Korona pandemi esnasında ve sonrasında basın ve medyada duyulan Berlin Sofrası, Berliner Tafel, yoksul insanlara yiyecek dağıtıyor.
21 Şubat 1993 tarihinde Sabine Werth tarafından ilki Berlin’de kuruldu. Otuzuncu yılı 21 Şubat 2023 itibariyle Almanya çapında 960 şubesi var.
Fransa, İzlanda, Avusturya, İspanya, İsviçre’de başka adlarla aynı yardım kuruluşu var.
2000 yılında Metro adıyla başlayan benzeri organizeler, resmî kayda geçmeden Ukrayna, Polonya, Macaristan, Portekiz Çekoslovakya ve Türkiye gibi ülkelerde, varlığını sürdürüyor.
Her ülkede değişik kurallarla yürütülüyor. Berlin’de bu yardım kuruluşunu ve nasıl işlediğini, edindiğim bilgiyle sınırlayarak makalemi özetlemeye çalışıyorum.
Berlin Sofrası resmen kaydedilmiş bir kuruluştur. Vergiden muaf tutulur. Çalışanların çoğu gönüllü çalışır. Gönüllü, yani maddi herhangi bir karşılık beklemeden arzu, sevgi duygusuyla, isteyerek yardım edendir.
Topluma yardım eden sivil kuruluşlar, her zaman bir insanın attığı ilk adımla başlar. Matematik öğretmeni olan Sabine Werth de böyle başlıyor.
Sokakta yaşayanlara acıyarak, kendisine yakın dost ve arkadaşlarıyla fırın, market ve diğer yiyecek satan mağazalardan, ellerinde kalan satılmayan, ama henüz bozulmayan yenebilecek yiyecekleri topluyorlar.
Evsizleri tespit ediyor ve onlara paketleyerek veriyorlar. Zamanla sığınmacılar, üniversite öğrencileriyle yardım alanların sayısı yükseliyor. Pandemi dolayısıyla işsiz kalanlar da ilave edilince bu sene yardım alan, muhtaç olanların sayısı ülke çapında iki buçuk milyonu buluyor.
Gıda maddelerin meydana gelişinde harcanan su, enerji kaybı iklimin ısınmasına sebep oluyor. O halde gıda yiyecekleri atılmamalı, çöpe atmak yerine açlara vermek, gezegenimizde doğayı korumaya hizmet eder. Komşusu aç iken vicdanlı insan yatağa tok gidemez.
İki üniversite öğrencisi tel duvardan atlayarak, büyük bir marketin attığı yiyecekleri alırken yakalanırlar. Haneye izinsiz giriş sebebiyle mahkemelik olurlar.
Bu olaya kadar, Yardım Sofrasında gönüllü hizmet edenler ve yardım alanların dışında, toplumun diğer sınıfları bu konuyla ilgilenmiyordu.
Şimdi Almanya başta olmak üzere, tüm Avrupa ülkelerinde gıda yiyeceklerin atılmaması için alınacak önlemler tartışılıyor.
Federal Almanya Tarım ve Gıda Bakanı Cem Özdemir, satılmayan yiyecekleri çöpe atma yerine marketlere, bu yardım sofralarına vermelerini önerdi. Diğer bazı ilgili bakanlar da derhal destekledi. Kurallar ülkesinde gerekirse kanun düzenlemesi hazırlık aşamasında.
Her şehrin kendi adını verdiği bu sofralar devletin görevini üstlenmemeli, noksanı tamamlamalı. Sorumlu politikacılar ve sosyolog, psikolog gibi öncü düşünürler, yoksulluğun, açlığın, yani problemin kökten çözülmesi konusunda uyarıyorlar.
Küresel sistemin getirdiği bu problem, yoksul ile zengin arasındaki farkı açması da küresel oldu. Sorunun benzeri tüm dünyaya yayıldı. Kaya gibi sağlam olan orta direk, sınıf yok olmayla karşı karşıya kaldı. Sorun paylaşım sorunu, küçük bir sınıf zengin oldu. Yoksul sınıf açlık, orta sınıf yoksul seviyeye düştü.
Para sevme ön plâna çıkınca, market sahipleri satılmayan mallarını hediye ederlerse, daha az satın alan olur, korku ve düşüncesiyle çöpe atmayı tercih ettiler, ediyorlar. Attıkları mallar vergiden muaf tutuluyor.
Yardım sofraları sıcak çorba veren aşevi bölümleriyle genişliyor. Birçok yardım kuruluşları destekliyor. Bu nedenle giyim eşyaları da artık kabul ediyorlar.
Resmî devlet daireleriyle, gönüllü çalışan yardım sofraları, dernek, vakıf ve inisiyatif gibi sivil kuruluşlar hiçbir sorun yaşamadan barış ve ahenk içinde çalışıyorlar.
Gönüllü sivil kuruluşlarda öncü olan, kurucu ve emeği geçenlere ödül veriliyor. Devlet desteklediğini gösteriyor. 1957 yılında doğan, Berlin Sofrasını kuran Sabine Werth de bunlardan biri. 1996 yılında Berlin, 2003 yılında Cumhurbaşkanın verdiği en büyük devlet nişanı, 2019 yılında yaşam ödülü olmak üzere üç ödül aldı. Bugün Berlin Sofrasının onur başkanı.
Yalnız Berlin Sofrasında 36 ücretli çalışan eleman, 2700 daima gönüllü, 100 ara sıra yardım eden üniversite öğrenciler gönüllü görev yapıyor.
Avrupalı Türkler yaşadıkları ülkelerde gördükleri iyi şeyleri Türkiye’ye, orada olumlu bulduklarını Avrupa’ya taşıyarak, gönüllü köprü görevini yapıyorlar.
Türkiye’de 5 Şubat 2023 tarihinde bir dakikada on bir ilim yıkıldığı deprem sonunda, gönüllüler ile devlet daireleri arasında dayanışma, barış içinde olmadığı duyuluyor.
Federal Almanya’da şahit olduğumuz ahenkle çalışma ve dayanışmayı Türkiye’de de görmeyi, duymayı arzu etmeyen yoktur, elbette. Yardım kuruluşları ve bireysel yardım gönlünü açanlar devlete karşı rakip değildir.
Türkiye beni öğretmen olarak yetiştirdi, Almanya geliştirdi. Bu satırları GÖNÜLLÜ yazarak vicdani borcumu ödemeye çalışıyorum. Emekli yıllarımı faydalı olarak geçirmek beni mutlu ediyor. Fahri olarak iki dilde makale yazmaya otuz yıl önce başlamıştım.
Yarım elmayla gönül alınır. Herkesin yapacağı, becereceği bir iş vardır.
Gönül alarak kalın!
Bu konuda okuduğum ve kaynak olarak kullandığım yazılar:
Dirk Jericho, Warenhaus der Wohltätigkeit, Spandauer Volksblatt, sayfa 16, 16.März 2023
Bernd Jutrczenka (dpa), Interview: 30 Jahre Berliner Tafel;
“Wie … ihr wollt unseren Müll?”
21.02.2023
Wikipedia, Tafel (Organisation)