Bugünün köşesinin payına da bir şiir düştü. Farkındalığı, öngörüyü, birlikteliği, dayanışmayı ve direnişi yaşamın sürdürülebilirliği için gerekli sayan bir çağrı. Çağrı öfkeye gönderme yapıyor. Öfke bir algısal tepkidir ve öncelikle birebir ilişki ile ortaya çıkar. Yüz yüzelik olmasa bile, bilinç ve duyarlık mesafe tanımaz. Serçenin ayağına batan dikeni algılayan yürek kanamaya başlar(!)…
Haklı olanlar sesini yükseltince, önce hukuk tanımazlar titrer ve sararır!
BARIŞ İÇİNSE KAVGA…
Pimi çekilmişti sevincin,
Bilinmiyordu nerede ve ne zaman çiçeğe duracağı.
Umudun her haline yer vardı gelecekte…
Öne geçti ne istediğini, niçin istediğini bilenler.
Ve eller kavradı birlikteliğin omuzlarını!
Bir çiçek açılır ömrümün şafağında,
Gölgesinden tanırım sevdalı yürüyüşleri;
Alevlenir yüreğinde güneşin öpücüğü.
Düşlere sarınırım, hepsi de senli…
Eğer yaşamsal bir kavga kaçınılmaz ise;
En uygun zaman, kaçırılmaması gerekendir…
Yoksa, barış çiçeğe duramıyor dört mevsim!
Kutsal olan barışın kavgası da kutsaldır!
Su serpip yüreklere, umut ekmenin zamanıdır.
Gün yeşerir karanlığını soyunurken dağlar;
Fısıltılı yapraklar uyanır havadan su içmeye,
Sevdalara gülümser toprağın koynundaki gül.
Gün uyanır, bölünür uykular…
Sevdalı sürgün dal uçlarındadır.
Gülümsemelerine renk çalar güneşten;
Gülün harlı yüreğinde ateşten bahar!
Kırk gözeden giderir susuzluğunu umut.
Cephane taşıyan proleter dizeler yollardadır.
Bir topal dize bile eriştirir cephanesini siperlere…
Örgütleriyle direnenler çeker zaferi göndere!...