Akrabalık-Arkadaşlık

Yazımızın başında bir gerçeği peşin peşin paylaşmakta fayda var, Pazar gecesi geçirdiği bir kalp krizi sonrası aramızsan ayrılan İYİ Partinin geçmiş dönem il başkanı Şanbaz Yıldız’ın ölümünün bizi bu kadar derinden etkileyeceğini asla ve asla hayal bile edemezdik.

Şanbaz Yıldız’ın ölümü sonrası memleketin dört bir yanından gelen taziye söylemleri ve mesajları kabul etmek gerekiyor ki psikolojimizi yerle bir etti, bizi de çok büyük bir üzüntü ve karamsarlık içerisinde bıraktı.

Çok genç yıllardan itibaren başta MÇP ve MHP ilçe başkanlığı, belediye meclis üyeliği, İl başkan yardımcılığı vs. olmak üzere sürekli siyasetin ortasında bulunan birisi olarak bizim zaten akrabalarımız ile iletişiminiz nerede ise kopmuş durumdaydı.

30 yıldan uzun bir süredir bize ulaştırılan “-Partimizin il başkanlığındaki bayramlaşması şu gün bu saatte, ilçe başkanlığının bayramlaşması şu gün falanca saatte” mesajları ile ailemizin parti olduğunu iyiden iyiye kanıksamış olduk.

Yıllar yılı devam eden bu gelenek vesilesi ile çok uzun yıllar akrabalarımızı görmeden bayram yaptığımız zamanlar oldu ancak arkadaşlarımızdan uzak bir bayram kutlaması yaptığımızı gerçekten hatırlamıyoruz.

Bundan yaklaşık 20 gün önce İstanbul’da öz amcamızın oğlu vefat etmişti, En son 5 yıl önce gördüğümüz amcamızın oğlunun cenazesini kaldırmak için evine gittiğimizde amcaoğlunun çocukları dahil hiç kimseyi tanıyamayınca işin doğrusu kendimizi cenaze evinde yabancı gibi hissettiğimizi anlamıştık.

Geçtiğimiz Pazar gecesi Şanbaz Yıldız’ın hayatını kaybetmesinden sonra karşı karşıya kaldığımız muamele bize bambaşka bir hayatın penceresini açmış oldu.

Şanbaz Yıldız’ın kalp krizi geçirdiğinin duyulmasından dakikalar sonra Türkiye’nin dört bir tarafından arayan yüzlerce arkadaşımız gecenin o saatinde “-Yüksek başkan Şanbaz Yıldız ile ilgili kötü kötü haber alıyoruz ama tam olarak doğrultamadık Kocaeli’de ona en yakın olan sensin lütfen durumu ile ilgili bize net bir cevap ver” şeklindeki talepler bizim nerede durduğumuzu da aşağı yukarı netleştirmiş oldu.

Gece sabaha kadar, ertesi gün ondan sonraki saatler telefonumuz bir türlü susmadı, sürekli başsağlığı dileyen arkadaşlarımız sayesinde kendi kendimize “-Acaba akrabalık mı önemli yoksa arkadaşlık mı.?” sorusuna cevap bulabilmek adına uzun saatler muhasebe yaptığımızı hatırlıyoruz.

Belli bir zaman dilimi sonrasında farkına vardık ki yıllar içerisinde bizim arkadaşlarımız iyiden iyiye akrabalığa doğru evrilmiş ve yıllar içerisinde karşı karşıya kaldığımız bu durum bizi pek çok evin bir bireyi, bir abisi , bir kardeşi haline getirmiş.

Tabi bu durumun sorumluluğu da oldukça ağır, Binlerce, on binlerce , yüzbinlerce evin bir bireyi olarak değerlendirilmek sonrada değer görmek para ile pul ile alınacak bir servet olmasa gerek.

Eskiler “İnsanın vatanı çocukluğunun geçtiği yerdir” ifadesini kullanırlar, Bizim rahmetli babamızın memur olması dolayısı ile uzun süren ikametgahımız olmadı, her tayin olduğumuz şehirde sürekli yeni dostluklar, yeni arkadaşlıklar kurmak durumunda olduk.

Bu durumun bize zarardan çok fayda getirdiğini son zamanlarda anlamaya başladık, Ancak her kaybettiğimiz arkadaşımızın yüreğimizde açtığı derin hüznü de içimizde yaşatmak zorunda olduğumuzu da bu süreçte anlamış olduk.

Bir kez daha belirtiyoruz, son dönemlerde yaşımızın da ilerlemesi münasebeti ile daha bir duygusallaştığımızı görüyoruz, böyle bir süreçte etrafımızda değer verdiğimiz bir dostumuzun bir arkadaşımızın kaybının da bizim ruhumuzda çok büyük ve kapanması zor yaralar açtığını söylememiz gerekecek.

Uzun süre hastanede yatan ve artık iyileşmesi mümkün görülmeyen rahatsızlıklar için “-Allah iki iyilikten birisini versin” şeklinde bir söylem var ki bu kabul edilebilir bir durumdur.

Ancak daha bir gün önce birkaç saat önce gördüğünüz ve 20 yıl 30 yıl aynı kaderi paylaştığınız birisi ile ilgili “-Kalp krizi geçirdi ve öldü” haberi bizi derin acılar içerisinde bırakmaya yetiyor.

Son birkaç gündür iyiden iyiye bozulan psikolojimizin sebebi de sadece budur, biz kendimizi söz konusu psikolojiden kurtarmaya çalışırken çalan telefonun diğer ucundaki arkadaşımızın boğuk boğuk ifadeleri bizi de anında gözyaşları içerisinde bırakıyor.

Bizi alıp götüren bu zor durumdan nasıl kurtulacağımız ile ilgili inanın en ufak bir bilgimiz yok.

Zira her kayıp hayatımızdan bir parçayı bir daha geri getirmemek üzere alıp götürüyor.

Hem de an yakın arkadaşlarımızı..