12 ADALAR VE GERÇEKLER. UŞİ (Ouchy) ANTLAŞMASI

Günümüzde amaç gerçeği bilmek değil karalamak. Bilmeden, öğrenmeden, tek satır okumadan ve meselelerin aslına vâkıf olmadan kahvehane muhabbeti misali kulaktan kulağa nakledilenlere dayanarak fikir yürütüp yorum yapmak ve ahkâm kesmek aslında kolay ve kâr getirici bir iştir. Millet zaten yazılı bilgiye değil kulaktan dolma ifadelere önem verdiği ve dedikoduyu da ciddî malumat zannettiği için böyle palavraları ortaya atanlar bir kesimin gözünde “üstad” ve “âlim” oluverirler!

 Ne güzel değil mi? Okuyup araştırmak için hiçbir zahmete katlanmadan oturduğunuz yerden uydurup duracaksınız, belge-melge hak getirecek, hiçbir zaman mevcut olmamış hâdiseleri gerçekmiş gibi ortaya atacak, yalanlarınızı şişirip şişirip tekrarlayacak ve neticede “büyük üstad” olacaksınız! Türkiye’de bu şekilde yalanlara ve utanmazca palavralara sermaye edilen konuların başında bugün 100. yıldönümünü idrak ettiğimiz Lozan Anlaşması gelir.

GELELİM KONUMUZA

                Osmanlı Devleti ile İtalya Trablusgarp Savaşı ile karşı karşıya gelmiştir. 18 Ekim 1912’de İsviçre’nin Lozan şehrindeki Ouchy (Uşi) kasabasında İtalyanlar ile imzalanan bir antlaşmadır. Türk-İtalya savaşı olarak da bilinmektedir.

 Uşi Antlaşması Kısaca Özeti

İtalya’nın sömürge arayışı ve Osmanlı Devleti’nin Trablusgarp’ı yani Libya’yı koruyacak gücünün tükenmesi savaşın ana sebepleri arasındadır. Bir yandan Trablusgarp Savaşı devam ederken diğer taraftan da Balkan Savaşı’nın çıkmasıyla Osmanlı Devleti İtalya’dan barış istemek mecburiyetinde kalmıştır. Barış antlaşması, 1911-1912 seneleri arasında İsviçre’nin Lozan kentinin Leman gölü kıyısında bulunan Uşi semtinde imzalanmıştır.  İmzalanan antlaşmaya göre gerektiği gibi Bingazi ve Trablusgarp’a özerklik verilmiştir. Osmanlı Devleti, bu bölgelerdeki askerlerini geri çekmesi gerekiyordu. Bu durum ise İtalya’ya Bingazi ve Trablusgarp’ı kolaylıkla işgal edebilme imkânı sunuyordu. Böylece İtalya, elinde olan Rodos ve çevresindeki 12 Ada’yı bir zaman sonra Osmanlı Devleti’ne geri verecekti. Fakat adaların Osmanlı Devleti’ne teslimi hiçbir zaman gerçekleşmemiştir. İkinci Dünya Savaşı’nı takiben de adalar Yunanistan’a verilmiştir.

 Osmanlı Devleti, bugün 12 Adalar olarak bilinen adaları 1912’de Uşi Antlaşması sonucu İtalya'ya bırakıyor. Fakat geçici  olarak  antlaşma şartlarına uyulduğu takdirde adalar tekrar Osmanlı Devleti'ne geri verilecek. Fakat şartlara uyum sağlanmıyor. Bu yüzden 3 yıl sonra yani 1915'te Londra'da bu konu gündeme geliyor ve LONDRA PAKTI denilen anlaşmada bu adaların tamamı İtalya'ya bırakılıyor. Adaları İtalya'ya bırakmakla kalmıyorlar aynı sene bir de Çanakkale Boğazı'na dayanıyorlar ve Çanakkale Savaşı'nı yapıyoruz. Yani 12 Adalar önce Uşi'de, sonra da 1915 Londra'da İtalya'ya verilmiştir.

Bu fotoğrafta gördüğünüz Osmanlı temsilcilerinden biri RUMBEYOĞLU FAHREDDİN RESAT BEY'dir. Bu adam kim mi? Türk milleti bir milli mücadele verirken, Kuvayı Milliye'yi kurmuşken, bu adam KUVAYI MİLLİYE'nin karşısına Damat Ferit Paşa’nın kurduğu KUVAYI İNZİBATİYE ile çıkan adamdır ve Yunan ordusunun yanında olmuştur. Savaş kazanılınca sürgün edilenlerin arasında yer almıştır. 12 Adaları İtalya'ya bırakan heyetin içerisinde bu adam vardı.

Not: (Rumbeyoğlu Fahreddin Bey veya Fahreddin Reşad Bey (1867-1943) son Osmanlı hükümetinde Maarif ve Adliye Nazırlıkları yapmış bir devlet adamı ve diplomat.   Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra İtilaf Devletleriyle Osmanlı Devleti arasında imzalanan Sevr Antlaşması sırasında hükûmette bulunduğu ve KUVAYI İNZİBATİYE ÜYESİ olduğu için cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında yüzelliliklerden biri olarak sınır dışı edildi 1938 yılında ilan edilen afla Türkiye'ye geri döndü ve 1943 yılında öldü. )

  Uşi Anlaşması'nın ismini aldığı Uşi, Lozan şehrinin bir semtidir. Bu yüzden 1912'de imzalanmış olan Uşi Antlaşması, İtalyan tarihinde Lozan Antlaşması olarak geçer. Fakat bizim bildiğimiz yani 1923'te imzalanan Lozan Barışı ile bu anlaşma birbirine karıştırılmasın diye bu anlaşmaya Uşi denmiştir. İşte arkadaşlar sözde tarihçiler, 12 Adaların Lozan Anlaşması'nda gittiğini söylüyorlar. Halbuki o Lozan başka, bu Lozan başka. Ne yazık ki bunu bütün millete yutturdular ve böylece milletimizi Lozan barışına düşman ettiler. Bizim bildiğimiz Lozan Anlaşması'nda ise bilakis Ege'de birçok ada Türkiye'ye geçmiştir.

UŞİ (OUCHY) ANTLAŞMASI VE ÖNEMİ Osmanlı Devleti’nin zorunda kalarak imzalamış olduğu bir antlaşmadır. Osmanlı Devleti adına olumsuz neticeler doğuran doğurmuştur. Osmanlı, Devleti, Trablusgarp Savaşı’nın ardından imzalanan Uşi Antlaşmasıyla Kuzey Afrika’daki varlığını kaybetmiştir. İtalya’nın sömürge arayışı sebebiyle Osmanlıya ait olan Trablusgarp’a saldırması ile 1911 senesinde başlayan savaş, bu bölgede yaşayan İtalyan halkına kötü davranıldığı bahanesiyle başlamıştır. Osmanlı Devleti’nin yeterli deniz gücü olmadığını ve karadan yardım almasının zor olduğunu bilen İtalya Krallığı, kendisine en uygun gördüğü Trablusgarp’ı seçmiştir. Mustafa Kemal’in de aralarında bulunduğu Enver Paşa, Ali Çetinkaya, Fethi Okyar, Nuri Çetinkaya v.s. gibi isimler içinde olunan dönemin vatansever subayları Libya’ya giderek yerli halkı teşkilatlandırmıştır. Bu şekilde İtalyanlara karşı bir direniş başlamıştır. Direnişe karşı yetersiz kalan İtalya, bunun üzerine on iki adayı işgal etmiştir. İtalya’nın on iki adayı işgal amacı Osmanlı Devleti’ni barış imzalamaya zorlamaktır. Balkan Savaşlarının başlamasıyla birlikte Trablusgarp’ta bulunan vatansever subaylar İstanbul’a gelmek durumunda kalmıştır. Osmanlı Devleti’nin Libya’daki direnişinin sekteye uğraması ve Balkan Savaşlarının etkisiyle Ouchy Antlaşması imzalanmak zorunda kalınmıştır.

                UŞİ ANTLAŞMASI’NIN MADDELERİ (ŞARTLARI)

İtalya ve Osmanlı Devleti arasında 15 Ekim 1912’de Uşi’de görüşmeler başlamıştır. Görüşmeler 18 Ekim’e 1912 tarihine kadar devam etmiştir. Uzun tartışmalar neticesinde 18 Ekim 1912’de barış antlaşması imzalanmıştır. Osmanlı ve İtalya arasında imzalanan 10 maddelik Ouchy Antlaşması’na göre alınan şartlar şöyledir:

- Bingazi ve Libya’ya tam özerklik verilecek. Ayrıca bu şehirler yeni kanunlar ile yönetilecek.
-Trablusgarp (Libya) ve Bingazi’de Osmanlı Devleti’nin menfaatlerini padişah namına 'naibü’s sultan' olarak atanacak bir görevli koruyacak. Buradaki dini ve adli işler padişah tarafından seçilen kadılarca yürütülecek ve bu görevlilerin ödenekleri Osmanlı Devleti tarafından ödenecek.

1-Bahsi geçen bölgelerdeki halk, dini bakımdan Osmanlı halifesine bağlı olacak.
2- Osmanlı Devleti Libya’daki memurlarını, askerlerini ve sivil görevli olan kişileri geri çekecek.

3-- İtalya’nın elinde olan Ege Denizi’ndeki Rodos etrafındaki 12 Ada Osmanlı Devleti’ne iade edilecek.

4-- İtalya, Osmanlı Devleti’ne kapitülasyonların kaldırılmasında yardımcı olacak.

5- Osmanlı Devleti ve İtalya arasındaki düşmanlıklar son bulacak.

6-Her iki taraftaki tutuklu ve rehineler takas edilecek.

7- Savaşta uygulanan düşmanca fiiller için iki tarafa da af getirilecek.

Uşi Antlaşmanın son şartına ise iki devlet arasındaki birtakım ekonomik ve parasal vaziyet tespiti edilerek, hazine kullanımı ve kamu borçları gibi mevzular karara bağlanmıştır.

İLK LOZAN’I İŞİTTİNİZ Mİ?

Lozan bahsinde ortaya atılan ve milletin kafasını karıştıran yalanlar o kadar çoktur ki, bunlara tek tek tek cevap vermek için cildler dolusu kitap yazmak gerekir... Meselâ, 12 Adalar bahsi... 12 Adayı “Lozan’da verdiğimiz” söylenir. Doğrudur, Lozan’da verdik ama 24 Temmuz 1923’teki Lozan Anlaşması ile değil, İtalya ile 1912’de imzalamak zorunda kaldığımız “ilk” Lozan Anlaşması ile... Lozan’ın sahil semti Ouchy’de, 15 Ekim 1912’de imzaladığımız bu metin tarihlerimizde “Uşi Anlaşması”diye geçer ise de resmî adı “Lozan Anlaşması”dır, hattâ 1930’lu senelere kadar “Birinci Lozan” denmiştir. Üstelik bu ilk “Lozan”ın aslı, Osmanlı Arşivleri’nin “Muahedeler” tasnifindeki 418 ve 419 numaralı dosyalarda muhafaza edilmektedir.

 

ON İKİ ADANIN İDARİ ŞEKLİ

 

Türkiye’nin Ege kıyılarının hemen çevresinde bulunan 12 Ada yaklaşık 400 yıl boyunca Osmanlı idaresinde kalmıştı. Çoğunlukta gayri Müslimlerin yaşadığı adalarda önemli oranda Müslüman nüfus da yaşamaktaydı. 12 Ada ismi ise Osmanlı Devletinin bölgede uyguladığı bir yönetim şeklinden geliyordu. Osmanlı Devletinin bölgede uyguladığı sisteme göre her on hane birer temsilci seçmekteydi ve bu temsilciler kendi aralarından 12 kişilik bir ihtiyar heyeti seçerdi. Bölgedeki adaların önemli derecede büyük adaların sayısı sayıldığında 14 ada küçükleri de dahil edilirse 20’den fazla ada ve adacık bulunmaktadır.

 Yüzyıllarca Osmanlı idaresinde kalan 12 adanın kaderi İtalyanların Trablusgarp’ı işgal etmesinin ardından değişti. İtalyanlar Trablusgarp’ın işgalinde başarılı olamayınca Osmanlı Devletini barışa zorlamak kısacası masa başında Trablusgarp’ı almak için Ege denizinde bulunan bu adaları işgal etti. Osmanlı Devleti ise her an başlaması muhtemel Balkan savaşını da dikkate alarak İtalyanlarla antlaşma imzalamak zorunda kaldı ve Trablusgarp’ı İtalya’ya bıraktı. Yapılan antlaşmada dikkat çekici bir madde daha vardı. Osmanlı Devleti İtalyanların 12 Ada’da bir süre daha işgalci olarak kalmasını istedi. Böylece Balkan Savaşı sırasında muhtemel Yunan işgalinin önüne geçilecekti.

 Ancak her şey planlandığı gibi gitmedi. I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle Osmanlı Devleti ile İtalya ayrı ittifak grupları içinde birbiri ile savaşa girdi. 4 yıllık savaşın sonucunda Osmanlı Devleti savaştan mağlup olarak ayrılınca 1923 yılında Lozan antlaşması ile  TBMM bu adaları İtalya’ya bıraktı. Böylece Yunan işgaline karşı geçici olarak İtalya’ya bırakılmış olan bu adalar İtalya’nın egemenliğinde kaldı.

 II. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar İtalya’nın işgalinde kalan 12 Ada’nın durumu savaş sonrasında tekrar gündeme geldi. İtalya II. Dünya Savaşı’nı kaybetmişti. 1946 yılında Paris’te yapılan Barış görüşmelerinde 12 Ada’nın İtalya’dan alınarak Yunanistan’a verilmesi gündeme geldi. İtalya’nın savaş sonu şartlarında galip devletlerin bu planını reddetme şansı yoktu. Adaların Yunanistan’a verilmesi yönündeki kararın gerekçesi ise adalarda yaşayan nüfusun çoğunluğunun Rum olmasıydı.

 12 Ada ile ilgili kararın verildiği Paris Barış Konferansı’na aslında Türkiye de resmen davet edilmişti. Ancak dönemin CUMHURBAŞKANI İSMET İNÖNÜ’nün başkanlığında toplanan hükümet konferansa katılmama yönünde bir karar aldı. İnönü savaşa girmeyen Türkiye'nin savaş sonunda herhangi bir çıkar peşinde koşmayacağını ifade ediyordu. Bu durum 12 Ada ile ilgili alınan kararların tam da Yunanistan’ın istediği şekilde çıkmasına sebep oldu.  Halbuki konferansa bir Türk heyeti katılmış olsa idi en azından Ege kıyılarına çok yakın adalardan bazılarının alınma şansı doğabilirdi. Çünkü yalnızca nüfus dengesine göre karar vermek Türkiye’ye karşı bir hukuksuzluktu ve bu durum konferansta dile getirilebilirdi. Türkiye bu konuda hakkını arayabilirdi. Örnek olarak Batı Trakya’daki nüfusun yüzde 80’ine yakın Türk ve Müslüman’dı ancak Lozan antlaşmasında Batı Trakya bölgesi Yunanistan’a bırakılmıştı. Bu da nüfus dengesinin tek başına yeterli bir gerekçe olmadığını göstermekteydi. Ancak Türkiye’nin konferansa katılmaması bu ihtimalleri en başından ortadan kaldırdı. 10 Şubat 1947’de İtalya Paris Antlaşmasını imzaladı. Bu antlaşmayla 12 Ada silahsızlandırılmak şartıyla Yunanistan’a bırakıldı.  Türkiye bu kararı beş gün sonra 15 Şubat 1947 tarihinde kabul etti.

ADNAN GÜLLÜ

Tarih Araştırmacısı

 

Faydalanılan Kaynaklar:

Rifat Uçarol Siyasi Tarih 1789- 2010

Feridun Cemal Erkin, Dışişlerinde 34 Yıl

Yusuf Halaçoğlu 12 Ada ve Gerçekler ile ilgili notlar