ALGININ YIKICILIĞI(!)…

Algılar gerçekleri yansıtabileceği gibi (pozitif algı), birazcık gerçekle yola çıkarak, olabildiğince gerçek dışılıkları yüklemek olasıdır. Buradaki birazcık gerçek sadece taşıyıcıdır. Az gerçeğin taşıdığı gerçek dışılıklar, kitleleri yanıltır. İktidarlar için önemli olan, kitle tabanının olmasıdır. Bu tabana dayanarak(abanarak) kendi çıkarlarını, ülke çıkarı imiş gibi kitlelere benimsetirler. Çıkarlarının onayını yanıltılmış yığınlardan alırlar. Yığınları yanıltmak onlara meşruiyet kazandırır. Genellikle de aldıkları bir onayı öteki haller için ve çıkarları doğrultusunda kullanırlar(!)

Bir halk söylemi der ki; “Normal bir sürü geri çevrildiğinde hastalar ve aksaklar öne geçer!” Yetersizler başa geçince, tehlikeli olma olasılıkları azımsanmamalıdır. Çıkarlar temelinde tek kanala yüklendiklerinden; yapıcılıkları veya yıkıcılıkları her koşulda normalleri aşar(!) Ayrıca insanlar beklenmez şeylerle mücadele etmek zorunda kalırlar. Yaşama ilişkin beklentiler normal temelinde oluşturulmuştur. Bu süreçte ahlak veya yasa tanımadıklarından, yıkıcılıkları tartışılamaz. Tek kanal yoğunlaşmaları karşısında, iyi niyetlilerin etkinlikleri yerle bir olur. Bu gibi süreçlerde doğrular, gerçekler ve iyi niyetliler etkisiz kılınır. Kaçınılmaz olarak, istenilmezler yapıya egemen olur ki, bu vasatın yıkıcılık başarısıdır(!) Yıkıcılığın başarısı hiçbir koşulda toplumun, insanlığın, doğanın ve tüm varlıkların yararına değildir! Sadece küçük bir çıkarcı azınlığın lehinedir.

“Kavramların, değerlerin, ilkelerin içinin boşaltılmasına, sınıf mücadelesinin yerini kimlik siyasetinin almasına koşut olarak, iç ve dış siyasette, akademide, kültürde, sanatta yoğun bir değişim ve çözülme yaşanıyor son 40 yıldır. Bu değişim toplumda, yoğun bir çürümeyi, yozlaşmayı, bencilliği, benmerkezciliği de beraberinde getiriyor ülkemizde ve dünyada. İçerik geriye itilirken imaj öne çıkıyor. Emeğiyle geçinmek ve dürüstlük değersizleşirken hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, kayırmacılık, torpil, iltimas kabul görüyor. Bilgi, çaba, erdem, tutarlılık, ilkeli olmak anlamını yitirirken cehalet, fırsatçılık, ilkesizlik, tutarsızlık, her devrin adamı olmak, cehaletten beslenen küstahlık, şımarıklık yaygınlaşıyor. Olguların önemi zayıflarken algı yönetimi güçleniyor. (BARIŞ DOSTER, CUMHURİYET, 9 NİSAN, 2022 ,Cumartesi)”

Bir toplumdaki bilinç düzeyinin yüksekliği algıları etkiler. Bilinçli bireyler okur, araştırır ve birtakım sorular sorar. Genellikle bu sorular, bireyin ve toplumun yararını temel alır. “Hakkı tanıyan, haksızlığa baş eğmez!” söylemi işlevini sürdürür. Algı yaratmak isteyeneler, genellikle bilgisiz ve inanmaya hazır olan kitleleri avlarlar. Bu kitleler soyut düşünme yetisinden yoksun ve basit çıkarların ardına takılmaya hazır olan yığınlardır. Neden-sonuç ilişkisi kurmaz. Yoksulluklarının, muhtaçlıklarının nedeninin; kurum, kural ve yasa tanımayan bir avuç azınlık olduğunu göremezler(!) İşsizliklerinin nedeninin, birden çok maaş alan liyakatsiz yandaşlar olduğunu göremezler. Gelir bölüşümü adaletsizliğinin, haksızlıkların ve hukuksuzlukların yönetememekten değil; bilerek ve isteyerek “o” şekilde yönetmek istediklerinden kaynaklandığını anlayamazlar(!) Kötü yönetimle, kötü niyetli yönetimi ayırt edemezler! Lafın özü şu; inanmaya hazır olan yığınlar, aldatılmaya en yakın olanlardır(!)

Algı, yönlendirme temelli çarpıtmalardır. Algı kurgusunda, bir miktar taşıyıcı gerçekler vardır (dış güçler). Bu taşıyıcılara yüklenir yönlendirici kurgular. Genellikle ön kabullerin ağır bastığı alanlarda avlanır yığınlar. İnançlar, algı kurgucularının kullandığı en elverişli malzemedir. İnançlar sorgulanmadığı gibi, dokunulmazlık ayrıcalığı ile donatılmışlardır. Din ve milliyetçilik söylemleri bu kapsamdadır. Araştırılıp sorgulanmadığı gibi; soruşturmaya kalkışanlarda suçlanarak susturulurlar(!) Çıkarların kılıfı olan algılar, yığınları tutsak alır.

Olmayanları olmuş gibi ve olmayacakları da olacakmış gibi göstermek temel amaçtır. Doğru olmayan söylemleri satın almaya hazır olan kitlelerin varlığı ve hatta medya aracılığıyla kitlelerin yönlendirilmesi söz konusudur. Bu noktada dördüncü kuvvet olan basın tüm özgürlüklerin düşmanı olabilir. Araçların iyi ya da kötü niyetleri olmaz; bu nitelikler, kullanıcılar ve onların amaçlarıyla ilgilidir!...