Belirli koşullara sahip olan ve benzerlerden oluşan topluluklar sınıfların tabanını oluşturur. Yaşamını toplumsal konumundan sağlayan ve benzer olanaklara sahip olan katmanlara sınıf diyebiliriz. Sınıf konumunu belirleyen, mülkiyet ilişkisidir. Emeği ile geçinmek zorunda olanlara emekçiler deniyor. Eskiden bu gruba sadece işçiler girerken, artık emeğini satarak geçinenlerin tamamı bu gruba girmektedir. Dahası, mülkiyetin hızla el değiştirmesi nedeniyle orta kesimde yer alan insanlarda emekçilere katılmaktadır.
Egemenler artı değere ve ülke kaynaklarına el koymaktadırlar. Bunun için “devlet” denen bir örgütlü yapıya sahiptirler. Emeğine(artı değere) el konulanlar her zaman olduğu gibi emekçilerdir. Bu olgu iki farklı temel toplumsal sınıfın olduğunu gösteriyor. Her ne kadar ülkemizde bir ruhban sınıfının olmadığı iddia ediliyor ise de, bu katman hızla gelişmekte ve toplumda söz sahibi olmaktadır. Özellikle vakıflar ve yerel yönetimler bunun için olanaklarını seferber etmektedirler. Toplumun maddi değerlerini tüketmelerine karşın, negatif manevi değerler üretmektedirler. Bu kurumun bazı mensupları saçma sapan fetvalarıyla, saf ve temiz inanç sahiplerinin inançlarını kirletmekteler(!) Bu kesimin yapmış olduğu harcamalar ülke için büyük bir kayıp ve olası yatırımlara engel olduğu içinde çok daha büyük bir kayıptır! Özellikle din görevlilerinin maaşlarını devlet değil, hizmetten yararlananlar ödemelidir.
Sınıf olarak adlandırabilmek için, bazı nitelikler aranmaktadır: Saygınlık, yaşamsal varlık ve kaynaklara sahip olmak ve bunun bilincinde olmak. Bazı özel nitelikleri gerektiren, ayrıcalıklı mesleklere sahip olmak ve iş bölümünü belirlemek. Yönetme ve yönlendirmede etkin olabilmek. Paylaşımlardan daha fazla pay alabilecek şekilde konumlanabilmek. Kültürel ayrıcalıklara sahip olmak. Soyut değerleri, somut olguları koruyacak şekilde düzenlemek. İktidarları veya yönetenleri belirlemek.
“ Marxçı toplumsal sınıf anlayışında ise bu etkenler şöyle belirtilmektedir. Bu anlayışa göre sınıf tanımı:
"Üretim güçlerinin belli gelişme aşamalarında, 
a. Üretim araçlarına sahiplik ya da sahip olmama,
b. Toplumsal iş-bölümü düzenindeki yerleri, dolayısıyla da sahip oldukları zenginlikleri elde etmede kullandıkları araçlar ve
c. bu toplumsal zenginliklerden aldıkları payın büyüklüğü bakımlarından birbirlerinden ayrılan geniş insan gruplarına sınıf elenir."
Kaynak: https://toplumsal-siniflar.nedir.org/
Bir katmanın sınıf olarak kabul edilebilmesi için, gerekli olan; yaşam sürdürme biçimidir. Bu noktada süreklilik ve kurumsallık olmazsa olmazdır. Ruhbanlar öteki sınıflar olmadan var olamayacak olan sınıftır. Kendi başına sınıf olamayan, ancak her koşulda güçlülerin yanında yer alan ve onların, varlıklarını sürdürebilecekleri iklimi yaratanlardır onlar. Kendisi için sınıf olamayan bu kesim, öteki iki sınıfın oluşumdan sonra varlık bulan bir asalak kesimdir!
Varlık sürdürmedeki zorunluluklar sınıf aidiyetini işaret eder. Emekçiler, üretenlerdir. Sermaye, düzenlediği organizasyonlar aracılığıyla üretilenlere el koyanlardır. Ruhbanlar, soyut varlıklarla somut varlıklara(değerlere) el koymanın kolaylaştırıcısı olduğu için; el konan üretim gelirlerinden pay alırlar. Toplumumuz için yeni sınıflar dendiğinde kastedilen ruhbanlar ve onlarla birlikte aracılar topluluğundan söz edilebilir. Yatırım ve üretim yapmamalarına karşın, üretilenleri tüketenlere aktaran bu kesim bir sınıf karakteri göstermektedir. İthalat ve ihracatı kontrol eden bu kesim, kolaylaştırıcılar sayesinde çok büyük olanaklara kavuşmaktadırlar(!)                                                                                             Mevcut koşullarda süreklilikten söz edilebilir. Sistem ve yönetim mantığı değişmez ise; gittikçe güçlenerek varlıklarını sürdürebilirler. Yönetenlerin kolaylaştırıcılığı onların varlık nedenidir denebilir. Özelleştirmeler, üretimden koparmalar ve toprakların değerlendirilmesinin olanaksızlaştırılması, aynı tercihin ürünüdür. Toplum üretimden koparılıyor ama tüketim teşvik ediliyor. Tüketilen şeylerin temini aracıların işini güvenceye almış oluyor. Örneğin; bir kişiye ihale veriliyor. O kişi, kamu kaynaklarını kullanarak işi yapıyor ve yaptığı tesisin işletmesi bazı güvencelerle ona bırakılıyor. Yollar, hava alanları ve Şehir Hasta haneleri gibi…