AB FIRSATI

Özellikle 2018’den bu yana ülkemizde ekonomik istikrarsızlık başladı.  2019’dan sonra enflasyonist bir sürece girildi. Aynı zamanda döviz borcu olan bir ülke olarak döviz fiyatının artışına hassasiyet aşırı derecede arttı. İthalata dayalı yarı mamül ürünü işleyen  sanayinin girdileri arttı. Covid-19 etkisiyle de üretim düştü. Bunun sonucu olarak ihracatın ithalatı karşılama oranı düştü. Döviz cinsi gelirler azaldı. Özelleştirilecek kaynaklar da artık pek yoktu. Merkez Bankası’nın döviz stoklarının azalması nedeniyle özellikle Arap ülkelerinden swap anlaşmaları ile döviz bulunup geçici çözümler arandı. Neticede, 2023 Ocak ayı itibariyle kısa vadeli dış borçlar 196 Milyar Dolara ulaştı ki bu önemli ve büyük bir rakam. (Dünya Gazetesi’nin haberine göre; 2023 Ocak sonu itibarıyla, orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku, 196,0 milyar dolara ulaştı. Bu kalemde bir aylık artış 5,8 milyar dolar oldu).

Yeni Ekonomi Yönetimi Neoliberal ve Batı Avrupa Ekolünden

Bu ortamda, seçimi takiben ekonomi yönetiminin Batı Avrupa ve Amerika’ya yakın neoliberal eksenli kişilere (Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan) teslim edildiği bir döneme gelmiş olduk. Ekonomi kariyerleri daha çok “finansçı” olan bu yapının “yapısal ekonomik sorunları” çözmekten ziyade temel sorun olarak, borç ve giderlerin finansı için para teminini ve harcama kaynaklarının kısılmasını görecekleri beklenen bir durumdu.  Bunun sonucu olarak halkın sırtına vergi artırımları, zamlar ve benzeri maliye politikaları yürürlüğe konuldu. Bunun yanında dışarıdan borçlanarak para temini çalışması yapmak üzere girişimlere başlandı.

Ülkemizin Yapısal Sorunları Var

Esasında ülkemizin ekonomisinde yapısal sorunlar var. İthal girdilere dayalı sanayi üretimi dövize aşırı bağımlı. Daha çok montaja dayalı bu sanayi yanında lisans ve markamız olmadığı için yüksek teknolojiye dayalı, yüksek katma değerli ürünler üretemiyoruz. Tarım gelirlerimiz birkaç ürünle sınırlı olmaya başladı ve üretimdeki girdilerin pahalılaşması nedeniyle kar ve katma değer düşük seviyede. Tekstil gelirlerimiz düşmekte. Turizm sektöründe turist sayısı iyi seviyede iken birim turist başına gelir düşük seviyede. Tüm sektörlerde verimlilik düşük. Bunların sonucu olarak Dolar bazında gayri safi milli hasıla ve milli gelir düşmeye başladı, milletimiz yoksullaştı... Bu yapısal sorunlara çözüm bulabilecek ekonomi ve maliye yönetimi uzmanları ya görünür değiller ya da anlaşıldığı kadarı ile yetkili konumda değiller.

Finans Bulmakla Sorunlar Çözülemez

Sayın Bakan Mehmet Şimşek, daha dün Arap ülkelerine gitmişti, finans arayış içinde. Ancak, iyi işlemeyen bir yapıya sadece finans bulmakla, yapısal sorunlar çözülmeden iyi bir sonuç alacağını bekleyebilir mi? Sıcak para bulunabilir, ama kısa vadede rahatlık gibi görünen bu para geri dönerken çok şey kaybettiriyor. Arap ülkelerinin borç karşılığı olarak çok büyük ödünler istediği dile getirilmekte. Bu yüzden beklendiği üzere sayın Şimşek yetiştiği ekole Batı Avrupa’ya yüzünü dönmüş görünüyor.

İsveç’in Bize Sağladığı Fırsat

İsveç’in NATO’ya üyeliği karşılığında Türkiye’nin AB üyeliğinin önündeki bariyerlerin kaldırılması şartının öne sürülmesinin Mehmet Şimşek’in etkisiyle olduğunu düşünüyorum. Türkiye, Arap ülkeleri yerine kurumsal yapısı gelişmiş Avrupa Birliği ülkeleri ile muhatap olarak ticari açıdan daha büyük bir hacim kazanabileceği bu seçeneği tercih etmekle çok doğru adımlar atmış olacak. Bu sürecin iyi yönetilmesi ülkemizin yapısal sorunlarının çözülmesine de katkıda bulunabilir.

AB Üyelik Süreci Tekrar Başlarsa

AB üyeliği sürecinin tekrar başlaması, bu süreçte AB ülkeleri ile ticari ilişkilerin önünü açacağı gibi ülkemizin sosyokültürel gelişimini de etkileyecektir. Özellikle, genç nüfusun kolay uyum sağlayacağı bu etkileşim  sürecinin hızla ilerleyeceğini düşünüyorum. Son yıllarda eksen kayması yaşadığımız dış politikanın daha stratejik ve geleneksel rotasına girmesi de sağlanmış olacaktır.  Bunun yanında Batıya tepkiye dayalı zararlı oluşumlar zayıflayacaktır. Orta vadede, ekonomimizin yapısal sorunları da Batı ile ticaret ve finansal işbirliği sayesinde yeni bir disiplin anlayışıyla çözülebilir.

Rusya ve Arap Dünyası; Güvensiz ve Belirsizliklerle Dolu

Stratejik açıdan NATO ve AB içerisinde olmamız, Rusya ve Çin güdümündeki Şangay Beşli’sinden daha güvenli olacaktır. Rusya, güvenilir bir ülke değildir. Çarlık dönemi politikalarına dönmüş, saldırgan bir ülkedir. Türkiye’nin Batı’dan kopup savunmasız hale gelmesi için çabalamaktadır.

Arap ülkeleri demokrasiden uzak, kurumsal yapı ve insani gelişmişliğe ilişkin göstergeler yönünden zayıf oldukları gibi, siyasi açıdan kendi aralarında zaten sorunlular. Ayrıca ülkemize karşı ön yargı  ve nefret taşıyorlar. Bu yapı içinde onlarla kapsamlı ticari bir gelecek imkanı yok.

AB, Doğru Rotadır

AB süreci içinde ülkemizin yeni bir rotasının olmasının son yıllardaki en doğru ve gerekli adımı olacaktır. Mehmet Şimşek başka hiçbir şey yapmasa bile bu sürecin başlaması onu önemli bir noktaya getirecektir. Ekonomi yönetiminin yüzünün demokrasi ile yönetilen Batıya dönük olmasının ülkemiz için çok yönlü artısı olacaktır.