerel yönetimlere borç kamburu yüklemiştir. Öteki belediyelerin harcamalarında; kuruyemiş, baklava, su böreği gibi şeylere milyonlarca lira borçlandıkları görülmüştür. Borçlu belediye seçimi kaybedince, seçimi kazanan parti müsriflerin borçlarını ödemek durumunda kalmışlardır(!) Devlette devamlılık esastır ama kişisel inisiyatiflerin sorumluluğu gözardı edilmemelidir. Belediyeyi devralan ekip, başladığı noktadan sonrası için yapılan borçların sorumlusu olur. Eski borçlar için gerekirse kamu adına rücu hakkı kullanılmalıdır. Çünkü, şu anda, erkek deveye “dişi” diyebilecek yığınların olduğu göz ardı edilmemelidir!