İçerisinde bulunduğumuz, yurt edindiğimiz Anadolu coğrafyasından bizi söküp atmak adına çok uzun yıllardır yapılan saldırılar hepimizin malumu.
Sınırlarımızın hemen bitişiğindeki pek çok devletin daha düne kadar bizim hakimiyetimiz altındaki ülkeler olduğunu bizde biliyoruz dünya da biliyor.
Tutunmaya çalıştığımız bu zor coğrafyada çok dikkatli bir dış politika izlememiz gerektiği yıllar yılı dış politika uzmanları tarafından tekrarlandı durdu.
Politikacılar “Devletler arasında dostluk yoktur karşılıklı menfaatler vardır” derken bir noktada “komşuna güven ancak kapını da kilitli tut” diye dikkatli olmamız gerektiğini hatırlatırlar.
İsrail’in var olan sınırlarını genişletmek adına yıllardır hiç durmadan birbiri ardına yaptığı saldırılar bilindiği gibi son bir yıldır tahmin edilemeyecek üst noktalara kadar ulaşmış oldu.
Sırtını ABD’ye dayamış bulunan bilemediniz 10 milyon nüfuslu İsrail kendisinden onlarca yüzlerce kat fazla nüfusa sahip olan Arap devletlerine fütursuz bir şekilde göz dağı veriyor vermeye de devam edecek gibi.
İsrail son bir yıldır Filistin’de nerede ise 40 bin kişiyi öldürdü, Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği iki elektronik saldırı sonrası en son Hizbullah liderini de gerçekleştirdiği bir operasyon ile ortadan kaldırdı.
Biz bu yazıyı kaleme alırken İran, İsrail’e füze saldırısı başlatmış ve bu saldırıların hedefinin İsrail’in askeri üsleri olduğunu açıklamıştı.
Son yıllarda dış politikada kurumlara göre değil de kişilere göre görüşmeler yapıldığı bununda geleneksel Türk dış politikasına uymadığı geniş çevreler tarafından dile getirilmişti.
Son derece zor bir alan olan Ortadoğu coğrafyasında yer alan Arap Ülkelerinin başta ABD ve İngiltere olmak üzere dünyada var olan emperyalist ülkelerin hegemonyası altında olduğunu bilmeyen yok.
Böylesi bir süreçte sınırları sürekli değişen Ortadoğu coğrafyasındaki karışıklığa bu sefer İran’ında direk olarak karışması bizi daha dikkatli olmaya daha dikkatli davranmaya mecbur ediyor.
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “Yurtta sulh cihanda sulh” ilkesine sanırız bugünlerde her zamankinden daha fazla ihtiyacımız bulunuyor.
İçerisinde bulunduğumuz bu ateş çemberinden kurtulmak sınırlarımız içerisinde yaşayan 85 milyon vatandaşın güvenliğini sağlamak bununla birlikte çevremizdeki ülkeler arasında denge olabilmek adına son derece sağ duyulu hareket etme mecburiyetimiz var.
Hep anlatmaya çalıştığımız “Devlet aklının” tam olarak devreye girmesi gerekiyor.
Ancak bu şekilde ateş çemberinin dışında kalabiliriz.